Başarı eğitimden geçer düşüncesiyle bu bilgileri buraya aktardım bunları okuyup anlamalısınızki doğru programı, doğru plugin'i doğru yerde kullanmalısınızki bişeyler çıksın, Bilginiz yoksa iyi şeyler çıkaramassınız ezber bir yana eğitim önemlidir. Üşenmeden okuyun derim. Bu bilgileri paylaşan Ahmet SÖNMEZ hocamıza teşekkürler.



Başlamadan Önce

Öncelikli bilmeniz gerekenler:

1)Software’de başarıya ulaşmak için çok zaman harcamanız gerekir. Müzik bilginiz ne kadar engin, ses programlama kabiliyetiniz ne kadar yüksek, program sayınız ve bu işte deneyiminiz ne kadar fazlaysa işiniz o kadar daha çabuk bitecektir ama hiçbir şekilde bunun kısa bir süreç olmasını beklemeyin.

2)Tarza göre, melodiye göre, hatta çaldığınız farklı akorlar için bile farklı synth programlaması yapmanız gerekmektedir. Yani bir kere oluşturduğunuz bir ses sonuna kadar her parçanızda birebir kullanmak çok amatörce ve doğru olmayan bir davranıştır. Sesin karakteristik özelliğini her seferinde değiştirin demiyorum ama her sesi parçanın yapısına ve diğer seslerle uyumuna göre modifiye etmeniz gerekir. Ayrıca yeni sesler üretmekten çekinmeyin.. Deneyin !!

3)Solo olarak çaldığınız zaman size süper duyulan sesler işinize genellikle yaramaz. Bu acı bir gerçektir. Bunlar genellikle -fat sound- olarak adlandırılırlar ve ne yazık ki süper sesler olmalarına rağmen parçanızın bütünlüğünü bozarlar. O yüzden tüm sesler birbirine göre programlanmalıdır. Eğer yaptığınız parçada mutlaka kullanmanız gerekiyorsa (örnek: mesela trance yapıyorsunuz ve dance tabanlı bir sound) o zaman kick’in önüne geçmemesine özen gösterilmelidir. Bu kadar süper bir ses ile hiçbirşey yapamıyorum diye kendinizi üzmeyin. Sorun sizde olmayabilir. Umudunuzu kaybetmeyin: yeni başlıyorsanız bu yollardan geçmek icab ediyor gibi düşünün.

4)Software kaynaklı çalışmalarda adlandırma çok önemlidir. Eğer çalışmanıza sistematik bir adlandırma yöntemi ile başlarsanız bu sizin çok işnize yarayacaktır. Örnek verecek olursak: Reason’da her enstruman’ın ismini parçada işlevine göre mutlaka ayrı ayrı yazın. Ayrıca effectlere de –hangi enstrumanlara bağlı olduklarını- ne işe yaradıklarını vb gibi ufak notlar alabilirsiniz.

Adlandırmayı sadece software içinde düşünmeyin. Ayrıca yaptığınız dosya isimlerini de başarı ile adlandırmak çok önemlidir. Uzun bir çalışmada parçanıza birden çok değişiklik yapabilirsiniz ve eski back-up’lara baktığınız zaman neyi hangi versiyon’da yaptığınızı hatırlamabilirsiniz. Bu durumu çözmek için dosya adına gün’ün tarihini ve ayrı bir ID numarası yazıp, o ID numarsına ait herhangi bir doküman’a (word, notepad) kendinize göre notlar alabilirsiniz. Her “save” yapışınızda hangi değişiklikleri yaptığnızı bilmek çoğu zaman faydalı olacaktır.

5) “Beginnings come at random, but conclusions always have a meaning…” kuralını unutmayın. Sonuç almak istiyorsanız onun için çalışmanız gerek.. Evet yanlış duymadınız: Birşeye başlamak istiyorsanız başlayın –doğru karar verin- ama önemli olan ona ne kadar emek verip bu sayede(yapım sürecinde belki) sizin için ne kadar anlam ifade ettiği ve DEĞER kazanıdğıdır. Tek yapmanız gereken çalışmak ve ürettiğniz şeye gerçekten kendinizden birşeyler katabilmek. Olaya bu bakış açısı ile baktığınızda tamamen unquie (benzersiz-size ait) bir sound yakalayabileceğinizi garanti ediyorum.

6)Maymun iştahlı olup bitirmeyeceğiniz projeler ile zamanızı harcamayın, gidin keyfinize bakın. Müzik dinlemek yapmaktan daha zevkli..

7)”Bitti” kelimesini sözlüğünüzden atın... Yeni birşeyler öğrenmek için sürekli okuyacağınız ve yeni birşeyler öğreneceğiniz için, her başlanmış parçanızı daha iyi bir seviyeye taşıyabilirsiniz.. Kimse size niye eski parçana edit yaptın demeyecek ve tamamen yeni bir parça yapmaktan daha hızlı olacak değil mi ?

8)Yardım almaktan çekinmeyin ama kimse hangi üslüp ile soracağınıza dikkat etmek isteyebilirsiniz. Yardım aldıktan sonra minnettar olun ki tekar yardım gerektiğinde elinizden tutacak birileri olsun. Yardım etmenizi de önemle tavsiye ediyorum. Bencil olmayın, birşeyi birlikte yapmanın verdiği zevk apayrıdır...
Hatta imperio bilir..: Birlikten güç doğar

9)Kararlar verirken uzun vadede düşünmekte fadya var çünkü yapacağınız iş kesinlikle kısa sürmeyecek. En azında kısa sürmesini istemeyeceksiniz- istememelisiniz. Kararlarınızda gelecekteki ekonomik şartlarınızı, zaman durumunuzu, şimdi nerde olduğunuzu ve nereye gitmek istediğinizi bir düşünün.

10)Bu tavsiyelerden hangisi sizin için işe yarıyorsa onu alın, diğerleri de aklınızda bulunsun tabii


Başlık: Başlamadan Önce Ek1
Gönderen:naumoski
Kaynak:TIK

Aklınızda bir kıvılcım olusup bir parça yapmaya başladığınız,çok uzun sürmeden bitti ve dedinizki mükemmel bir parça,o şarkıyı hemen insanlarla paylasmayın,uzun süre dinleyin 1 ay dinleyin 2 ay dinleyin 3 ay dinleyin göreceksinizki ilk basta hissetiğiniz kadar mükemmel değil.Ama bu kadar uzun zaman geçipte hala o ilk bittiği andaki "mükemmel" hissini yaşıyorsanız.Olmustur bu iş!


Başlık: Başlamadan Önce Ek2
Gönderen:kavadar
Kaynak: TIK

Parçanızı "Bitti" dedikten sonra mutlaka başka sistemlerde de dinleyin. Arkadaşınızda, arabanızda, müzik setinde.. Önemli olan parçanızın her dinlediğiniz yerde istediğiniz gibi olmasıdır. Mesela Ev de dinlerken farkına varamadığınız bazı sesleri başka bir yerde dinlerken daha net duyabilme şansınız olabilir ve düzeltme imkanınız olur.





Başlık: Bilgisayarınızı Müzik Yapımı İçin Optimize Edin
Gönderen:peakload
Kaynak: TIK

Bilgisayarınızı Müzik Yapımı İçin Optimize Edin :

Arkadaşlar eğer bilgisayarınızı Müzik yapımında kullanıyorsanız ve sadece bunu yapmak istiyorum diyorsanız birazcık görünümden,birazcıkta diğer programların performansından fedakarlık yapıp,onu biraz daha güçlendirebilirsiniz.Bunun için :

1)Yapacağınız ilk şey,çok kuvvetli bir bilgisayara sahipte olsanız,görüntüden fedakarlık edip Görüntü Efektleri ni en aza indirmektir.

Nasıl: Bilgisayarıma sağ tıklayıp Özellikler'e girin,oradanda gelişmiş sekmesine girin.Performans başlığı alrındaki ayarlar bölümünden "en iyi performans için ayarla" seçeneğini işaretleyin.

2) İşlemci önceliğini arka plan hizmetlerine verin.Bu özellikle VST kullananlar için çok faydalı olucaktır.

Nasıl: Bilgisayarıma sağ tıklayıp Özellikler'e girin,oradanda gelişmiş sekmesine girin.Performans başlığı altındaki ayarlar bölümünden "gelişmiş" sekmesine girin ve "işlemci zamanı" nı "Arka plan hizmetleri" için ayarlayın.Ram seçeneğini programlar için bırakın.Kesinlikle değiştirmeyin.

3) Otomatik güncelleme'leri kapatın.Ve kullandığınız programlarında "Auto Uptade" seçeneğini kaldırın.

Nasıl: Bilgisayarıma sağ tıklayıp Özellikler'e girin ve otomatik Güncellemeler başlığı altındaki seçeneği kapalı konuma getirin.

4)Hata Bildirimi,Başlangıç ve Kurtarma ayarlarını kaldırın.Özellikle Hata bildirimini kaldırmanız yararlı olucaktır.

Nasıl: Bilgisayarıma sağ tıklayıp Özellikler'e girin.Gelişmiş başlığı altında "Hata Bildirimi" sekmesine girin ve "Hata bildirimini devre dışı bırak" seçeneğini işaretleyin.

Ayrıca bilgisayarıma sağ tıklayıp Özellikler'e girin.Gelişmiş başlığı altındaki "Başlangıç ve kurtarma" ayarlar'ına girin."Otomatik olarak yeniden başlat" seçeneğini kaldırın.

5) Kesinlikle ve kesinlikle CD-ROm ve HDD'lerde "DMA" yı aktiv hale getirin.Bu çok önemli..

Nasıl: Bilgisayarıma sağ tıklayın,Donanım başlığı altındaki Aygıt Yöneticisi'ne girin ve sisteminizde bulunan tüm sürücülerin özelliklerine girip "DMA mounu etkinleştir" seçeneğini işaretleyin.DMA=Direct Memory Access

6) Sistem Geri yüklemeyi kapatın.Bu hem harddiskinizde sample'lar için yer açar,hemde bazı virüslerin kendilerini sistem geri yükleme bölümüne gizleyip her sistem geri yükleme yaptığınızda yeniden hortlamasını engeller

Nasıl: Bilgisayarıma sağ tıklayıp Özelliklere,oradanda Sistem Geri Yükleme başlığına girin."Tüm Sürücülerdeki Sistem Geri Yükleme'yi kapat" seçeneğini işaretleyin.

7) Masa üstünde Duvar Kağıdı kullanmayın.Bu Ram'de boşa yer kaplamaktadır.

Nasıl: Masaüstünde sağ tıklayıp Özellikler'den Masaüstü seçeneğine girin.Duvarkağıdı seçeneğini "none" olarak seçip rengini "siyah" olarak kullanmaya özen gösterin.

8) Windows'un kendi seslerini devre dışı bırakın.

Nasıl: Denetim masasından Ses Efekti ve Ses Aygıtları özelliklerine girin.Ses Efekti başlığı altındaki Ses Düzeni bölümünden Sessiz seçeneğini işaretleyin.Karşınıza çıkan uyarıya Hayır diyebilirsiniz rahatlıkla.


9) Tüm harddisklerde "Hızlı arama için Dizin Oluşturma Hizmeti bu diski dizinlesin" seçeneğini iptal edin.

Nasıl: Bilgisayarıma girip kullandığınız harddisklerin Özellikler bölümüne girin ve en altta bulunan "Hızlı arama için Dizin Oluşturma Hizmeti bu diski dizinlesin" seçeneğindeki tıkı kaldırın.

10-Tüyoları kapatın.

Nasıl: Bazı programlar gerekli gereksiz bir ton açıklama yapmak zorunda hisseder kendilerini.Ve sistem tepsisinde (saatin bulunduğu kısım) garip garip bildiriler yayınlar.Bu tarzda açıklama yapan programlarınız varsa ( Windows Güvenlik Uyarıları,Jet Audio Player gibi ) bu seçenekleri kaldırın.

11) Başlangıçta çalışan tüm programları iptal edin.Bunun için:

Nasıl: Başlat menüsünden Çalıştır'ı seçin. msconfig yazın (bunuda kopyalayıp yapıştırabilirsiniz diye boşluk bıraktım) ve Başlangıç başlığı altındaki "ctfmon" ve "rundll32" haricindeki tüm programların tıklarını kaldırın.Hatta bluetooth veya kablosuz bir ağ kullanmıyorsanız "rundll32"yide kaldırabilirsiniz.

Daha çok çok yapacak işlem var ama şimdilik bu 11 işlem de performans kazanmanıza yardımcı olucaktır.



Başlık: Kick Yapımı 1
Gönderen:canalpakin
Kaynak:TIK

Temiz uygun bir kicki alıp önce compressore sokuyorum. Genelde ratio yu 5:1 civarına getirip, attack değerini çok az seviyede azaltıyorum(4-6) Genelde fazla azaltmam yoksa kickler canlılığını yitiriyor.
Daha sonra kickin yüksek frekanslarını(yaklaşık 2000khz e kadar) törpülüyorum tabi kicke göre değişir törpüleme işi ve en son olrakta çok çok az reverb (%02-%04) veriyorum.

Başlık: Kick Yapımı 2
Gönderen:madraver
Kaynak:TIK

Parça için doğru kick sample'ını aldıktan sonra compression'a şu ayarları uyguluyorum:
Ratio 7:1, treshhold -13,-15 db arası gain db meter yarımıyla decibelli 0'a gelene kadar yükseltilior. Genelde gain 6,7 arasında oluyo,attack'ide 10'a ayarlarım.
Bir de low pass filtre 16000 hz'e dayıyorum.

Eq ayarlını ise istediğim şeye göre değiştiriyorum daha derinden vuran bi kick istiosm 250 hz civarını indirip 90 hz ciavrından kaldırıyorum ama fazla değil daha tak diye vuran bi kick istiosam kickin frekans aralığına göre midlerini yükseltiorum...gerisinide mixin geneline göre volumden ayarlıyorum.

Gerçek trance "daan" diye tertemiz vuran bi kick yapmak istiosanız işin sırrını:
işin sırrı;

iki adet kick alınır bunlardan birisi kesinlikle TR-909 bassdrum larından biri olmak zorundadır..ikicisi ise daha tiz tonlu bi kick seçilir...

1-909 drum bass'ı bir kanala atarsınız eq ayarlarını kickin midlerini(250-400hz arası genelde) çok indirir 90 hz tarafını yükseltirsiniz bu kick oluşacak kickin bass kısmıdır...daha sonra eq ayarlarına geri döncez...başka bişey yapmayın bu kanala...

2-diğer kicki ikinci kanala atarsınız bu kickin ise 90 hz tarafındaki asıl tak diye vuran hz'lerini kısar mid ve tizerlini yükseltirsiniz ve çok az bir hall reverb yada benzeri bir reverb verirsiniz yüzde 5 gibi bi ayar çakarsınız...

3-şimdi bu ilk iki kanalı bir üçüncü kanala atarsınız her iki kanaldan gelen ses bu tek kanaldan çıkacak şekilde bu kanala da yukarda söylediğim compression ayarlarını uygularsınz yada hazır compression ayarlarından bir brickwall compression seçebilirsiniz sesin duvara çarpmış etkisi verdiği için adı brickwalldur genelde "daan" etkisini yaratır bunun üstünde oynama yaparsınız...

4- Burda asıl işin espirisi işki kick sesini biri bass biri tiz olmak üzere tonlarken eq ayarlarını frekanslar birbirine çarpıycak şekilde ayarlamaktır burda kulağınız devreye giriyor seçtiğiniz kick tonlarına göre doğru ayarı oturtuğunuz zaman çıkan sonuç çok etkili oluyor.Tonlamayı yaparken bir spectrum analyzer yada eq analyzer kullanmanızı tavsiye ederim kulağın farkedemediği frekansları görsel olarak görerek doğru tonlamanıza yardımcı olur...

Daha sonra oluşan kick sesini o şekilde kullanabilirsiniz ama 3 kanalı işgal edeceğinden wav'a çevirip kullanmanızı tavsiye ediyorum.

Başlık: Kick Yapımı 3
Gönderen:deepCare
Kaynak:TIK

İyi bir kick için aşağıdakileri deneyin;

1-)Midtonelarında güçlü ve iyi ses veren bir bass drum (Kick) seçin. Seçtikten sonra waveform'a bakın,en yüksek noktayı alın,sample'ın başlangıcı çalmak üzere buraya koyun. (Bunun sonucunda 1 khz'de clipleyecek, EQ'da bu sonucu alamazsınız.)

Bittikten sonra Kick'i düzenleyin ve sonra da düşük frekansları yok edin.
(500 Hz'ye kadar )

2-)Daha düşük frekanslara sahip (Örnek olarak 808 stili) başka bir kick seçin ve treble'ı 1khz'ye kadar yok edin.

3-)Bunları birlikte loop yapın ve aynı anda çalın. Daha sonra daha düşük frekanslı olan kick'e 2 ya da 3 ms' lik Delay verin.

4-)İkisini bir sample olarak birleştirin.(Kickler her zaman monodur.) Gerekirse yenide kaydedin.

5-)İlk olarak yeni Kick'i ayarlar :
attack : 11ms
treshold : -10/15db
ratio : 4 veya 5:1
ve (release olmayacak) şekilde Compressor a sokun.

6-)Gerekirse EQ ayarı yapın. (Çoğu zaman ihtiyacınız olmayacaktır)

7-)Artık Yeni bir bass drum'a (Kick) sahipsiniz.
Başlık: Kick Yapımında Waves Plug-In
Gönderen:Silk-R
Kaynak:TIK

Waves Plug-In kullaniyorsaniz oradaki Req, Maxbass ve C1 compressorlerden faydalanacagiz.

1)Sectiginiz kick sample'ina sirasiyla Req -> Maxbass -> C1 uygulayin.

2)Req ile istediginiz sesi ince ayarlar ile elde edebilirsiniz. Sonrasinda Maxbass ile kick'teki bass frekanslari yukseltmek mumkun. Efektleri uygulama sirasi onemlidir.

3)Kick once Req'dan gececek, sonra Maxbass sonrasinda da C1.

4)Ikinci bir secenek ise Req'dan sonra C1 sonra Maxbass sonra yine C1 kullanmak.











Başlık: Kick Yapımında Effect Sırası
Gönderen:Ahter_Sönmez
Kaynak:TIK

Kick'e önce eq ile low frekansları kaldırıp verip sonra kompress ederseniz daha dolgun bir ses elde edersiniz.

Bunu sebebi ise low frekansları daha yüksek bir sesi sıkıştırıyor olmanızdır...
Diğer türlü olduğunda (önce comp. sonra eq)-> ses diğer kombinasyon kadar sıkı gelmeyebilir. Kompresör ayarları çok önemlidir.



Başlık: Kompresör nedir?
Gönderen:peakload
Kaynak: TIK, TIK


Kicke uygulanacak kompres ile ilgili birkaç şey ekleyebilirim.ama öncelikle compressor'ün tam bir açıklamsını kavrayalım :

Compressor :

Kompresör, ingilizcesi ile Compressor, ses sinyalinin seviyesini otomatik olarak kontrol etmeye yarayan bir cihazdır, girişteki ses seviyesi kullanıcının tayin edeceği bir eşik seviyesinin üzerine çıktığında kompresör bu sinyali yine kullanıcının belirleyeceği bir oranda, hızda ve süreçte kısarak çıkışa verir. Girişteki sinyalin seviyesi eşik seviyesinin altına düştüğünde kompresör yine kullanıcının tayin edeceği bir hız ve süreçte devreden çıkar. Bu mikserin başında oturup fader'ları ses yükseldikçe aşağı çekmek ve ses normale döndüğünde fader'ları geri eski haline itmek gibidir, tek farkı kompresör cihazı bu işlemi bir insanın yapabileceğinden çok daha hızlı ve hassas olarak yapar.

Kompresörün birinci amacı, seviyesindeki iniş-çıkışların dengesizliği sebebiyle bir sesler bütünü arasında belli bölümleri kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya olan bir sesi kontrol altına alıp, sesin dinamik aralığını daraltarak, yani sesin en yüksek seviyesi ile en düşük seviyesi arasındaki farkı sesin karakterine en az zararı verecek şekilde azaltarak, sesin bir bütün içerisinde daha rahat ve istikrarlı bir şekilde duyulmasını sağlamaktır.

Burada prensibin anlaşılabilirliği açısından Türkçe terminoloji kullanmakla beraber, piyasada mevcut cihazların hemen hepsinin üzerinde İngilizceleri bulunduğundan ilk başlarda Türkçelerin yanında parantez içerisinde İngilizcelerini de vereceğim ki bu yazıyı okuduktan sonra cihazın önüne geçtiğinizde nerede neyden bahsettiğimi daha kolay görebilesiniz.

Daha önce dediğim gibi, girişteki ses sinyalinin seviyesi kullanıcının belirlediği eşik (threshold) seviyesinin üzerine çıktığında kompresör bu sesi kompresyon oranı (rate) miktarınca kısar. Mesela, diyelim ki threshold -10dB, rate de 4:1 olarak tayin edildi. Bunun anlamı şudur: Girişteki sesin sinyal seviyesinin -10dB'in üzerine taştığı her 4dB'de kompresör bu artışı çıkışa sanki artış sadece 1dB olmuş gibi yansıtacaktır, yani girişte -10dB üzerine taşan her 4dB artış için kazanç ayarında 3dB kısılma gözlenecektir. Dolayısı ile diyelim ki girişteki sinyal -6dB'e vurursa bu çıkışa sanki -9dB'e vurmuş gibi yansıyacaktır.

Kompresyonun devreye ne kadar hızlı gireceğini atak zamanı (attack time) tayin eder. Örneğin eğer attack 50ms olarak belirlenmişse, sinyal eşik seviyesini geçtikten 50ms sonra kompresör ses seviyesini rate miktarında kısmaya başlar.

Kompresyonun devreden ne kadar geç çıkacağını da salıverme zamanı (release) belirler. Diyelim ki eğer release 300ms olarak belirlenmişse, giriş sinyali eşik seviyesinin altına düştükten 300ms sonra kompresör kazanç düşürmeyi bırakır, kazanç ayarını normale döndürür.

Aşağıdaki birinci şekilde sinyalin kompresyona girmeden önceki halini (mavi), ikinci şekilde hard-knee adı verilen keskin kompresyon uygulandıktan sonraki kalini (kırmızı) ve üçüncü şekilde de soft-knee adı verilen yumuşak kompresyonun ileriye bakış fonksiyonu ile beraber (look-ahead) uygulandıktan sonraki halini görebilirsiniz. Sinyalin attack ve release bölgelerindeki hareketlerindeki farklılığa dikkat edin.

Kompresyon prensibi itibarıyle bir bakıma kazanç kaybı demektir, zira kompresyona uğrayan sesin seviyesi düşer. Bu kayıbı tazmin etmek için kompresör cihazlarının çıkış katına make-up gain denen kaybedilen seviyeyi tazmin edici bir post-amplifikatör devresi daha eklenmiştir, dolayısı ile kompresyon esnasında ses seviyesinde diyelim 6dB bir zayıflama olmuşsa bu make-up gain ayarı ile tekrar bu 6dB kayıbı telafi edip sinyal seviyesini yükseltmek mümkün olur, ama bir farkla: kompresyondan önce sinyalin en kuvvetli noktası ile en zayıf noktası arasındaki fark daha fazla idi, kompresyon sonrasında sinyalin zayıf noktaları önceye göre daha da kuvvetlenmiş ve etkinliği/duyulabilirliği artmış oldu.

Kompresyonun müzik yapımında teknik olarak sağladığı faydalar sayısızdır. Bunlardan en önemlisi,sesin içinde transient (geçici) denen, ses karakterine büyük bir etkisi olmadığı halde bir anda haddinden fazla yüksek seviyelere ulaştığı için sinyali clipping'e sokan yüksek enerjili ani çıkışları kontrol altına alarak bağımsız sesin toplam müzik arasında daha fazla açılıp duyulabilmesini sağlamak ve birbirlerini bloke etmelerini önlemektir. Örnek vermek gerekirse, denemiş olanlar bilir: Diyelim bir vurmalı çalgı (davul kiti) kaydettiniz, üzerine başka enstrumanlar da kaydettiniz ve mikslemeye çalışıyorsunuz. Ama davul bir türlü müziğin arasında dolgun tınlamıyor, davulun sesini açmaya kalksanız kırmızı clip ışığı yanıp duruyor, sinyal tepelerde distorsiyona uğruyor, sinyali geri çekseniz davul arkada sanki komşu duvara vuruyormuş gibi zayıf kalıyor. Siz de nerede yanlış yaptım diye saçınızı yoluyorsunuz. Oysa eğer ses dalgalarının oluşum karakteristiğini incelerseniz, özellikle vurmalı çalgılarda membrana ilk vurulduğu ânın hemen arkasından membranın çok kısa süren ama enerjisi darbenin toplamının ortalamasından kat kat fazla seviyeye ulaşıp sönen bir bileşen ürettiğini görürsünüz. İşte sesin o kesintiye/distorsiyona uğrayan kısmı o transient adı verilen bileşenidir. Sesin beynin algılayabildiği karakterine çok büyük bir katkısı olmadığı halde müzik yapanların canını teknik açıdan çok sıkar. Onu kesmenin en kolay yolu uygun bir ayarda kompresyon uygulayıp kısarak bu ani çıkışları sanki o kadar da büyük enerjili değillermiş gibi çıkışa yansıtmaktır. Dolayısı ile, diyelim ki ortalama seviyesi -25dB ama transient seviyesi -6dB olarak kaydedilmiş bir trampet vuruşunun transient seviyesini uygun bir kompresyon ayarı kullanarak -18 seviyesine çekersek, kompresör cihazının çıkışındaki tazmin edici make-up gain kazanç devresinin yardımı ile sinyalin ortalama seviyesini bir anda -25dB'den -10dB civarına rahatlıkla çıkartabiliriz, hem de sinyali hiçbir distorsiyona sokmadan. Gördüğünüz gibi uygun bir kompresyon kullanımı bize müziğin içindeki enstruman seviyeleriyle daha rahat oynayabileceğimiz bir tavan boşluğu (headroom) verir.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus vardır ki o da dip gürültüsüdür. Kompresörler çalışma prensiplerinin bir getirisi olarak dip gürültüsünü abartırlar. Az evvel yukarıda verdiğim trampet örneğini ele alırsak, kompresör kullanarak bir trampet vuruşunun ortalama şiddetini 12dB kadar artırırken aynı zamanda o trampet sesiyle beraber sinyale karışıp kaydedilmiş olan gürültüyü de 12dB miktarınca yükseltmiş olursunuz. O yüzden çoğu kompresörün hemen girişinde bir Noise Gate (gürültü kapısı) devresi bulunur ki bu noise gate'in açılıp kapanmasını kullanarak sesler arasındaki sukûnetli bölgelerdeki dip gürültülerini bloke etmek mümkün olsun. Vuruşların bulunduğu bölgeye denk gelen gürültülerin zaten önemi yoktur zira o vuruşun şiddeti dip gürültüsünden kat kat daha fazla olduğundan vuruşun altındaki gürültüyü beyin algılamaz, önemli olan gürültüyü sukûnetli anlarda kesmektir.

Bu sebeple, henüz daha kayıt aşamasındayken dip gürültüsüne sebep olacak faktörleri en aza indirmek gerekir ki daha sonra miksaj aşamasında başınız ağrımasın.

Şimdilik bu kadar, önümüzdeki günlerde kompresyon tipleri (soft-knee/hard-knee, single band/multiband), kompresyondaki metodlar, teknikler, kompresyondaki transparanlığın önemi ya da kompresörün tasarımından gelen bir renklendirmenin avantaja dönüştürülmesi, farklı kompresyon tekniklerinin farklı sesler üzerindeki davranış farklılıklarının incelenmesi ve tecrübeyle sabit bazı püf noktalara gireceğiz, tabii bu zaman alacak, dolayısı ile öyle bunları önümüzdeki üç günde benden beklemeyin.

Ayrıca şunu unutmayın: Burada yazılanlar bir teknik izahattir. Oysa müzik bir sanattır, artistik yanı teknik yanından daha önemlidir, o yüzden müzik yapımında esas kriter " Rock müzik için gros pedalda -16dB threshold'da 6:1 rate 20ms attack 80ms release iyi gider" den ziyade "kulağına doğru tınlıyorsa doğrudur, yanlış tınlıyorsa yanlıştır" yaklaşımıdır. Zira "aman basayım kompresyonu ses seviyesini yükselteyim de beynine beynine vursun" derken aşırı kompresyondan sesin o keskinliğini öldürebilirsiniz de. O yüzden aklınızdan çıkarmayın, en güzelini deneyerek tecrübe ederek bulursunuz.

iyi bir ücretsiz compressor için bunu indirebilirsiniz:

E-Phonic expressor

Başlık: Drum'ları Panlamak
Gönderen:peakload
Kaynak: TIK


1)Prodüksüyonunuzda birden fazla kick kullanmayacaksanız panlama (sağa sola ayırmak) yapmakta fayda yoktur.eğer kickin frekanslarını iyi ayarlarsanız zaten headroom'da size sorun çıkartmayacaktır.

2)Çalışmada birden fazla kick kullanılıcaksa,bunların frekansları birbiriyle uyumlu yapıda olmalı. Eğer frekansları hallettiğiniz halde,çok az da olsa rezonans mevcut ise kickleri çok dar bir pozisyonda (-3 +3 )panlayabilirsiniz.(yatay eksende olmasına özen gösterin)

3)Drumları panlamak akustik müzikte genelde yatay eksende 8 pozisyonunda uygulanır.Fakat elektronik müzikte tek kural vardırda kural olmadığıdır. Bu nedenle hiç bir şekilde önceden planlı bir yapıma başlamamamız lazım.


Başlık: Multiband Parametrik Kompresör C4
Gönderen:deepCare
Kaynak:TIK

Equalization ve compression için bir kaç plug-in kullanmak yerine belki de C4 gibi bir multiband parametrik compressor kullanılırsa hem iki iş bir arada halledilmiş olunur hem de işlemciden tassaruf edilebilinir





Bu arada Muon Tau da tercihim tau pro .hem bass hem lead için kullanılabilir.





Başlık: Sidechain Nedir?
Gönderen:Ahter_Sönmez
Kaynak:TIK

Sidechain bir tür kompresyon tarzıdır. Tipik Benny Bennasi tarzı sound'da duyduğunuz sidechaindir ve pumping effect adı verilen inişli çıkışlı bir ses elde etmenizi sağlar.

Aslında sidechain dedikleri olay bir compresyon işleminden çok bir limitleme hatta gate işlemidir. (kişisel görüşüm-en azından yapılacaksa o şekilde yapılmalı)

Sidechain'i elde etmek için önce ratio'u yüksek tutup sonra attack'i en hızlı olduğu konuma getirmeniz gerekir. Bassline'a ne kadar vurgu koymak istediğinize bağlı olarak relese parametresi de olabildiğince hızlı olmalıdır. Relese'i ne kadar hızlı tutarsanız kick'den sonraki bassline notası o kadar vurgulu gelir. Bunun sebebi ise çok basit bir mantıktır. Kick vurduktan sonra kick sesinin bittiği yerden önce bassline notası girer. Böylece kick bassline'nın üzerinde otorite kurar (hehe biraz türk filmi gibi garip anlattım ama bir bakıma demek istediğim kick soundu bassline'ı yutar..etkisiz bırakır)

Sidechin için sadece dinlemeniz gerekmektedir. İşinizi kolaylaştırcak hiçbir tip-trick yoktur. Autogain vb. işe yaramaz...

Forward Feed - Backward Feed (Feedback) diye çeşitleri vardır.

Başlık: Cubase'de Sidechain
Gönderen:naumoski
Kaynak:TIK, TIK

Aslında sidechaing compression mantığını birçok yerde kullanarak değişik ilginc sonuclar alabilirsiniz mesala bassline-synth yada kick-hats gibi ama günümüzde benassi'nin belkide yaygınlaştırdığı şekilde yani kick-bassline olarak kullanılıyor.
Bunu yapmak için piyasada birçok plug-in vst falan var hatta cubase içindeki Waves C1 compressor ile bunu yapabiliriz ama ben bundan önce size gerçekten hem kullanımı çok basit hemde çok basarlı olan bir vst göstereceğim bununla üstelik her ortamda yapmanız mümkün vst olduğu için.
Vst'nin adı DB Audioware Dynamic Processor demo download

Kullanımı ise dediğim gibi oldukca basit şekilde görüldüğü üzere :


bu vst'yi kick kanalınıza koyuyorsunuz ve SEND kısmını ON haline getiriyorsunuz daha sonra bassline üzerinde koyuyorsunuz ve buradada RECV kısmını ON yapıyorsunuz yani birinde send açık diğerinde recv biri gönderirken diğeri alıyor yani.İşte hepsi bu kadar aslında bundan sonra bir öndinleme yapın ve istediğin rengi yakalayana kadar trash-ratio ve attack gibi ayarlarla oynayın.

Şimdi birde bunu Cubase'in içinde gelen WavesC1 compressor ile nasıl yapacaz onu öğrenelim.
Şimdi Sidechain isimli bir "audio-stereo group açalım

resimde gördüğümüz gibi WavesC1 compressorünü bu kanala yükleyelim ve panner üstünde sağ tuşa basıp oradan stereo combined panner'ı seçelim ve panner'ları orta seviyeye getirelim.



Resimde görüldüğü gibi iki ayrı kanal açalım ve bu kanalların her birine resimmdeki gibi aynı anda vuran kick yazalım.
Yada bir tane yazıp duplicate etsekte olur yani kicklerin seslerinin farklı olmayabilir.

Sonra dediğimiz gibi bu kick layerlarını 2 ayrı kanala root edelim ve birinin adını kick diğerinin yani duplicate ettiğimizin adı trigger olsun(kusura bakmayın isimleri resimdekilerin aynısını vermek zorundayım)



Burada önemli bir nokta "kick" diye adlandırıdğımız kanalımızı ses kartına "trigger" isimli kanalımızıda daha önceden "Sidechain" diye adlandırdığımız gruba gitmesi yada route edilmesi.
Bu durumda sadece bir kanal dinleyen kişinin kulağına gidecek diğer ise içeriye sesin dynamiclerini değiştiren bir sinyal göndericek.Bir önemli ekte biz yapalım "trigger" isimli kanalın "pan" ayarını tamamiyle sol tarafa çekelim.

Şimdi daha önceden yazdığımız basslinemizi ekleyelim.
Bu bassline kanalımızın isminide "bass" verelim.



Bass kanalını ekledikten sonra şekildeki gibi output'u Sidechain grubumuza yönlendirelim ve "pan" barını tamamiyle sağa doğru getirelim.Yukarıda hatırlarsanız trigger yani duplicate ettiğimiz kick kanalını sol tarafa almıstık buradada bassline kanalımızı sağ tarafa alıyoruz.Bu sayede sidechaining yapılırken kick sol tarafa doğru kısılırken bassline sağ taraftan yükselikcek ve inanılmaz bir etki yapacak.

Şimdi yönlendirme işlemlerimiz bitti birazcıkda WavesC1 plug-inini edileyelim.Sidechain grubumuzu açalım ve editlemeye başlayalım.



Öncelikle alt tarafta bulunan "Key Mod" kısmını L -> R yapalım. Bu olay yukarıda bahsettiğim sağdan sol tarafa doğru azalma ve yükselme olayını yapacak.
Aslında bunun dışında yapmanız gereken önemli birşey yok geri kalanı sizin kulağınıza ve zevkinize kalmıs isteğinize göre Thresold,Ratio ve attack gibi ayarlarla oynayabilirsiniz.

Bu olayı benzer şekilde fruity loopsta fruity peak controller ile yapabilirsiniz eğer çok zorlanıp yapamazsanız onunlada ilgili birşeyler yazarız ama dediğim gibi db-audioware ile fruityde cok basit oluyor.


Başlık: Demo Cd Gönderimi
Gönderen:Ahter_Sönmez
Kaynak:TIK

Demo Cd Gönderimi

1)Parçanızın bittiğinden emin olun.. Bu gerçekten çok önemli !
2)Araştırma yapıp sizin yaptığınız sound'a hangi label'ların uyguğunu öğrenin. Birkaç uzmana da danışabilirsiniz. Ufak bir liste yapın ama 10'dan fazla label olmasını önermiyorum çünkü tek tek ilgilenmeniz gerekir.
3)En iyi parçalarınızı gönderin. Araya da şunu sıkıştırayım (hazırda bunu da dinlesinler) durumları olmasın, en fazla 4 parça gönderin zaten gerisini dinlememe olasılıkları büyük. En iyi parçanızı en başa koymayı unutmayın.
4)CD kutusu ve renki basılmış cover kullanın. Etkileyici olsun.
5)Biografi ve diğer ayrıntıları kaliteli kağıda basın.. okuması zevk versin.
6)İletişim bilgilerini (adres, tel., email) ayrıca CD'nin üzerine de yazın.
7)Göndermeden önce bağlantı kurun.
8)Halk'la ilişkiler veya herhangi bir sorumlu ile telefonda görüşün. Onlara CD gönderdiğinizi söyleyin. İlgili olup olmadıklarını sorun. Onlara orjinal sorular yöneltin. Böylece sizin göndereceğiniz cd daha bi önem kazanacaktır.
9)Gideceği yere sağlam bir şekilde ulaşması için CD'yi iyice paketleyin.
10)Cevap almak için acele etmeyin ve arayıp da dinlediniz mi gibi sorular sormayın.



Başlık: Mac’inizi Orkestraya Dönüştürme Rehberi
Gönderen:jiX
Kaynak: TIK, TIK


Mac’inizi Orkestraya Dönüştürme Rehberi

Müzik yapmak eskisi kadar kolay değil. İyi ve günceli yakalayan müziği yaratmak istiyorsanız artık ellerinizi sadece bir müzik aletine değil Macintosh’a da dokundurmak durumundasınız. Peki Mac’ler bu konuda size ne kadar yardım ediyor? Yazılımları hakkında ne kadar bilgi sahibisiniz? O halde birlikte müzik yapmaya ne dersiniz?

Teknolojinin gelişimi birçok alanda olduğu gibi müzikte de inanılmaz bir değişim ve etkileşim yarattı. Önceleri sadece analog olarak yapılan müzik teknolojinin gelişimi ile birlikte bilgisayara taşındı. Bu sayede birçok Müzisyen hem yaratıcılığını perçinledi hem de daha kısa zamanda kaliteli işler üretmeye başladı. Bu süreç müzisyenlerin bilgisayarı daha iyi tanımaya çalışmasıyla hız kazandı.

Günümüzde artık birçok Müzisyen bilgisayarı da işin içine katarak değişik sesler üretiyor, analog tınıları teknolojiyle harmanlıyor. Ancak bunu yaparken sadece müzik bilgisi değil, teknik bilgi de ön plana çıkıyor. Yani bir müzik parçası için nota bilmek veya enstrüman çalmak yeterli olmuyor. Bilgisayardan biraz anlamak yazılımları daha yakından tanımak gerekiyor. Hal böyleyken biz de kendi müziğini bilgisayarda geliştirmek isteyenler için rehber niteliğinde bir dosya hazırlamanın doğru olacağını düşündük.

Mac ya da PC Ne Farkı Var?

Konuya daha yakından bakmadan önce belirtmeliyiz ki müzik yapmak için bir Mac’inizin olması önemli bir avantaj. Çünkü hiç kuşku yok ki Macintosh’unuz varsa ve onda müzik yapmaya niyetliyseniz PC’ye göre daha az sorunla karşılaşacaksınız demektir. PC’de çalışırken hiç beklemediğiniz bir anda sorunlar çıkabiliyor ve yaratıcılığınızın en üst seviyesinde kendinizi teknik sorunlarla boğuşur bir halde bulabiliyorsunuz. Bunun yanı sıra Mac’te çalışmak inanılmaz bir rahatlık sağlıyor. Sistem oldukça basit ve stabil, yönetimi de kolay ve güçlü. Dolayısıyla yeni bir bilgisayar alacaksanız Mac’leri tercih etmenin ciddi bir faydası olacaktır.

Diskoda Çal Evde Üret

Mac kullanmanın yararlarını kısaca belirttikten sonra bilgisayarın müzikle raks edişine dair tarihe bir göz atmaya ne dersiniz?

Aslında bilgisayarın müzik ile yoğun olarak kullanılması, elektronik müziğin 80’li yıllar sonuna doğru ivme kazanması, popüler olmaya başlaması ve 80’lerin diskjokeylerinin kendi müziklerini tek başlarına yapmaya başlaması ile aynı döneme denk geliyor. Bu süreç diskjokeylik kavramının klasik yapıdan çıkıp farklı bir özellik kazanması ile devam etti. Öyle ki diskjokeyler bir süre sonra “Diskoda çal fakat kendin de üret” söylemini kendilerine felsefe edindiler.

Aslına bakarsanız elektronik müzik 80’lerin sonunda öyle birdenbire ortaya çıkmadı. 90’lı yıllarda büyük bir gelişme kaydeden bu müziğin geçmişi insanların dansetmesi kadar eski olmasa da oldukça gerilere gidiyor. Elektronik müziği literatürde, 20. yüzyılın başlarına kadar taşımak mümkün. Elektronik müziğin sıfır noktası olan 20. yüzyılın başlarında Avrupa çoktan endüstrileşmişti, trenler çalışıyor ve üretim olanca hızıyla devam ediyor, deyim yerindeyse dünya yerinden oynuyordu.

Elektronik Müzik Anlam Kazanıyor

Makinelerin çalışması sırasında çıkan sesler ve insanların işe gidip gelirken kullandıkları saatli kart basma aletlerinin ritmi gündelik hayatların bir parçası olmuştu.

Tramvayların çıkardığı seslerin kombinasyonundan ya da egzoz gürültüsü ve aşırı insan kalabalığından kaynaklanan gürültüden rahatsız olmayan, hatta onunla birleşmeyi, bütünleşmeyi tercih eden besteciler, müziği edebiyata ait estetik bir titizlikten kurtardılar. Onun yalnızca bir eğlence aracı olduğunu kabul etmeyerek ona hak ettiği ciddiyeti geri verdiler. Modern besteciler, kendilerini endüstrileşmiş dünyaya taşıdılar. Onlar sıkı sıkıya oluşturulmuş yasalar kadar etkili gürültüden de nasiplerini aldılar.

İlk Multimedya Kompozisyon

20. yüzyılın ilk yarısında Atonal müziğin temsilcisi Arnold Schönberg ve nonkomformist Erik Satie “Sports et Divertissement” çalışması ilk multimedya komposizyonu yarattı. Tabii ki metin ve müzik resmin içinde yanyana duran iki parçaydı. 50’li yıllarda Karlheinz Stockhousen “Alle Klänge und Geräusche sind Music-Bütün Sesler ve Gürültüler Müziktir” adıyla tümüyle doğal ve sentetik seslerden montajlanarak gerçekleştirilen bir albüm hazırladı. John Cage ise, tamamen tesadüflere dayanan eşit bir şekilde kasti olarak değiştirilmiş deforme edilmiş seslerden oluşan bir beste yapmıştı. Daha sonra da Musique Concrète temsilcilerinden Pierre Schaeffer daktilo tuşları, sirenler ve bir sürü günlük gürültüden besteler ortaya çıkardı. Bu bestelerde bugünkü Sampling prensibine benzer bir şekilde ses bandı halkaları (loop’ları) üzerine çalışılmıştı.

Elektronik müziğin tarihçesine ileriki yazılarımızda da devam edeceğiz. Şimdi, 90’lı yılların başıyla beraber daha da önem kazanan bilgisayar kullanımı ile ilgili ipuçlaırını vermeye başlıyoruz.

Yukarıda da anlattığımız gibi bilgisayarın müzikle birlikte anılmaya başlaması bu konuyla ilgili insanları bilgisayarı daha yakından tanıma zorunluluğuyla karşı karşıya bırakmıştı. Dolayısıyla bilgisayarda hangi sistemi kullanacağınızdan tutum hangi yazılımların ne tür avantajları var bilmek gerekiyor.

Hangi Sistemi Kullanmak Gerekiyor?

Mac’inizin CPU gücünü belirlemeden önce nasıl çalışacağınıza karar vermeniz gerekiyor. Eğer MIDI file ile çalışacaksanız herhangi orta güçte bir Mac fazlasıyla işinizi görecektir. Fakat çalışmalarınız Audio dosyası ile olacaksa ciddi anlamda güçlü bir bir Mac’e ihtiyacınız olacaktır. Güçlü bir Mac deyince insanun aklına son çıkan Mac’ler geliyor. Şu an en popüler makinelerden biri olan Power Mac G4 867 Dual Processor sizin zevkle müzik yapmanızı sağlayabilir. Eğer çok sayıda Audio kanal kullanacaksanız daha da güçlü bir modeli tercih etmeye çalışın. Dolayısıyla hangi file ile çalışacağınıza karar verirken aklınızın bir köşesinde, bu işleri hangi Mac’te yapabileceğinizi düşünmeniz gerekiyor.

Gerekli Donanım ve Yazılımlar

Mac’te müzik yapabilmek için gerekli yazılım ve donanımları isteğe bağlı olarak artırmak mümkün. Ancak biz iyi müzik yapmak isteyenlere rehber niteliğinde bulundurulması gerekenleri şöyle belirtebiliriz.

Donanımlar

Ø Audio Interface (Ses Kartı)

Ø MIDI (Musical Instruments Digital Interface)

Ø MIDI Controller (Keyboard, Drum Machine vb.)

Ø En az bir çift MIDI kablosu

Ø Bir çift Speaker ve onları besleyen uygun bir Anfi

Øİsteğe bağlı olarak Ses Modülleri

Yazılımlar

Ø Audio ve MIDI Sequencer: Cubase, Logic Audio veya Digital Performer gibi yazılımları kullanabilirsiniz. Daha başka alternatifler olmakla birlikte ilerideki tercihleriniz bunu belirleyecektir.

ØSoftware Instruments (Virtual Instruments) Soft Synths, Soft Sampler, Reason, B4, Pro-53, Kontact, Halion ilk akla gelen oldukça kullanışlı yazılımlar.

Ø Müzik yapmak istiyorsanız çok sayıda ses duymanız, bu konuda kendinizi geliştirmeniz gerekiyor. Bunun için de nerede olursa olsun etrafınızdaki sesleri izlemeniz haberinde olmanız lazım. Ayrıca içinde bol miktarda ses ve ses kaynağının olduğu CD’lerden de yararlanabilirsiniz. Bu tarz CD’ler içindeki sample sesler veya looplar yaratıcılığınızı artıracaktır. Bir de çeşitli Web sitelerinde bu tür kaynaklar yer alıyor.

Uygulama Aşaması

Yazılım ve donanımları da belirledikten sonra yavaş yavaş uygulama aşamasına geçiyoruz. Öncelikle amatör ve yarı profesyonel kullanıcılar için yazılımlarla ve uygulamalarla ilgili küçük başlangıç bilgilerine değineceğiz ve hangi yazılımlar ile başlangıç yapılması konusunda ufak ipuçları vereceğiz. Elbette bu bilgilerden sonra asıl seçimi siz yapacaksınız. Yapacağınız seçim gerçekleştirmeyi düşündüğünüz müzik türü ile mutlaka örtüşmelidir. Daha sonra seçtiğiniz türe uyumlu yazılımlar seçecek ve kullanacaksınız.

Yeni Başlayanlar İçin

Eğer müziği bilgisayarda yapma işine ilk defa bulaşıyorsanız öncelikle aldığınız hardware ve software’lerin kullanma kılavuzuna şöyle bir göz atın. Her ne kadar çok fazla bilgi edinemeyecek olsanız da en azından şemalar, şekiller ve terimlerle göz aşinalığı yaratacaksınız. Bu da ileriki çalışmalarınızda işinizi kolaylaştıracaktır.

Öncelikle bir G4 867 DP’nizin olduğunu varsayarsak orta derecede bir ses kartınızın bulunması gerekir ve en azından 2 in 2 out midi interface’a sahip olmanız lazım.

Şimdi yapmanız gereken Mac’inizi müzik üretebilecek konuma getirmek. Bunun için de gerekli ayarları oluşturmanız lazım. Ses kartınızı PCI yuvasına taktıktan sonra sürücüyü yüklemeniz gerekiyor. Sürücü yüklenir yüklenmez makinenizi yeniden başlatıp denetim masasından ses denetimini şeçerek default input ve output ayarlamalarını yapın. Bazı ses kartlarının hem Apple Sound Menager hem de ASIO (Audio Streaming Input-Output) sürücüsü vardır. Bazılarının ise Apple Sound Menager sürücüleri yoktur ve bunlar yalnızca ASIO sürücüsüne sahiptir. Bu nedenle kartları ses denetim masasında göremezsiniz ve default Input/output olarak kullanamazsınız. Yalnızca kullandığınız yazılımın Audio Setup kısmından ASIO sürücüsünü görebilir ve ses kartını aktif hale getirebilirsiniz. Bu işlemi yaptıktan sonra sıra Midi (Musical Instruments Digital Interface) arayüzünüzün sürücüsünü install edip bir setup ayarı oluşturmaya geliyor. Bunun için önce Mac OS klasikte bir midi menager yazılımına ihtiyacınız var. Bu noktada iki yazılım önerebilirim. Opcode‘un OMS’si (Opcode Music System) veya MOTU’nun (Mark of Unicorn) ücretsiz Midi yazılımını tercih edebilirsiniz. Ancak OMS’nin daha yaygın ve kullanımı kolay olduğunu söyleyebiliriz. Interface’i kurup OMS’yi yükledikten sonra Midi ayarlarınızı yapabilirsiniz. Mac OS X’te ise böyle bir işleme gerek kalmaz bunun nedeni ise MacOs X ‘te sistemin kendi içinde bulunan bir Audio ve Midi Menager denetim masası var.

Midi Interface’i USB porttan Mac’inize bağlıyken yüklediğiniz yazılımı (OMS) çalıştırıp midi portlarınızı aratıp bir Stüdyo düzeneği oluşturduktan sonra artık midi arayüzünüz tüm input ve output’ları ile kullanıma hazır demektir. Bundan sonra kullandığınız müzik yazılımının midi setup kısmından midi portlarınızı tanımlayabilir ve her şeyi kontrol edebilirsiniz. Dolayısıyla artık Audio ve Midi olarak sisteminiz yapılanmış duruma geldi.

Daha sonraki aşamada ses kartı, midi interface ve midi keyboard’unuz ile birlikte hangi yazılımı kullanacağınıza karar verin. Örnek olarak Cubase, Reason ve herhangi bir Softsynth tercih edilebilir. Native Instruments Absynth yeni başlayanlar için uygun bir Softsynth olabilir.

Cubase sizin Audio ve Midi kayıtlarınızı, arrangelerinizi, editlerinizi gerçekleştirdiğiniz, yaptığınız mixleri kaydeden ana sequenser yazılımınız olacak. Reason hem basit kullanımı hem de içindeki farklı ses modülleri ile ses ihtiyacınızı giderecek ritm yazmanızı kolaylaştıracak ve içindeki kendi sequenseri ile birlikte size çok geniş bir kullanım alanı yaratacaktır. Reason öz olarak bir softsynth’dir fakat ben onu bir outboard yazılımı olarak da adlandırıyorum. Reason’ı kendi başına kullanabileceğiniz gibi ondan Rewire yardımı ile Cubase üzerinden birbirine Sync ederek de kullanabiyararlanabilirsiniz.

Reason üzerinde 2 değişik Softsynth (Subtractor-Malström), 2 Sampler (NN19 Digital Sampler-NNXT Advanced Sampler), 1 Loop player (Dr.Rex), 1 Pattern (Step) sequenser (Matrix), 1 Midi sequenser, 1 Drum modül (Redrum), 1 Mixer (reMiX Virtual Mixer), Rebirth Input Machine, 1 Hardware interface (Midi in Device-Audio Out), 2 Band Parametric EQ ve çeşitli efektler barındırıyor. Prensip olarak bilgisayarınızın gücünü göz önünde bulundurarak bunlardan istediğiniz adette açabilirsiniz. Ne kadar fazla uygulama açarsanız o derece verimli çalışırsınız ancak bunun için bilgisayarınızın yeterince güçlü olması gerekir. Daha sonra da Native Instruments Absynthsi ile içindeki kendi presetlerini kullanabilir ve değişik analog sesler üretebilirsiniz. Daha sonra da Arpeggio’ları ile melodiler yazabileceksiniz. Elbette Native Instruments ile müzik yaparken en büyük yardımcınız midi keyboardunuz olacaktır. Midi keyboardunuz ile Reason ve diğer VST (Virtual Studio Technologie - Steinberg tarafından yaratılmıştır) enstrümanlarını kontrol edebileceksiniz ve notalarınızı yazabileceksiniz. Midi kontroller ismini de verebileceğiniz keyboardunuz aynı zamanda bilgisayarınızı gerçek bir enstrüman gibi kullanmanızı sağlayacaktır.

Daha Basite İndirgersek...

Basit bir anlatımla aslında Cubase, Reason ve birkaç küçük yazılımla beste yapabilir, şarkı yazabilir, düzenlemelerinizi yaparak kendinize ait müzikler oluşturabilirsiniz. Elbette

MP3 yapıp müzik arşivi oluşturmaktan bahsetmiyoruz. Çünkü başlangıç aşamasında bile yapabileceğiniz çok şey var. Yeter ki yazılımları ve donanımı tanımaya daha çok vakit harcayın. Böylelikle müzik zevkinizi kullandığınız yazılımlarla etkileşimli olarak bütünleştirmeyi başaracaksınız ve gerçek anlamda bir müzik parçası yaratmış olacaksınız.

Yukarıda bahsettiğimiz şeyler size başlangıç için ilk aşamada bir takım ipuçları sağlayacaktır. Zaten biz de ileriki sayılarda sizlere çeşitli detaylar vereceğiz ama bundan daha önemlisi sizler yazılımlarınızı kullandıkça ve kavramaya başladıkça yazılımlarınız ile neler yapabileceğinizi görecek ve kendinize ait küçük püf noktaları bulacak ya da oluşturacaksınız.

Burada önemli olan bir noktada hayal gücünüzü kullanmaktır çünkü bir yazılımı iyi bilmek ve kullanmak yeterli değildir. Bunun yanında hayal gücünüz de en az onun kadar önemlidir ve bu size seslerle nasıl oynayabileceğinizi gösterecektir. Elbette eğer gerçekten özel bir şeyler üretmek istiyorsanız...

Yarı Profesyoneller

Orta seviye kullanıcıların yazılımları seçeceği yazılımlar konusunda birkaç küçük ipucu vereceğim.

Bu aşamada en azından bir G4 867 DP’nizin olduğu ve içinde iyi bir ses kartınızın bulunduğunu varsayıyoruz. Bunun dışında 8 in 8 out midi interface kullanmak rahatlatıcı olacaktır.

Eğer Macintosh’unuzda Classic sistem (yani 9.2.2) kullanıyorsanız Sequenser olarak Logic Audio veya Motu Digital Performer’ı tercih etmeniz yararlı olacaktır. Çünkü bu iki yazılımın da Cubase’a göre daha güçlü yanları var. Örneğin Logic Audio, Cubase’e göre daha az CPU kullanır. Bunun denemesini şöyle yapabiliriz. Hem Logic hem de Cubase’de aynı VST enstrümanlarını aynı adette açarak kanallarımıza yönlendirelim. Daha sonra da her iki yazılımda VST performans penceresini açtığımız zaman CPU kullanım oranlarını birbirleri ile kıyaslama olanağını bulacaksınız. Açıkça görülüyor ki Cubase bu konuda pek başarılı değil. Eğer sistem olarak MacOS X 10.2 Jaguar kullanıyorsanız Logic’i (5.3 sürümü ve üzeri) Cubase SX’i gönül rahatlığı ile kullanabilirsiniz. Fakat Cubase SX’i klasik platformda çalıştıramazsınız. Çünkü Mac versiyonu Mac OS X için yazılmıştır ve Unix tabanlı olduğu için daha uyumlu ve güçlü çalışıyor. Ayrıca yeni sistem ile birlikte Cubase daha stabil bir yapıda oluşturulmuş. Bu da klasik sistemde eski Cubase versiyonlarında karşılaştığınız problemlerle karşılaşmayağınız anl***** geliyor. Diğer bir deyişle artık Cubase de bu yeni versiyonu ile diğerleri kadar güçlü bir yazılım konumuna geçti. Sequenser yazılımına karar verdikten sonra kendi setup’ınızı oluşturup otomatik olarak yükleme ayarı yapabilirsiniz.

Cubase VST (Steinberg): Başlangıç için kullanımı kolay, fiyatı da oldukça uygundur. Fakat fazla CPU kullandığından dolayı gerçek zamanlı çalışmada problem çıkarabilir. Ayrıca sadece Classic tabanlı olarak kullanılabiliyor. Standart gelen pluginlerinin az olduğu yazılım artık üretilmiyor.

Cubase SX (Steinberg): Cubase VST’ye göre genel olarak daha güçlü bir performansa sahip olan Cubase SX’in fiyatı da biraz daha yüksek. Standart gelen pluginler az. Öte yandan video görüntü desteğini sağlıyor. Dolayısıyla istenildiği takdirde görüntü ve ses montajı yapılabiliyor.

Logic Audio (Emagic): Klasik tabanda kullanılması gereken gerçek yazılımlardan biri olan Logic’in avantajı işlemciye yük bindirmemesi, dezavantajı ise fiyatının yüksek olması ve kullanım kolaylığının olmaması. Ayrıca birlikte gelen standart plugini de fazla ve kullanışlı.

Digital Performer (Motu): Çok iyi bir yazılım fakat özellikle Türkiye’de kullancı sayısı az ve fiyatı yüksek. Kullanımı zor olan Digital Performer performans olarak oldukça başarılı. Birlikte gelen pluginler kullanmakta tereddüt etmeyeceğiniz bir niteliğe sahip.

Son Söz

Biz elimizdeki donanım ve yazılımları, müzik aletlerini kendi yaptığımız müzik türüne ve bizim ses zevkimize göre belirledik. Sizler de ileriki aşamalarda bir ses kartı, ses modülü ya da bir hardware synth alırken büyük bir olasılıkla ses zevkinize göre hareket edeceksiniz. Fakat bunu yaparken bile dikkat etmeniz gereken aldığınız aletin mutlaka ve mutlaka size geniş bir kullanım alanı sunması ve diğer aletlerinizle uyum lu olmasıdır. Bizim önerimiz kullanmayacağınız veya çok az kullanacağınız bir şeye yatırım yapmamanızdır. Çünkü aldığınız her alet bence kendiniz için yaptığınız maddi ve manevi bir yatırımdır. Yazı içerisinde de belirttiğim üzere MacLine’ın önümüzdeki sayılarında müzik ile ilgili konulara devam edeceğiz.

Profesyoneller Ne Kullanıyor?

Ben Klasik Sistemde Logic Audio (Emagic), Mac OS X’de ise Cubase SX (Steinberg) kullanıyorum. Reason, Recycle, Rebirth (Propellerheads), Audio Editing ve Mastering için Spark (TC Electronics), Prosoniq Power Bundle (Prosoniq) ve Peak(Bias)’i tercih ediyorum. Softsampler olarak EXS24 (Emagic) Kontact ve Battery (Native Instruments) oldukça kullanışlı yazılımlar, Bunun yanında SoftSynth gereksinimi duyuluyor. Reaktor, Absynth, Pro 53, FM7 (Native Instruments), Model E(Steinberg), ES1, ES2, EVP8 (Emagic), Ableton Live ve Traktor ise kullandıgim diğer yazılımlar.

Görüntü ve Ses Montajında ise Steinberg Nuendo Multiset ses kartı (Audio Interface) ile birlikte Nuendo Surround yazılımını tercih ettim ve bence bunlar fiyat performans değerlendirmesine bakıldığında çok çok iyi yazılımlar.

Hardware bölümüne geçtiğimizde Powerbook G3 333, G4 Titanium 667 ve Desktop G4 400 (867 DP‘e uprade etmeyi düşünüyorum) kullanıyorum. Ses kartı olarak Logic Audio ile birlikte Emagic’in kendi ürünü olan Audiowerk 8’i tercih ediyorum. Ayrıca yeni nesil kartlardan da Nuendo Multiset ve Creamware PowerPulsar’ı (üzerinde kendi DSP chiplerini barındırıyor) tercih ettim. Bu kartların her ikisi de 24 bit 96 KHz hızında çalışmakla birlikte profesyonel kullanıma yönelik düşünüldüğünde fiyat performans açısından oldukça ekonomiktir.

Midi interface: Midiman 8x8 ve Steinberg Midex 3, Midi keyboard Evolution MK-249C(USB).

Midi kontroller: Phatboy ve Tascam U-428, outboard olarak ise EMU Extremlead ses modülü, Novation K-Station virtual analog Snyth, Korg EA1 - ER1 - ES1, Behringer Compressor, Mixer ve Pachbay, Akai CD3000XL Sampler, Sony Amplipier, Yamaha NS10M ve Alesis Monitör One yakın dinleme hoparlörü kullanıyorum.

1964 yılında doğan Hakan Demirler, Viyana’da WU Vienna Üniversitesi’nde ekonomi okudu. Viyana’da diskjokeyliğe başlayan Hakan arkadaşlarıyla birlikte Nurschrec isminde bir plak firması kurdu. Geçtiğimiz aylarda “Saydam Aşk” isimli bir albüm çıkaran Hakan, Elma Bilgisayar’da audio ve video departmanında satış ve teknik destek bölümünden sorumlu.

Basit Bir Stüdyonun Fiyat Analizi

-PowerMac G4 867 DP 2399 dolar
-Midiman Audiophile 24/96 Ses Kartı 230 Euro
-Midi Interface – Midiman 4x4 150 Euro
-Oxygen8 Midi Kontroller Keyboard (2 Oktav) 165 Euro
-Alesis MK2 (Aktif Stüdyo Hoparlorü) 750 Euro
-Behringer Mixer UB 1204 218 Euro
-Cubase SX (yazılım) 620 Euro
-Reason 2.0 (yazılım) 320 Euro
-NI Absynth (yazılım) 299 Euro


Başlık: Rewire Nedir?
Gönderen:BrN
Kaynak:TIK, TIK

Rewire teknoojisi Propellerhead ve Steinberg tarafından gelişririlmiş, programlar arası iletişimi sağlayan digital ses protocolüdür. Hem Mac hem de PC ortamlarında kullanmak üzere yaratılmıştır. Sanal kablolama (virtual cable) programlarını saymassak bu teknolojiyide bir çeşit programlar arası kablolama gibi tanımlamak mümkündür.

Rewire teknolojisini barındıran 2, 3 hatta 4 programı aynı anda kullanmak mümkündür.İşlemciniz 2 programın rewire teknolojisi kullanmadığı zamanlardaki harcadığı cpu gücünü çok daha azını kullanır. İşlemciniz de yorulmaz sizin sinirlerinizde.

REwire teknolojisini size host programınızdan rewire olarak çalıştırdığınız programı gerçek zamanlı kullanmanıza olanak tanır.
Örn:Cubase SX ve Reason veya Nuendo, Reason ve FL studio veya FL studio5, Reason.Kısacası destekleyen host programınız altındaki rewire uyumlu porgramları kullanmak gibi.

Bazı programlar rewire desteklemesine karşın slave çalışmaya mahkumdur.
Örnek: Reason,Virsyn Tera..
Bu programlar ancak bir host programı altında rewire çalışma özelliğine sahiptir. Örn: Cubasesx, FL studio5, Nuendo (host)

Cubase, Reason ve FL studio programlarını Rewire teknolojisi ile gerçek zamanlı kullanma

Cubase programını açalım. (Nuendo ve Cubase aynı firmanın (Steinberg firmasının) yazılımı olduğundan rewire ayarları aynıdır.Yani burdaki işlemi Nuendo ile de deniyebilirsiniz.)

Device altından rewire olarak kullanıcağımız programları seçelim.(Ben elimde bulunan ve en çok kullanılan Reason ve FL studio programlarını seçeceğim.Rewire desteği ile çalışan daha birçok program var)

Cubase SX'in Device seçeneği altında FL Studio ve Reasonu seçtiğimiz zaman rewire penceresi açılacaktır. Rewire programı için master kanalı active etmeniz şimdilik yeterli. Altındaki diğer kanalları rewire olarak kullanacağınız programdan o kanala yönlendirip cubase içinde efektlendirmek de mümkün.

Rewire pencerelerini active ettikten sonra kullanacağımız programı açıyoruz.

FL size hazır presentleri ile gelir. İstediğiniz vsti yi cubase altından herhangi bir midi kanalına yönlendirip kullanabileceğiniz gibi. FL içineki squencede yazdığınız samplelarıda cubase içinden yürütebilirsiniz.

Reason programıda default song ayarlarınıza göre karşınıza çıkacaktır.

Bu 3 programı sağlıklı biçimde optimum olarak kullanmak Rewire arabirimi ile mümkün.

Reason ve FL studio programlarını Aynı anda kullanma Rewire Modu


Öncelikle FL programını açın daha sonra FL'nin sequencer bölümünden herhangi bir sample örneğine sağ tıklıyoruz insert channel altından rewire modunu seçiyoruz.



Rewire modunu seçtikten sonra karşımıza açılacak pencerede...



1.Rewire olarak kullanıcağımız programı seçmek için basıyoruz.
2.Rewire olarak kullanabileceğimiz(destekleyen) programı seçiyoruz.Reason
3.Show panele de bastığımız anda reason programı açılıyor.

Ve iki programı tek bir sequence olarak kullanabilirsiniz.


Burada önemli olan 2 veya 3 programı aynı anda gereksiz biçimde kullanmak değil ihtiyaçlarımızın ve programların ne olduğunu bilip.Ona göre maksimum performans alarak hayal gücümüzü en yaratıcı ve rahat bir biçimde hayata geçirmek.


Başlık: Reverb nedir?
Gönderen:peakload
Kaynak: TIK

Reverb Nedir?

Herhangi açık veya kapalı bir alanda seslerin bir kısmı direkt olarak ,bir kısımıda etraftaki yapılardan yansıyarak ve-veya yankılanarak dolaşır.Bizim duyduğumuz ses ise bu iki sesin toplamından oluşmaktatdır.Bu iki birleşimden oluşan mevcut ses reverbation adını alır.Software veya hardware olarak kullandığımız reverb cihazıda bu etkiyi yaratmak için uygulanır.Dolayısı ile görevi "ALAN" etkisi yaratmaktır.Bu etkiyi,istediğiniz ortam etkisi neyse,onun yapısına göre siz belirlersiniz.Bunun içinde bir reverb aletinin üzerinde bazı parametreler vardır.Bu parametrelerin "GENEL" yani hemen hepsinde olanları şunlardır:

DRY/WET : Adındanda anlaşılacağı gibi bu parametre,yukarıda belirttiğimiz kuru ses (direkt dolaşan),ve etraftan yansıyan ses (yapılardan yansıyarak dolaşan) miktarını belirtmek için kullanılır.Standart cihazlarda parametresi 0/127 arasıdır.ne kadar yükseltilirse,direkt ses etkisi o kadar azalır ve yansımış ses duyulur.Bir nevi yansıma yoğunluğunuda arttırır.

HF-DAMP: Bu parametre uygulanacak sesin,düzgün yapıdamı (dümdüz bir duvar,düz bir mermer,düz bir kalebodur,girintili çıkıntılı bir oda,vs. bir çok alan)yoksa engebeli ve-veya girintili çıkıntılı bir ortamdamı dolaştığını belirlemek için kullanılır.Mesela,girintili ve çıkıntılı duvar yapısına sahip bir odada üst frekanslar o çıkıntıların içlerine girip yapısında bozulmalar gösteriri.Ama alt frekanslar üst frekanslara göre çok daha az bozulmaya ve-veya kırılmaya uğradığı için adı HF-DAMP (hi frequances damping) ve HI-DAMP (hi damping) olarak geçer.Standart cihazlarda parametresi 0/127 arasındadır.Ne kadar yükselirse üst frekanslarda o kadar damping etkisi yaratır.

Decay: bu terim hepinize tanıdık bir terimdir.reverbdeki görevi kullanılacak etkinin bozuma uğramadan ne kadar devam edeceğini belirlemektir.Bir nevi reverb süresini belirler.fakat üzerinde ayrıca Release parametresi bulunan reverblerde.decay'in görevi şiddet uzunluğunu belirlemektir.etki uzunluğunu değil.Standart cihazlarda parametresi 0/127 arasındadır.

Size: En fazla dikkat gerektiren parametre budur.Görevi alan genişliğini belirlemektir.Standart cihazlarda parametresi 0/127 arasındadır.Ne kadar yükselirse,o kadar geniş alan etkisi yartır.Örnek vermek gerekirse,0-10=kibrit kutusu ,10/35 küçük bir oda,35/45 orta genişlikte bir oda,45-60 büyük bir oda,60/75 konser salonu,75 ve üstü Arena'dan space genişliğine kadar gider.

Diffusion: Bu parametrenin reverbdeki görevi;reverbizasyon ortamındaki boşluk etkisinin miktarını belirlemektir.Açmak gerekir ise,bir ortamda normal ses nasıl yankılanıyorsa,reverbizasyon seslerde yankılanır.Bu parametrede her iki ses arasındaki reverb yoğunluğunu belirler.Bir nevide iki sesin reverbini üst üste bindirir.

Predelay: Bu parametrenin görevi bildiğimiz delay değil,adındanda anlaşıldığı gibi ilk geçikmeyi sağlamaktır.Yani şöyle düşünelim.Kapalı bir alanda bir duvar ile başka ikinci duvar düşünün.Bunlardan birine sırtınızı yaslayıp bağırdığınızda,ses ikinci duvarın uzaklığına oranda belirli bir geçikmeyle duyulur,fakat tekrar etmez.Bu gecikme bir kereye mahsus olur.İşte bu parametrede,normal sesin,reverbizasyona ne kadar bir gecikmeyle uğrayacağı zaman aralığını belirtmek için kullanılır.

Normal bir reverbin üstünde bulunan parametreler bunlardır.Daha bir çok teferrüat içeren reverblerde var.Gate,Room Shape,Vibrato,Entegre Delay,vs. onlarca var.Yukarıdaki parametreler yeterli olacaktır.
Başlık: Breakdown Yapımında Püf Noktalar
Gönderen:naumoski
Kaynak:TIK

Breakdown bölümlerinde dikkat edilmesi noktalardan bir tanesi zamanlamadır,hani hep deriz ya "trance müzik bir kompozisyondur ve giriş,gelişme,sonuc bölümlerinden olusur" aynen bundaki gibi breakdown gelişme kısmında olmalı ve zaman aralığı şarkının bütünüyle uyumlu olmalıdır.

Breakdown ile ilgili ikinci bir tavsiyem breakdown bölümüne parçayı iyi hazırlamaktır,yani bu nasıl olur ne biliyim parçanıza göre değişir ama uzun ama derinden gelen bir snare fill,sonlarada doğru yükselen bir pad,hi-hat'lerin kesilmesi ve belkide sonunda ciiiuhuuuuuvvvv diye bir delay+reverb effect girmesi işte bu hazırlığın sonucunda ancak dinleyicinin kulağı alışır ve breakdown bekler duruma gelir.

Onun dışında önemli bir nokta "rising pad" tarzı stringler kullanılmasıdır. String Padin breakdown bölümündeki main synth'iniz ile tonları tutması bu ayrı bir derinlik verecektir.

Ayrıca isteğe ve parçaya bağlı olarak vocal kullanmanız önemli bir etki verir.
Bir ayrı konuda bu bölümde derinliğin echo ve reverb effectleri ile sağlanması.
Son kısım ise breakdown'un çıkısını iyi yapmaktır tıpkı girişteki gibi costurucu olmalı ve sonrasında dinleyicinin kullağı bos kalmamalıdır.


Başlık: Ahter Sönmez Music Theory
Gönderen:Ahter_Sönmez
Kaynak:TIK


Ahter’s Music Theory

Söyle bir giriş yapmakta fayda var:

"Nota kavramını frekanslar oluşturur..." (gaz bulutu diye buna denir işte namouski)

Hiç bilmeyenlerinize biraz garip gelse de evet notalar aslında frekanslardır ve aralarında belirli frekans aralıkları bırakılmıştır...

İşte müzikte ne oluyorsa aslında bu aralıklar yüzünden oluyor diyebiliriz. Mesela bir melodiyi oluşturan notalar değildir.. notalar arasındaki o aralıkların farklı kombinasyonlarıdır.

Kafanızı karıştırmamak için notalara x, y z isimlerini veriyorum.

x ile y arasında 1 ses, y ile z arasında ise 1.5 ses olsun

Bir melodi çalıyorsunuz diyelim ki notaları söyle(zamanları 16'lık olsun):
x-x-z-y-z diye melodimiz var, bunun aralıklarını çıkartacak olursak

1~2.5~1.5~1.5 gibi bir aralık dizimiz var. Melodiyi bir arkadaşınız dinledi ve çaldığınızı aklında tuttu diyelim. Eğer siz herhangi bir s t k isminde 3 nota bulursanız ve aralıkları 1~2.5~1.5~1.5 olacak şekilde çalarsanız, parçayı az önce dinleyen arkadaşınız:
“Aaa az önce bu melodiyi çalmıştın...” diyecektir.

Pek bu iki melodi arasında farklı olan nedir?? Cevap: x=s, y=t, z=k OLMADIĞI sürece melodilerin tonlarıdır farklı olan. Hani şarkıcıların bir türlü şarkıya giremediği ve transpoze etmek (tonunu değiştirmek) ile ilgili olan kavram...

Gelelim asıl konumuza.. akorlar... minör majörler vb vb. Yazıma yukarıdaki örenkle başlamamın sebebi size aralık kavramını açıklamaktır çünkü arkorlar tamamen aralıklarla ilgili şeyler...

Lafı uzatmadan söyle diye biliriz.. Normal akorlar en basit hali ile 3 sesten oluşur ve sesler arasındaki aralıklar sesin geneline karakteristikbir özellik verir. Genel olrak bu özellik 2’ye ayrılır... Majör ve Minör.

Minör sesler daha bir buruk- hüzünlü duygu dolu olarak duyulurlar.. Slow parçalarda bol bol minör vardır. Trance’da da bol bol minör duymak mümkündür.

Major sesler minör’ün aksine daha bir enerji dolu- mutlu seslerdir... Marşlar, çocuk şarklılar vb genellikle majör serilerden yapılır.

Önemli olan seslerin dizilimidir. Örnek verecek olursak doğal bir minör dizilimi:
tam ses-yarım ses- tam ses-tam ses- yarım ses- tam ses-tam ses diye gider.
Tam sesleri piyano’daki bir nota, yarım sesleri diyezli bir nota olarak düşünebilirsiniz.
Örnek: La minör akoru: la,do, mi notalarından oluşur...

Birçok farklı akor ve birçok farklı gam olduğu için bunların dizilimleri çok fark eder. Daha ayrıntılı dizilimlere bakmak için google’ı kullanabilirsiniz. Ne kadar fazla dizilim ve akor olduğu sizi şaşırtacak. 5’li 7’li akorlar vb vb vb... Gerçekten çeşit çok !!

Arpej akor notalarının belirli bir sıra ve ritim içinde çalımasından oluşan ufak melodidir..

Başlık: Ses Encoding Formatları Hakkında
Gönderen:ttrance
Kaynak:TIK

MONO

Mono yada “monoural” ses, ses sinyalinin tek bir kanala kaydedilmiş olması anl***** gelir. Mono sesi birden fazla hoparlörde dinleyebilirsiniz. Fakat tüm hoparlörler aynı ses sinyalinden beslenecektir.

STEREO

Stereo yada “stereophony” ses sinyalinin iki kanala kaydedilmiş olması anl***** gelir. İki hoparlör yardımıyla ‘mono’dan çok daha geniş bir dinleme alanı yaratılır. Bu dönemin gelişmeleri dinleme keyfini birkaç kat arttırmanın ve doğal sese daha yakın bir tını yakalayabilmenin yanısıra ses reprodüksiyonuna iki boyut kazandırdı.

DOLBY SURROUND (YADA DOBLY STEREO)

Her şeyden önce tüm “çok kanallı” ses formatlarını , kodlama (yada sıkıştırma) ve kod açma mantığına dayandığını belirtmeliyiz. Bunun sebebi çok kanallı verinin saklanma / taşınmasında ki kapasite sorunudur. Bu nedenle analog çevreleyen sesin ilk formu matriksleme adı verilen bir yöntemle yaratılmış dır.Bu yöntemin en bilinen örneği’de 70’li yıllardaki başarısız 4 kanallı “kuadrofonik” sestir.
Kuadrofonik ses yaşayamadığı ama ardında tüm çevreleyen Ses formatlarına temel oluşturan matriksleme yöntemini miras bıraktı. Bu yöntemin çalışma prensipleri bugün çok kanallı dijital ses tenolojilerinin de temelini oluşturur. Teknik anlamda 4-2-4 matriksleme olarak da bilinen dobly surround formatında ses sağ , sol ve efekt olmak üzere 3 kanaldır.
Bir başka ifadeyle ses, 4 kanal olarak kodlanır. Ancak 3 kanal olarak çözülür. Merkez kanal aynen stereo ses imjında olduğu gibi sanal olarak meydana gelir.


DOBLY SURROUND PRO LOGİC

Dobly Surround Pro Logic 90’lı yılların başında Dobly surround formatının evrim geçirmiş versiyonu olarak tanıtıldı ve hızla yaygınlaştı.
Dobly Surround Pro Logic, Dobly Surround ile aynı analog temele ve 4-2-4 matriksleme formülüne dayalıdır. Kodlama işlemi de tamamen aynıdır. Fark “kod çözme” aşamasındadır. Yukarıda açıkladığımız üzere Dobly Surround formatında sağ merkez sol efekt sinyalleri stereo kanallar üzerine bindirilmek üzereydi (matriksleme). Dobly Surround Pro Logic kod çözümü sırasında yapılan bu matriks’in 4 kanal olarak yeniden çözülmesidir. Dobly Surround Pro Logic formatının , Dobly Surround’dan farkı merkez kanalın sanal olarak değil doğrudan verilmesidir. Dobly Surround Pro Logic formatının öncülüğüne göre diğer üstünlükleri ise daha iyi kanal ayrımının yapılabilmesi ve daha gerçekçi bir ses imajının yaratılabilmesidir.

DOBLY SURROUND PRO LOGİC II

Pro logic II herhangi bir stereo program mataryelinden (örn: cd) sol merkez sol efekt ve sağ efekt olmak üzere 5 kanal çevreleyen ses etkisi yaratabilmekte. Pro Logic II’nin Pro Logic formatında yaptığı teknik iyileştirme ise 2 adet efekt kanalını sunuyor olması. Bunlara ek olarak Pro Logic II kullanıcıya bas frekans kontrolü de sunuyor ve bu formattaki kanal ayrımı da önce ki iki versiyona göre daha etkili.


DTS NEO:6

DTS tarafından geliştirilmiş olan NEO:6 formatını işleyiş mantığı Dobly Pro Logic ile aynıdır ve matriksleme formülüne dayalıdır. Yukarıda açıkladığımız üzere matriksleme sağ merkez sol efekt kanallarının ses sinyallerinin 2 kanal üzerine bindirilmesini ifade ediyor. Bu şekilde kaydedilmiş materyalin işlenmesi sırasında yapılan matriks’in yeniden çözülmesi ve hoparlörlere dağıtılmasıdır. (hoparlör sayısı 4,5 yada 6 olabilir)
DTS NEO:6, Dobly Pro Logic’de yada (Pro Logic II’de) olduğu gibi TV izlerken yada CD dinlerken çevreleyen ses ortamı yaratan bir formattır ve tüketici elektroniği cihazlarında bir ibare ile belirtilir.

DOBLY DİGİTAL (AC-3)

Dobly Digital (AC-3) formatı temel olarak insan kulağının duyma sınırlarından yola çıkarak ses sinyalindeki duyulamayan frekansların atılması böylece veri miktarının azaltılması prensibine dayanır. 1987’de A.B.D.’de standartlaşma çalışmaları başlayan HDTV (yüksek tanımlı televizyon) yayınları için 4 yada daha fazla ses kanalı düşünüldü. Ancak dönemin teknolojisi bunun randımanlı olarak elde edilebilmesi için yetersiz kaldı. Bunun üzerine başlayan araştırmalarda Dobly Digital’in ortaya çıkışına sebep oldu. Her ne kadar format başlangıçta HDTV için geliştirilmiş olsa da bu uygulamaları 35 mm. Sinema filmlerinde görüldü. Dobly Digital formatında birbirinden tamamen bağımsız ve her biri tam frekans (ortalama insan kulağının duyma aralığı olan 20 - 20000 hz) aralığında çalışan 5 kanal bulunuyor.sağ sol merkez sağ efekt ve sol efekt adı alan bu kanallar dışında birde “+1” olarak adlandırılan ve 3-120 hz aralığındaki alçak frekansların yönlendirdiği LFE(alçak frekans) kanalı yer alıyor. Dobly Digital formatını temel özelliklerine gelince... Dobly Digital formatında her hangi bir matriksleme işlemi yoktur. Arka efekt kanalları birbirinden bağımsızdır (Dobly Pro Logic’de efekt kanalının mono olduğunu ve arka – yan 2 hoparlöre bölündüğünü hatırlatalım) Dobly Surround formatın da ön 2 kanaldan matrikslenen LFE(bas frekans) kanalı Dobly Digital de tamamen bağımsız olarak kodlanır. Bunun uygulamadaki karşılığı bas ağırlıklı sahne efektlerinin etkisinin artmasıdır.

DTS DİGİTAL SURROUND

Dobly digital’de alternatif olarak piyasada yer alan ve ik olarak 1993 yılında vizyona giren JURASSİC PARK filmiyle dünyaya tanıtılan DTS (Digital Theater System) formatıda Dobly formatların da olduğu gibi aslen sinema film’leri için geliştirilmiş format. Sinema filmleri için kullanılan versiyona (DTS-6) ile ev uygulamalarına adapte edilmiş biçimi farklılıklar göstermekle birlikte temel çalışma prensipleri aynı DTS sisteminin daha yüksek veri oranları kullanabilmesi dolayısıyla ses kalitesinin Dobly Digital’e kıyasla daha iyi olması onu sinema salonlarında tercih edilir hale getirdi.ancak ev sinema uygulamalarında durum farklı. DTS’in daha yüksek veri oranı kullanması verini yukarıda söz ettiği sebeplerden dolayı disk’de daha fazla yer kaplamasına yol acar bu nedenle de DVD’lerde bir standart değil bir seçenek. Aynı sebeplerden dolayı da dijital yayıncılık alanında kullanımı yok. Bir çok ev sinema meraklısının DTS daha kaliteli iddiası bu bakımdan doğru ancak bu kaliteyi Dobly Digital’den daha fazla disk alanı kaplayarak elde edebilir. Bu sonucu DVD kapasitenin sınırlanması DTS Digital Surround formatıda Dobly Digital gibi 5+1 kanal prensibi üzerine kuruludur ve Cohorent Acoustic Coding (COC) algoritma CD’de kullanılan teknoloji ile benzerlik taşır işin “sıkıştırma” cephesinde ise işler Dobly Digital’deki gibi yürür.

DOBLY DİGİTAL EX

Dobly Digital Ex dünyada hızla yaygınlaşan 5.1 formatını bir basamak daha yukarı çıkarmak için geliştirilmiş bir format. Artısı 5.1 formatında yer alan iki arka efekt kanalına bir efekt kanalı daha eklenmesi. Bu formatında önceki Dobly teknolojilerinde olduğu gibi hem sinemaya hem de eve yönelik uygulamaları var. Eklenen ekstra efekt kanalı dinleyicinin arkasına yerleştirilen hoparlörleri beslemek için kullanılıyor. Dobly Digital EX formatını kullanabilmek için A/V alıcınızın bu özelliği desteklemesi ve sisteme eklenecek bir hoparlör için çıkış bulunması gerekir. Bu format 6.1 yada 7.1 olamak üzere üzere iki biçimde kullanılıyor.

DTS-ES (6.1 DİSCRETE YADA 6.1 MATRİKS)

DTS’nin sonundaki ES takısı Extended Surround (genişletilmiş Çevreleyen ses) anl***** geliyor. Bu format da Dobly Digital EX ile aynı çalışma prensibine sahip. Temel mantık ses sinyaline arkaya yerleştirilen ekstra bir hoparlörü besleyecek bir efekt kanalının daha eklenmiş olması.
DTS-ES 6.1 Discrete ile 6.1 Matrix arasındaki fark da şu: Eğer program materyali (örn: DVD) birbirinden bağımsız 6.1 kanal ses sinyali içeriyorsa DTS-ES 6.1 Discrete formatı devreye giriyor, ses sinyali 6.1 kodlanmamışsa (DTS 5.1 ise) altıncı kanal 6.1 Matriks özelliği ile 5.1 kanaldan türetiliyor.

Kaynak:Home&Technologhy


Başlık: ASIO nedir?
Gönderen:peakload
Kaynak:TIK, TIK


ASIO



ASIO (Audio Streaming Input/Output)

Cubase ve Nuendo gibi müzik yapım programlarının yapımcısı Steinberg firması tarafından geliştirilen bir çapraz platformlu çok kanallı ses bilgisi transferi protokolüdür. Amacı ses kartlarını müzik yazılımlarının ihtiyaçlarına göre optimize edip programın kartın bütün özelliklerini aynı anda hiçbir zaman kaybı olmadan kullanabilmesini sağlamaktır. Bu protokol sayesinde daha önceleri sadece iki kanal ile sınırlı olan ses iletişimini daha fazlaya çıkarmak mümkün olmuştur. ASIO protokolüne göre yazılan driver'lar sistem altı çalıştığı için de sistemin (mesela Windows'un) getirdiği latency (gecikme) sorunlarından etkilenmez, dolayısı ile ses kartlarının çok düşük latency miktarlarında kullanılabilmesini mümkün kılar.

ASIO teknolojisinin müzik bilgisayarı dünyasına getirdiği birçok yenilik vardır, farklı bit oranlarına ve örnekleme frekanslarına cevap verebilme, kartın aynı anda birden fazla program tarafından kullanılabilmesine izin verme (multi-client), çok kanallı çalışma, aynı driver'ı kullanan birden fazla ses kartına aynı anda ulaşabilme ve senkronizasyon gibi birçok esnekliği ve bütün bunları o zamanlar mevcut bütün tekniklerden daha hızlı yapması ile zamanında devrim yaratmıştır.

Ancak ASIO teknolojisinin bir handikapı vardır, o da bir program aynı anda sadece bir ASIO driver'ı görebilir. Dolayısı ile eğer bilgisayarınızda farklı ASIO sürücüleri kullanan birden fazla ses kartı mevcutsa, bir defada bunların ancak bir tanesine ulaşabilirsiniz. Bunun sebebi az önce ifade ettiğim gibi ASIO'nun sistem altı seviyede çalışmasıdır. Buna karşılık örneğin sistem üstü çalışan WDM teknolojisinde aynı anda birden fazla WDM driver'a ulaşılabildiği için WDM modunda programlar bilgisayardaki bütün kartları görür, ancak ASIO moduna geçildiğinde kartlardan sadece seçilen bir tanesini görür.

Özetle, aynı üreticinin aynı model ürününden birkaç tanesini aynı sisteme bağlayıp tek bir ASIO driver üzerinden hepsine ulaşmak mümkündür (eğer asio sürücü ona uygun yazılmışsa), ama farklı üreticilerin farklı ürünlerinin hepsine tek ASIO sürücüden ulaşmak mümkün değildir. Hatta birçok durumda, eğer aynı ASIO driver'ı kullanmıyorlarsa, aynı üreticinin farklı model kartlarına bile ulaşmak mümkün olmayabilir.



dB (Desibel)

Desibel (dB) elektriksel ve akustik ölçümlerde sıkça kullanılan bir terimdir, iki farklı niceliğin değerlerinin birbirine olan oranını temsil eden bir sayıdır. Bu herhangi bir nicelik olabilir, basınç ya da voltaj gibi.

Daha açık olmak gerekirse desibel, çok geniş bir ölçüm aralığını çok daha küçük ve kullanışlı bir aralığa ölçekleyip indirmeye yarayan logaritmik bir orandır. Mesela voltaj cinsinden bir desibel ilişkisi şöyle ifade edilebilir:


dB = 20 * log(V1/V2)


20 sabit çarpan, V1 voltajlardan biri, V2 diğeri, log da logaritma 10 tabanıdr.



Örnek:

100 Volt ile 1 Volt arasındaki ilişkinin desibel cinsinden karşılığı nedir?


dB = 20 * log(100/1)
dB = 20 * log(100)
dB = 20 * 2 (log 100=2 olduğundan)
dB = 40


Bu demektir ki 100 Volt 1 Volt'dan 40dB daha büyüktür.



Bir örnek daha:

0.001 Volt ile 1 Volt arasındaki ilişkinin desibel cinsinden karşılığı nedir?


dB = 20 * log(0.001/1)
dB = 20 * log(0.001)
dB = 20 * (-3) (0.001'in 10 tabanına göre logaritması -3 olduğundan)
dB = -60

Bu demektir ki 0.001 volt 1 volt'dan 60dB daha küçüktür.


Aynı şekilde:

Eğer bir voltaj diğer bir voltaja eşitse aralarındaki fark 0dB'dir.
Eğer bir voltaj diğerinin iki katıysa aralarındaki fark 3dB'dir.
Eğer bir voltaj diğerinin on katıysa aralarındaki fark 20dB'dir.


Desibel iki değerin birbirine olan oranı demek olduğundan, dB cinsinden verilen bir ölçümün de gerçek ya da sanal bir referansa bağlanması gerekir. Genellikle bu dB değerinin sonuna getirilen bir ekle yapılır, mesela: dBV (1 volt = 0dbv olacak şekilde referans alınarak) veya dB SPL (0.0002 mikrobar = 0dB ses basınç seviyesi/sound pressure level) gibi.

Örneklemek gerekirse 1 Volt'un 0dBV olduğu bir ölçümde 2 volt = +3 dBV, 10 volt = +20dBV iken, 0.5 volt = -3dBV ve 0.1 volt = -20dBV olur.

Desibel'in belli ses ölçümlerinde çok kullanışlı olmasının bir sebebi, bu ölçekleme sisteminin insan işitme hassasiyetinin karakteristiğine çok yakın olmasıdır.

Örnek olarak, 1dB SPL'lik bir değişme ses yüksekliğinde insanın algılayabileceği en küçük aralığa denk gelirken 3dB SPL'lik bir değişme genel olarak algılanabilir. 6dB SPL'lik bir değişme bariz olarak farkedilir ve son olarak 10dB SPL'lik bir artış "iki katı daha yüksek" olarak algılanır.


Latency

Latency (gecikme):

Latency, ses sinyalinin bir cihaza (ses kartının veya ses modülünün girişine) girmesi ile çıkışında belirmesi arasındaki zaman farkıdır, milisaniyeler ile ölçülür.

Zannedildiğinin aksine Latency'nin ram büyüklüğü ile alakası yoktur, daha doğrusu belli bir seviyeden sonra alakası yoktur. Latency AD ve DA'ların (analog-dijital/dijital-analog konvertörlerin) ve işlemcinin önündeki Buffer denen dijital bilgiyi biraraya getirip paketler halinde bir sonraki birime aktarmaya yarayan hafıza devrelerinin büyüklüğü ve işlem hızı ile alakalıdır.

Tahmin edeceğiniz gibi ses sinyali girişe analog olarak gelir, orada analog-dijital konvertör (AD) dediğimiz birim bu analog sinyali bir örneklemeye tabi tutar ve 1'ler 0'lar cinsinden dijital bilgiye çevirir. Sonra bu bilgiler kaydedilmek üzere hard disk'e veya işlenmek üzere diğer plug-in dediğimiz ses şekillendiricilere yönlendirilir. Bu arada bilgisayara giren sesi duymak isteyeceğimizden bu dijital bilgiler AD'lerden bu birimlere doğru yol alırken bir kopyası çıkarılır ve sistemin içine yüklü software mixer denen yazılım modülünün kontrol ettiği ses kartının iç routing sistemi üzerinden yine ses kartının çıkışına gönderilir. Tabii bu AD/DA çevirimler ve aktarım esnasında ses sinyali doğal olarak bir gecikmeye uğrar. buna işte "Latency" ("late"ness - gecikme) diyoruz.

Ses sistemlerinde 10 milisaniye üzerindeki gecikme müzisyeni çalarken şaşıracak kadar ciddi şekilde rahatsız eder. 7ms ve altındaki gecikme farkedilir ama rahatsız etmez, 5ms ve altı ise genelde çok dikkat edilmedikçe farkedilmez. Windows işletim sistemi ve bilgisayarın mekanik sınırlamaları sebebi ile gecikmeyi 1.5ms'nin altına düşürmek ise teknik olarak imkânsızdır, hatta 1.5ms latency bile bilgisayarın cpu'sunu oldukça büyük bir yük altına sokar. Mevcut bilgisayarların çoğu için 2-3ms latency elde edilebilecek en ideal gecikmedir denebilir.

(Bu konuda anlatılan anekdotlardan biri, bu gecikmenin algılanma miktarının insandan insana ne kadar değişebildiğini çok güzel gösterir. Konu kahramanları, kayıt esnasındaki titizlikleri ile gerek kiraladıkları müzisyenlere, gerekse teknik personele kan kusturmaları ile meşhur olan efsane jazz-rock grubu Steely Dan'ın üyeleri piyanist şarkıcı Donald Fagen ve basçı prodüktör Walter Becker'dir. Anlatılana göre, her zaman Amerika'nın en tanınmış en kaliteli ses mühendisleri ile çalıştıkları bilinen Fagen ve Becker, 1970'li yıllarda kaydetmekte oldukları bir şarkının kayıt sonrası dinlemelerinde ses mühendisine "bu kayıtta birşey var, bütün piyanoların zamanlaması kayık" diye şikâyet edip durmuşlar. Ses mühendisi dinlediğinde "ben birşey duymuyorum, bana gayet normal geliyor" demiş ama dediğine de pişman olmuş. Fagen ile Becker kayıt bandını yavaşlatıp tekrar tekrar dinleterek gerçekten piyano vuruşlarının kayıdı esnasında çok çok küçük de olsa bir gecikmenin olduğunu mühendise farkettirmişler. Farkettirmişler ama, mühendisin o gecikmenin nereden kaynaklandığını bulması oldukça zamanını almış. Sonunda da bulmuşlar: Akustik piyanonun kendi mekaniği. Piyanistin kulağına gelen davul kayıdını duyup, ona cevap verip tuşlara basması ile tuşun alltaki mekanizmayı harekete geçirip çekiçleri tellere vurdurması arasındaki gecikme imiş Fagen ile Becker'i rahatsız eden.

Yine benzer şekilde, Yes grubunun meşhur basçısı Chris Squire'ın da 1ms gecikmeyi farkettiği söylenir.)

Konuya dönersek, bu Latency olayını devre dışı bırakmak için ses bilgisini software mikseri by-pass ederek direkt göndermek maliyeti arttıran ekstra devreler kullanılmadıkça mümkün değildir, yoksa bu sefer de bilgisayarın içinde halihazırda kayıtlı bulunan ses bilgilerini çıkışa göndermek mümkün olmaz. Yani her halükarda bu ses bu yollardan geçip çıkışa gitmek zorunda. buralarda da "buffer" denen, gelen dijital bilgi cümlelerini paketler halinde bir yerden diğer yere aktaran birimler vardır. Bunları kepçeye benzetebiliriz. Kepçe ne kadar büyükse dolma zamanı o kadar uzundur ama bir defada çok bilgi taşıdığı için içeri bilgi akışında bir kesinti olduğunda bu kesinti çok büyük oranda olmadıkça çıkışa yansımaz. Eğer kepçe küçük ise bu sefer de dolma zamanı kısadır, bilgiyi çabucak öbür tarafa aktarır ama bu sefer de en ufak bir kesintide öbür tarafa bu kesintiyi yansıtır (drop-out).

Latency'e etki eden iki unsur DMA buffer boyutu ve dma buffer hızıdır. hız arttıkça latency düşer ama buffer boyutu arttıkça latency de artar. hız arttıkça cpu yükü artar, buffer boyutu arttıkça cpu yükü düşer.

Buffer büyüklüğü ve transfer hızının ideal olarak dengeye geldiği noktayı bulmak gerekir, zira buffer boyutu arttıkça latency artar, latency'i düşürebilmek için bu sefer de buffer bilgi aktarma hızını arttırmak gerekir. bu da ha bire ileri geri çalışmaktan cpu yükünü arttırır. Latency'i düşürmek için buffer boyutunu küçültmek yoluna gidilirse bu sefer de birim zamanda taşınabilecek miktarı azalacağından (yani bandwidth daralacağından) aynı anda okunup yazılabilen kanal sayısı düşer.

Eğer cpu yükünü azaltmak için buffer boyutu küçük tutulursa bufferlar çok daha rahat olarak hızlı çalışabilir hale gelirler, zira bir defada daha az bilgi taşımak zorundadırlar ama bu sefer de sistemde araya girebilecek serseri mayın işlemleri çok iyi kontrol etmek, hatta mümkünse alayından kurtulmak gerekir (networking, messenger, internet, instant updater, antivirus, görüntü güzelleştirici animasyonlar, hd indexing, ekran koruyucu vs.).

Burada da ses kartının ad ve da'larının ön ve arkasındaki buffer'ların boyutu ve ne kadar hızlı çalışabildiklerinin önemi ön plana çıkar. bunlar ne kadar büyük ve kaliteliyse latency ve çevirimde hata oranı düşer ama fiyat da aynı oranda artar (soundblaster'lar neden ucuz oluyor bilin bakalım, hmmm...)

Latency'yi düşürmenin bir yolu da sampling rate (örnekleme frekansı) değerini yükseltmektir. Ancak bu da sisteme yük getirir, zira birim zamanda akması gereken bilgi miktarı artar, bu da daha yüksek bandwidth (bant genişliği) gerektirir.

Bunları aşmanın bir başka yolu, teknolojisi sebebiyle biraz daha pahalı olmakla beraber zero-latency direct monitoring denen özelliğe sahip bir ses kartına yürümektir. Bu tip kartlarda sistemin içindeki software mixer'in işlevi kartın üzerine taşınmıştır. Kart, AD'lerden geçip dijitale çevirilen sesi tekrar software mixer'den geçirip içeriden gelen ses bilgileri ile karıştırıp tekrar da konvertörlere vermekle uğraşmaz. İçerideki ses zaten dışarıya çıkmaktadır, girişteki sesi de ad'lerin önünden bir ayırıcı ünite ile alıp kendi mixer'inde içeriden gelen sesle karıştırıp monitör çıkışına verir. İçeriden gelen ses ile dışarıda üretilen ses arasında zaten bir zaman farkı olmadığından kullanıcı bu ad'lerden geçme esnasında oluşan latency'i duymaz. Kayıt için kullandığınız yazılım da zaten "latency compensation" denen olay ile bu gecikmeyi hesaplayıp tazmin ettiğinden, dışarıdan gelen ses programın içine yerleştirilirken latency miktarınca hafifçe öne doğru kaydırılıp içeride halihazırda kayıtlı olan ses bilgileri ile senkronize hale getirilir. Olay da böyle tatlı tatlı çözülmüş olur.

PC DONANIMI

Günümüz P4/Athlon sınıfı işlemciler ve 512 mb ram'e sahip bir bilgisayar üzerinde yarı-profesyonel ve profesyonel multi-track sequencer yazılımları Demo kalitede bir kayıt hazırlayabilecek kadar imkan sunacaklardır, ancak daha geniş imkanlar ve daha az sorun için P4 3 ghz eşdeğeri bir işlemci gücü ve 1 gb ram işinizi garantiye almaktır.. Elbette donanım gücü için bir sınır yok, daha üstün sistemlerle aynı anda daha çok şeyi işleme imkanı bulacağınızdan en üstün sistemi bile sonuna dek zorlarsınız...Daha yüksek işlem gücü ve ram, sizin geri dönüşlerde sıkıntı çekmenizi engelleyecektir..

Örneğin: Bir software synth üzerinde 5-6 çeşit dynamic processing effects ile 3 ghz bir sistemde %30 cpu gücünü emebilir.. Bunun sizin toplam çalışmanızda sadece 1 track(kanal) olduğu düşünülürse, kısa sürede cpu gücünüzün sınırına erişeceğinizi görürsünüz.. Bu durumda uygulanan yöntem, synth'in efekt uygulanmış sesini mixdown ederek, bu sesi wav formatına çevirmek ve emdiği cpu gücünü bir anda %0.1-%1 aralığına çekmektir.. Ancak bunu yaptığınızda da kanalda yaptığınız eski işlemler üzerinde bir değişiklik yapmak güçleşmekte, her değişiklikte yeniden bir mixdown yapmanız gerekmekte..

İşte bu yüzden donanım gereksinimlerinin bir alt sınırı var ancak üst sınırı yok... Varolan her sistem kaynağını sonuna kadar kullanabileceğinizi garanti ederim...

Başlık: Alışveriş Zamanı: Müzik Yapımına Özel PC Toplarken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Gönderen:piho
Kaynak: TIK, TIK

Ses kartı seçerken kaydınızı nasıl yapacağınızı iyi düşünmeniz, hangi multitrack sequencer'ı kullanacağınıza karar vermeniz gerekli..

Ses kartlarının kendi saat üreteçleri ve A/D (Analog/Dijital) çeviricileri ses kalitesini en çok etkileyen unsurlardır.. Creative'inkiler gibi genele yönelik ürünler çıkaran ses kartları bu iç parçaların yetersizliğinden ötürü ses kalitesi olarak bir adım geride kalıyorlar.. Ayrıca bu tarz, üretmeye değil, dinlemeye yönelik parçalar, sesi renklendirerek daha "etkileyici" kılarken, aslında bizim kayıtlarda istemeyeceğimiz bazı dengesizliklere yol açarlar... Sb Live (emu10k1)/Audigy(emu10k2) serisi bir kart işinizi minimal derecede görür mü? Görür.. Ama iyi midir, tercih edilmeli midir? Hayır....



1) Kasa seçimi: Kayıt esnasında eğer Mikrofon ile bilgisayar aynı odada bulunacaksa bilgisayarın içindeki fanların çıkartacağı gürültü büyük sorun olur. Ancak esas gürültüyü yapan tahmin edilenin aksine, fanlar değil, fanların sesinin içeride yankılanması ile titreşen kasadır. O yüzden çeperi ince ucuz kasalardan değil de kalın saçtan ya da aluminyumdan yapılma 19 inç rack Server kasalarından bir tane kullanmanız yararınıza olur. Unutmayın, kasa üzerinde 3,5" yuvalardan daha fazla 5,25" yuvaya ihtiyacınız olacak. Seçiminizi ona göre yapın. Büyüğü küçültmek kolay ama küçüğü büyütmek zor. Ayrıca kasanın içini de ses yalıtıcı/absorbe edici malzeme ile kaplayacaksınız.

2) Ses yalıtımı: Az önce dediğim gibi gürültüyü kesmek açısından kullanılan havalandırma fanlarının Ultr**uiet denen tip 80mm fanlar olması gerekir, standart boş kasaların üzerinde gelen Sunyon Munyon fanlar iş görmez. Bunun için PAPST'ın Super Low Noise serisi fanları idealdir, ayrıca kasa fanlarından daha fazla gürültüyü CPU fanı yapar, onun için de Zalman'ın süper FlowerCooler çözümleri vardır. Bu ve diğer PC kasası ses yalıtımı için http://www.quietpc.com adresini ziyaret ediniz, ufkunuz açılır.

3) Anakart, CPU ve RAM Hafıza seçimi: Öncelikle şunu unutmayın; Intel pahalıdır ama müzik PC'leri için en problemsiz seçimdir, zira bütün profesyonel/yarı-profesyonel müzik cihazı üreticileri ürünlerini geliştirirken Intel'i referans olarak alırlar.

Anakartı seçerken chipset'in Intel olmasına dikkat edin. Via ve SiS çipsetlerinden özellikle sakının. Benim tercihim Intel Pentium'dan yana ancak AMD'ler de gayet güzel netice veriyormuş diye duydum. Ancak AMD'lerin çalışma ısısı P4'lere nazaran yüksektir, Audio stream okumaları ve bunların üzerine eklenecek Software plug-in işlem yükünün büyüklüğü dolayısı ile bu sıcaklık normal ofis kullanımlarında rastlanan değerlerin çok üzerine çıkar, soğutma sistemi sağlıklı kurulmamışsa bu ciddi problemler doğurur (en ucuzu sistem donmaları, en pahalısı CPU arızalanması gibi).

En sağlamı Intel, Asus ya da Supermicro gibi yüksek özellikli en kaliteli anakartlara yürümektir.

RAM tipini seçerken DDR RAM'ları ilk tercih yapabilirsiniz, zira hem yeterince hızlı hem de fiyat olarak daha ucuzdur. Benim kullandığım RDRAM'lar en hızlısı ama çok daha pahalı idiler ben kendi bilgisayarımı yaptığım zaman. Sizin o kadar para harcamanıza gerek yok, DDR 266'lar hayde hayde işinizi görür. Müzik PC'lerinde RAM olarak 1GB (1024MB) artık standarttır, 512MB minimumdur. 512MB'ın altında RAM sizi oldukça sıkıştırabilir. Yalnız sakın ha isimsiz fason hafıza modülü kullanmayın. Ucuz etin yahnisi çok acı olur, midenizi bozar. müzik PC'si topluyorsanız ucuza kaçmayacaksınız.

4) Hard Disk seçimi: Burada dikkat etmeniz gereken birkaç husus var.

Bunlardan ilki hız. Öncelikle seçilecek HD kesinlikle 7200rpm ya da üstü olmalı. Bu istikrarlı bir çok kanal okuma/yazma için gerekli.

İkinci olarak ATA standardının seviyesi. ATA 66 ya da 100 müzik uygulamaları için yeterli. 100'ün üzerindekiler bir zarar getirmez ama bir fayda da getirmez, zira her ne kadar HD 133Mb/sn hızda iletişim kurabiliyorsa da anakartınızın PCI buss'ları 60Mb/sn hızın üzerine çıkamayacaktır. Dolayısı ile aslında 66Mb ile 100Mb arasında bile bir performans farkı olmayacak. Ancak bugünlerde ATA/UDMA 100 artık standart oldu o yüzden ona gidin.

Buffer boyutu olarak ne kadar büyük alırsanız o kadar iyi. Ben PC'mi kurduğumda en büyüğü 2MB idi ancak şu anda 8MB buffer'lı HD'ler oldukça yaygın. Benim hard disklerim CD standardında (44.1/16) 50 kanalı okurken aynı anda 8 kanal ses bilgisini rahat rahat yazabildiğine göre orada hiçbir sorun olmaz.

Yanlış anlamayın Fujitsu, Western Digital, Maxtor, Hitachi gibi bütün markaların performansı aşağı yukarı aynı aynı ancak marka açısından hem PC dergi laboratuar testleri, hem de benim tecrübeme dayanarak söylüyorum: Müzik PC'leri için en uygun harddiskler Seagate Barracuda serisi Harddisklerdir.

Öncelikle Seagate'ler piyasadaki HD'ler arasında gürültü seviyesi en düşük olanı. Tamamen kapalı bir kutu tasarımı olduğu için kafa hareketi sesleri dışarıya diğerleri kadar bariz yansımıyor. Burayı es geçmeyin, normalde Microsoft Word kullanırken ya da oyun oynarken bu farkedilmez ama aynı anda 30-40 kanal CD kalitesinde ses dosyasını HD'den okumaya başladığınızda mutfakta yağda kızaran patateslerin çıkardığı ses HD'lerden gelen sesin yanında masum kalır. Resmen "krrrrrr" diye bütün oda yankılanmaya başlar kulaklarınızda. Eğer bir de aynı odada mikrofonla kayıt yapmaya çalışıyorsanız o ses aynen kayıdınıza yansır.

Benim HD'lerim Seagate Barracuda IV serisi, ancak artık V serisi piyasada galiba. Israrla öneririm, utandırmaz. Seagate bulamıyorsanız yukarıda saydıklarıma da yürüyebilirsiniz, ancak IBM'lerden uzak durun. Müzisyenler camiasında IBM Deskstar'ların adı "Deathstar" olarak geçer. Yüksek bilgi akış seviyelerinde kafa senkronizasyon problemleri olan bir üründür, başınızı çok ağrıtabilir. Eğer HardDiskleri ilave olarak SilentDrive gibi susturucu ses geçirmez özel yapım kutuların içine monte etme şansınız varsa çok daha iyi edersiniz.

Sisteminizde mutlaka ve mutlaka Sistem HD'i ile Ses dosyalarınızı kaydettiğiniz HD ayrı olsun ve aynı IDE buss üzerinde olmasın. Şerit kablo olarak 80 telli yeni standart ATA100 kablo kullanın, eski 40 telli kabloları çöpe atın. Şerit kablo üzerinde Master cihaz kablonun en ucuna, Slave cihaz da kablonun ortasındaki sokete takılacak. Bunun sebebi, ana kayıt ya da sistem diski olarak kullandığınız öncelikli aktif birimin kablonun geri kalanından gelebilecek yansımalardan etkilenmesini önlemektir.

Ayrıca yedekleme olayını sakın ihmal etmeyin. O sebeple Ses dosyalarınızı sakladığınız HD'nin aynısından bir tane daha alıp sisteminize koyun ve her günlük çalışmanın sonunda bilgisayarı kapamadan önce o harddiski komple diğerine yedekleyin. Ya da üzerinde değişiklik yaptığınız dosyaları yedekleyin. Burada sakın ha "ya, bişşe olmaz biz Türküz" filan yapmayın. Zira bir sabah bilgisayarı açmaya çalıştığınızda "kıhhh" diye bir ses duyduğunuzda ve üzerinde aylardır çalışmakta olduğunuz kayıtlarınızın içinde bulunduğu HD okumayı reddettiğinde bu satırları hatırlamak bayağı acı olabilir. Başkalarının başına geldi, hem de çok defalar geldi, aynısı size de olabilir.

Benim ana müzik bilgisayarımın özellikleri şöyle, inceleyin derim zira ben bunu bir araya koyduğumda (2002 yazında) SOS forumlarında ideal konfigürasyon seçilmişti. Tabii şu anda piyasada satılan ürünlerin özellikleri benimkinin çok üzerinde zira GHz miktarı her ay 0.1 ila 0.3 oranında atıyor ama konfigürasyon tarzı olarak size fikir verir:

İşlemci: Intel Pentium 4 2.2GHz CPU
Anakart: Intel D850MVL
RAM: 1GB PC800 RAMBUS
Görüntü Kartı: Matrox Millennium G550 32MB Dual DVI (çift monitör çıkışlı)
Hard Disk 1: Seagate Barracuda IV 40GB 7200rpm (Primary Master - sistem)
Hard Disk 2: Seagate Barracuda IV 80GB 7200rpm (Secondary Master - Audio kayıt)
Hard Disk 3: Seagate Barracuda IV 80GB 7200rpm (Secondary Slave - Audio backup)
CD yazıcı: Plextor 401640 (Primary Slave)
Ses Kartı: Terratec EWS88MT 8 analog g/ç + 1 SPDIF dijital g/ç + 1 MIDI g/ç
İşletim Sistemi: Windows XP Pro
Monitörler: 2 adet 17" DVI TFT LCD ekran

Hard Disklerin hepsi SilentDrive gürültü kesici kutularda. CPU'nun soğutucusu ve fanı Zalman FlowerCooler sessiz soğutma sistemi ile değiştirildi, ayrıca kasa fanları da PAPST Ultr**uiet fanlarla değiştirildi.

Elimde bilgisayarımın fotoğrafları yok ancak önümüzdeki hafta sistemimde değişiklik yapacağım için bilgisayarımı raftan çıkartıp açacağım, o zaman dijital makinamla birkaç resmini çeker buraya asarım, size referans olur.

5) Ekran ve Ekran Kartı Seçimi: Tek yol LCD ekran. Artık CRT öldü, ayrıca CRT'lerin yaydıkları manyetik alan hoparlörler ve gitar manyetikleri başta olmak üzere ses kabloları bütün diğer müzik cihazlarının alayına gürültü yayıyor. TFT LCD ekranlarda böyle bir sorun yok, ayrıca daha az yer kaplıyorlar, görüntü kalitesine gelince bir kere LCD kull*****n bir daha Katot Tüplü Ekranlara bakası gelmiyor. O yüzden oarada kendinize bir iyilik yapın, LCD'lerin fiyatları da her geçen gün düşmekte, kendinize LCD ekran alın. Benim ana bilgisayarımda iki tane 17" ekran bağlı, orada LG en zirvede, Iiyama, Philips, Samsung orta seviyede, Acer filan da onların bir altı işte. LCD seçimindeki kriterlere sonra gireriz.

Müzik aplikasyonlarında tek ekranın sınırlayıcılığı kendini hemen belli edecektir, iki ekrana geçtkten sonra tek ekrana dönmek resmen attan inip eşeğe binmek gibi geliyor. Ekran kartını seçerken ona uygun Dual Head bir karta yatırım yaparsanız ileride tekrar para harcama olayından kurtulursunuz. Dikkat etmeniz gereken hususlar: Ekran kartı fan soğutmalı olmasın, müzik bilgisayarında 3D karta gerek yok, 2D kart rahatlıkla işinizi görür. Bu açıdan örnek olarak Matrox Millennium G550 Dual Head serisi birçok müzik PC'sinde denenmiş ve süper neticeler verdiği görülmüştür. Eğer alabiliyorsanız Dual DVI modelini alın, ileride alacağınız LCD ekranlarda DVI özelliği varsa bu ekranların ve kartın performansını inanılmaz arttırır (bende iki ayrı bilgisayarda G550 Dual DVI var ve Analog RGB ile Dijital DVI arasındaki kalite farkı çok yüksek). DVI'lara Analog monitör bağlamak mümkün ancak Analog çıkıştan DVI çıkış almak mümkün değil.

6) Ses Kartı Seçimi: Öncelikle söyleyeyim: Müzik yapacaksanız üzerinde SoundBlaster yazan ürünlerden uzak durun. Onlar oyun oynamak için, müzik yapmak için değil.

Eğer grup kaydı yapacaksanız ses kartı seçimi önemli zira aynı anda kaç kanal kaydetmeniz gerektiğini tayin edip ona göre Audio Interface seçmeniz gerekecek. Eğer elinizde yeterince çok kanallı mikser varsa o mikserin Mikrofon pre'lerini kullanıp Insert noktalarından çıkış alarak PC'ye gönderebilirsiniz, dolayısı ile üzerinde mic pre'si olan ses kartı/audio interface almanıza gerek kalmaz.

Burada muhtelif farklı çözümler var: PCI kart şeklinde birimler, PCI kartlı harici konvertör üniteli birimler, Firewire üzerinden çalışan konvertörler, USB üzerinden çalışan konvertörler vs. Giriş çıkış sayısı, üzerinde Mikrofon pre olup olmaması ve sayısı, girişlerin balanslı/balanssız olması, kullanılan konvertörlerin kalitesi, jitter oranı ve diğer bazı özellikler fiyata etki eder. Öncelikle nasıl bir müzik yapacaksınız ve bunu nasıl kaydedeceksiniz, aynı anda kaç kanal kayıdına ihtiyacınız olacak, kaç mikrofonu aynı anda kullanacaksınız dolayısı ile kaç mic pre'ye ihtiyacınız olacak onun kararının ne kadar sağlıklı verebilirseniz, amaçlarınıza uygun bir ürünü seçebilmeniz de o kadar kolay olur.

Bu forumun muhtelif yerlerinde ses kartları ile ilgili tartışmalar yapıldı. Eğer müzik yapım amaçlarına uygun ses kartları olarak piyasada ne var ne yok bilgilenmek istiyorsanız Compel AŞ'nin web sitesini bir gezin, bu firma benim anladığım kadarıyla bu alanda faaliyet gösteren üreticilerin çoğunun Türkiye temsilciliğini yapmakta: http://www.compel.com.tr, faydası olur.

Şu an ben halen Terratec EWS88MT kartı kullanmaktayım (8 Analog giriş/çıkış + 1 SPDIF dijital giriş/çıkış) ancak geçen hafta sistemimi bir üst standarda taşımaya karar verdim ve Aardvark Direct Pro Q10 Audio Interface'lerden iki adet sipariş verdim. Saadece Aardvark'lar üzerinden 20 kanal, toplamda 30 kanal kayıt yapabileceğim.

Sizin ilk aşamada bu kadar büyük para harcamanıza gerek olmayabilir, benim standardım artık elimdeki sistemi zorlamaya başladığı için böyle bir upgrade'e gitmek zorunda kaldım. Oysa size tavsiyem ilk baştan bu tip ekipmana büyük paralar dökmeyin. Kendinize biraz zaman tanıyın, zira zaman içerisinde ihtiyaçlarınızın farkına daha iyi varacaksınız ve ilk başlarda ağzınızı sulandıran çözümler bir süre sonra hiç de o kadar ideal gelmeyebilecek. Kendinize zaman tanıyın, ancak piyasayı iyi takip edin.


Bilgisayarda müzik kayıdında esas amaç olarak, ses kartında dijitale çevirilen bilginin arada hiçbir kesintiye uğramadan stream halinde hard diske kaydedilmesi ve bu arada sinyal akışının hiçbir kesintiye uğramaması gerekir. Bu bilgiyi geri okurken (playback) de aynıdır. Dolayısı ile bu akış esnasında CPU'yu ya da PCI buss'ı meşgul edecek bütün fonksiyonların kapatılması/susturulması/disable edilmesi gerekir. Bunların başlıcaları şunlardır:


Başlık: Müzik Yapımı için Pc Optimizasyonu 2
Gönderen:piho
Kaynak: TIK, TIK

PC Optimizastonu

1) CD Autoplay fonksiyonunun kapatılması gerekir. Normalde sistem Autoplay fonksiyonu açıkken CD okuyucuya CD konulmuş mu konulmamış mı diye ha bire bu cihazı kontrol eder. Bu kontrol etmeler eğer kayıt esnasında olursa kayıtta ya drop-out'a ya da çatırtıya yol açar. Control Panel>System>Device Manager'den CD ya da CDRW cihazlarını bulup Auto Insert Notification özelliğini disable edin.

2) Eğer görüntü kartınız PCI tip ise bunu mutlaka AGP ile değiştirin.

3) Hard Disklerinizin ve CD okuyucu/yazıcılarınızın DMA fonksiyonu enable edilmiş olsun. Bunu System Properties>Devige Manager'den HD Controllers'dan HD Properties'e giderek orada DMA kutucuğunu işaretlemek surti ile yapabilirsiniz. Ayrıca HD data bağlantı kablolarını eğer (eski tip 40-hatlı iseler) 80-hatlı olanları ile değiştirin.

4) Doğru konfigüre edildiğinde Windows98SE müzik amaçlı kullanım için aslında çok uygun bir sistemdir. Ancak XP'nin faydaları daha fazla olduğu için ben XP'yi tercih ediyorum. XP'nin tek mahsuru eğer makineniz eski tipse hardware driver'larının yeni XP'ye uygun versiyonlarının olmama ihtimali. Ama eğer varsa hiç durmayın, XP'ye geçin derim.

5) Eğer kullandığınız sistem Windows XP ise, XP'yi yüklerken ACPI fonksiyonunun tamamıyle disable edilmiş olması gerekir. ACPI'yi sistem kurulduktan sonra da disable etmek mümkündür, ama en güzeli daha kuruluş aşamasında ACPI'dan kurtulmaktır. Bunun için birinci Installation Floppy Disk'i taktığınızda ilk mavi ekranda "RAID vs. Ekstra Hardware Controller Driver'larını yüklemek istiyorsanız F6'ya basın" diye sorduğunda siz F6'ya basmak yerine F5'e basın. Normalde bu size seçenek olarak sunulmaz o yüzden sadece bir iki saniye vaktiniz olacak, ekrandan gözünüzü ayırmayın. F5'e bastıktan beş on saniye sonra size

"Sistemi nasıl kurmak istersiniz?
1) Advanced
2) Standard PC"

diye soracak. Siz 2) Standard PC seçeneğini seçip installation prosedürünün geri kalanını normal olarak tamamlayın. XP bilgisayarınıza ACPI'siz olarak kurulmuş olacaktır.

Eğer sistem hazır kuruluysa bence sistemi yeniden kurmaya çalışmayın, bu ayarı sistem ayarlarından değiştirmekle yetinin derim.

6) XP'de System Restore fonksiyonu kapatılmalı. Bu fonksiyon ofis kullanımı için ideal bir kurtarıcı olabilir ama müzik yapımı esnasında herşeyin canına okur. Bunun için System Properties menüsünde System Restore tabına gidin, "Turn off system restore on all drives" kutucuğunu tıklayın.

7) XP'de HD File Indexing fonksiyonu kapatılmalı. Bunu yapmak için My Computer (Bilgisayarım)'dan bütün HD'lerin üzerine sağ tıklayıp Properties'e gidin, orada en altta "Allow Indexing Service on this HD to index files for fast searching" kutucuğunu boşaltın. Bunu bütün HD'ler için yapın.

8 ) Hangi işletim sistemi kullanırsanız kullanın, Sistem ve Müzik Programının yüklü olduğu HD ile ses kayıdının yapılacağı/ses dosyalarının kaydedilip okunacağı HD birbirinden ayrı olsun. Böylece sistem eğer bir program dosyasını okumak isterse o esnada yapılan ses bilgi akışını kesmemiş olur.

9) Ayrıca Power Options'dan bilgisayarı Always On olarak seçin ve Turn Off Hard Disks ayarını da Never'a getirin. Hibernation fonksiyonu açıksa onu da kapatın.

10) Ses kayıdı yaparken bütün antivirüs program fonksiyonlarını disable edin. Hatta mümkünse müzik bilgisayarına antivirüs programı sokmayın.

11) My Computer ikonunun üzerine sağ tıklayıp System Properties'e gitip orada Advanced tabında Performance kısmına girin, önce Görsel Efektler kısmında bütün herşeyi Best Performance'a getirin, bu desktop'taki bütün alacalı bulacalı özel efektleri kapatır, ama müzik yapmak için onların hiçbirine ihtiyacınız yok. Sonra Advanced tabında Processor Scheduling'i Programs'dan Background Services'e getirin. Bu devreye girmek isteyen bir programın CPU'yu ses bilgi akışından çalmasını engeller.

12) Screen Saver fonksiyonu açıksa onu kapatın. Eğer Desktop Resmi varsa onu da kaldırın, tek renk bir masaörtüsü kullanın, hafıza kazandırır.

13) Control Panel>Sounds tabında bütün sistem seslerini disable edin (System Sound Scheme=None)

14) Page File boyutunu da "Let Windows manage Virtual Memory size" konumundan çıkarın, sabit bir boyuta endeksleyin (yani max ve min Page File boyutları aynı olsun). Bu değeri hesaplarken de bilgisayarınızdaki RAM hafızanın yarısını geçmeyin. Eğer bilgisayarınızda 512MB'dan fazla RAM varsa Page File boyutu 256MB'dan fazla olmasın. Hatta eğer 1GB (1024MB) RAM varsa Page File Size'ı 128MB'a bile indirebilirsiniz. Mesela benim sistemimde 1024MB RDRAM var ve bir ara denemek için ben Virtual Memory'i tamamen disable ettim, sistem hâlâ zımba gibi çalışıyordu, ve bunu yapan ve öyle kullanan yığınla insan biliyorum. RAM hafıza o kadar büyük ki hard diskin bir kısımını Virtual Memory olarak kullanmaya gerek bile olmuyor. Hatta orada VM diye birşeyin olması dahi sistemi durduk yerde onu kullanmaya itiyor, o da sistemi yavaşlatıyor. Oysa öbür tarafta zaten kullanılmayan boş fiziksel RAM hafıza var ve Virtual Memory olarak kullanılan Hard Diskten daha hızlı. Bir de niye sisteme durup dururken daha yavaş çalışma şansı verilsin? Tabii bunu yapabilmeniz için bilgisayarınızın da hızlı olması şart (en az P4 2.0GHz ve 1GB RAM)


Başlık: Müzik Yapımında PC'nin Avantaj ve Dezavantajları
Gönderen:piho
Kaynak: TIK, TIK

PC'nin Kullanımı, Avantaj ve Dezavantajları

PC ortamında kayıt, çok ekonomik bir çözüm olabileceği gibi, aslında stüdyo ekipmanlarını bir pc'ye dijital yoldan bağlayarak halleden bir çok stüdyo da mevcut (ki bu da ciddi bir yatırım demek)...

Bilgisayar ile kayıt'ta donanımsal olarak gücünüzün almaya yetmeyeceği bir çok synth'i modellemeye çalışan plugin'ler mevcuttur.. Benzer şekilde, analog efekt ve simulatörlerin işlemesini modellemeye çalışan ürünler de var...

Ancak sorun o ki, bu yazılımsal modellemeler (özellikle amplifikatör, kabin simulasyonları gibi gerçeği analog cihazlar olan şeylerin modellemelerinde) gerçek aletin yerini hiç bir zaman tutmazlar... Bir modelleme ne kadar zor ise, o kadar da işlem gücünü emeceği için, sizin elinizi kolunuzu da o kadar bağlayacaktır..Bu yüzden keskin haltarını belirlediğiniz sesleri daha bilgisayara bağlamadan evvel, o sesi üretebilir hale getirmeniz gerekli... Örneğin: Bir distorted elektro gitar tonu sizin için bir kalıpsa, bunu bilgisayara girmeden evvel bunu pedallarınızdan, dijital/analog simulatörlerinizden elde ediyor olmanız muhtemelen en garanti yöntem olacaktır... Fakat şunu unutmayın, bilgisayara kayıt yaparken, mümkün olan en kuru sesi de almanız gerekli.. Bir elektro gitar için overdrive/distortion tonu ve bir ihtimal chorus uygulanmış ses, kabul edilebilir derecede kurudur... Çünkü bu efektler sizin çalım şeklinizi çok etkiler ve kaydederken bunları olduğu gibi kaydetmek istersiniz... Ancak Reverb/Flange gibi daha süsleyici, derleyici toparlayıcı cinsten efektleri daha kaydederken kullanmak, miks aşamasında elinizi kolunuzu bağlar... Zaten miks'i bir araya getirmekte bu efektlerin ayarları ile oynamanız gerekecek.. Oysa hazır kaydedilmiş bir sesin ayarlarıyla oynayamazsınız...

Neyse konuya dönelim, bilgisayar ortamının modelleme alanında olanakları daha yüksektir, daha deneysel şeyler yapılabilir, ancak tertemiz yapılmış bir hücum kayıttaki yakınlığı, sıcaklığı modelleme yöntemi ile çok zor yakalarsınız...

Zaten eğer bu yöntemi seçtiyseniz, bunun getirdiği imkanlardan faydalanmalısınız.. Yani yaptığınızın bir evde bilgisayar kaydı olduğunu gizlemeye çalışırsanız muhtemelen başarısız olursunuz.. Rahatsız edici derecede bir yapaylığı genel yapının içerisine oturtmaya çalışmayın, olduğu gibi kalsın demiyorum.. Uğraşın elbette ama gerçeği yapılmış şeye alternatifler üretirken bir de modelleme gibi bir yöntem uyguladığınızda, ona rakip olamazsınız... Siz kayıtta bir amfi mikrofonlamadıysanız, bir dijital simulatör tercih ettiyseniz, bu alet gerçeğinin yerini tutmayacaktır.. Dijital simulatörde başka üstünlükleriniz var, aynı anda hem bir jcm800 hem bir twin reverbü kullanabilmek gibi... Kısacası ne yaptığınız bilin, ve onu kabul edin, onun avantajlarından faydalanın.. Ancak bu şekilde farkınız olur...

PC'de aynı anda kaydedebileceğiniz kanal sayısı ses kartınızla sınırlı olsa da, mix aşamasında kullanacağınız halihazırda kullanacağınz kanal sayısı yazılımın imkanlarına ve donanımınızın yeterliliğine (tabi sizin bu gücü ne kadar verimli kullandığınıza da) bağlıdır... Dolayısıyla vasat bir stüdyoda yapılan 16 kanal bir kayıttan daha zenginini üretebilme şansınız vardır.. Fakaat...Bu daha çok deneysel çalışmalarda işe yarayacak bir şeydir, müziğimiz tanıtmak için kullandığımız demolarda çok karmaşık, zor takip edilebilen bir kayıt istemeyiz... Bunu yerine güçlü ama sade, her şeyin seçilebildiği bir kayıt bizim işimizi daha iyi görecektir..

Evet bir şeyi atlamışım, o da evde kayıt yaparken, bir davul başına geçmeniz, bas çalmayı bilmeniz v.s. illa ki şart değildir... Bunları midi kanalları üzerinden çeşitli software enstrümanlar sayesinde halletmeniz mümkün... Tabi yine bir gerçeklik, doğallık kaybı söz konusudur.. Programlanmış bir sample davul ya da loop, asla bir akustik davulun yerini tutmayacaktır...Gerçeğe yakınlık sağlanabilir, bu işi bilmeyen dinleyici kandırılabilir ama yine de kullandığınız yöntemi kabul edin ve onun avantajlarını kullanın ki, öne geçin derim...


Başlık: PC'nin Kayıt Yaparken İşlevi Nedir?
Gönderen:piho
Kaynak: TIK, TIK


Bir PC'nin kayıt yaparken işlevi nedir?..

* Ses kartı vasıtasıyla girdiğiniz analog sinyalleri, dijitale çevirip, hdd'te saklamak..
* Bu saklanan kayıtları kanallar halinde organize etmek..
* Çeşitli synth seslerini bir kaynak midi kanalından aldıgı nota, uzunluk v.s. gibi bilgilere bağlı olarak üretmek...
* Gerek üretilen gerek kaydedilen sesler üzerinde çeşitli efektleri gerek yazılımsal gerek ses kartının imkan verdiği donanımsal işlemciler sayesinde uygulamak...
* Bu özellikleri ile bir çok kanalı bir araya getirip, harmanlayarak size bir çıktı vermek ve bunu yine ses kartı vasıtasıyla dijital'den analog'a çevirerek size iletmek...

Bir pc'nin kayıt yaparken ana kullanımı bunlardan ibarettir.. Bazı adımları miks, Mastering aşamasında birkaç kez üst üste kullanmanız gerekebilir....

Bunları nasıl yapacaksınız?

* Bir multitrack sequencer edinerek: Bu sizin kayıt/miks aşamasında kullanacağınız ana yazılımdır.. Diğer yazılım parçaları hep buna bağlı olarak çalışacaklardır.. Ne yapar bir sequencer?... Siz bir kayıt kanalı seçersiniz ve ses kartından aldığı dijital veriyi hdd'e yazar.. Sonra buradan aynı anda birkaç kanalı okur.. Sizin bu kanallar arasında bir denge oluşturmanıza yardımcı arabirimleri vardır... Her kanal aynı anda çalarken, siz her enstrümanı yerli yerine oturtmaya çalışırsınız...Popüler sequencer'lar Cubase, Sonar, Pro Tools gibi yazılımlardır... Ayrıca ücretsiz olan Kristal üzerine bir yazıyı da "FREEWARE Yazılımlar" başlığında bulabilirsiniz..
* Gerek kullandığınız sequencer yazılımın desteklediği standartta (DX/VST/TDM) plugin'leri kullanmayı öğrenerek: Bu pluginlerin bazıları real-time (gerçek zamanda) dijital sinyali işleyerek efekt uygularken, bazıları da kaynak midi kanalından okudukları bilgiye göre yoktan ses üretirler...VSTi/DXi gibi isimleri olan pluginler birer software instrument (yazılımsal enstrüman)'dır.. Diğerleri ise çoğunlukla efektör'dür..
Sonar DX/DXi standardını ön plana çıkarırken, Cubase VST/VSTi standardını tam destekler... Çoğu sequencer yazılım, günümüzde iç çeviriciler barındırdığından, bir çok plugin türünü desteklemekteler.. Ancak yine de en az kaynağı kendi destekledikleri ana standartta kullanırlar.. Örneğin: Sonar bir DX Sequencer olarak aynı plugin'in DX sürümü ile %3 cpu gücünü harcarken VST sürümünü de kullanabilmesine rağmen %5 gibi bir güç harcayabilir... Dolayısıyla yeni plugin'ler satın alırken, yazılımınızın ana standardında olan versiyonunu seçin... Önemli plugin ürecitileri: Waves, Native instruments, TC Works gibi şirketlerdir... Bunların resmi sitelerini google'dan bularak, aslında yazılımınızla neler yapabileceğinizi bir görmenizi tavsiye ederim... Efekt'ler üzerine bilgi almak için Forumdaki sabit "Efektler Parametreler" ve "Sözlük" başlıklarına göz atabilirsiniz..
* Diğer: Ana sequencer yazılımınıza bağlayamadığınız yazılımlarda gerekli işlemleri kaydınızla aynı tempoda yaratarak, wave formatında çıktı alabilir, ve bunu sequencer'ınıza yeni bir kanal içine import ederek kullanabilirsiniz...
Başlık: Kurumsal Bir Kayıt Nasıl Olur?
Gönderen:piho
Kaynak: TIK, TIK