Hilmi Yavuzla Edebiyat ve Şiir Hakkında

Röportajlar içinde Hilmi Yavuzla Edebiyat ve Şiir Hakkında konusu, Hilmi Yavuz hakkında: H ilmi Yavuz, İstanbul doğumlu, günümüz şair ve yazarlarındandır. İstanbul Kabataş Erkek Lisesini bitirdi ve ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okudu. Bir süre gazetecilik yaptı, İngiltere'de B.B.C. ...

Sponsorlu Bağlantılar

Bu sayfada toplam 3 sonuçtan 1 ile 3 arası mesajlar gösteriliyor.

Konu: Hilmi Yavuzla Edebiyat ve Şiir Hakkında


  1. #1

    Hilmi Yavuzla Edebiyat ve Şiir Hakkında

    Sponsorlu Bağlantılar




    Hilmi Yavuz hakkında:

    Hilmi Yavuz, İstanbul doğumlu, günümüz şair ve yazarlarındandır. İstanbul Kabataş Erkek Lisesini bitirdi ve ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okudu. Bir süre gazetecilik yaptı, İngiltere'de B.B.C. radyosu Türkçe Bölümü'nde çalıştığı yıllarda (1964-1969) Londra Üniversitesi'ne bağlı University College Felsefe Bölümünde yüksek öğrenimini tamamladı (1968/1969 ders yılı). Dönüşünde, Cumhuriyet, Milliyet, Yeni Ortam gazetelerinde (bir kısmı Ali Hikmet imzasıyla) eleştiriler, incelemeler yazdı. Uzun yıllar Mimar Sinan ve Boğaziçi Üniversitelerinde Uygarlık Tarihi ve Felsefe okuttu; Mimar Sinan Üniversitesi'ndeki öğretim görevinden emekli oldu (2001). Yavuz’un şiire başlayışı, lise yıllarında "Dönüm" dergisindedir. İlk kitabı, "bakış kuşu" (1969) idi. Onu, "bedreddin üzerine şiirler" (1975) , "doğu şiirleri" (1978), "yaz şiirleri" (1981), "gizemli şiirler" (1984), "zaman şiirleri" (1987), "söylen şiirleri" (1989) ,"ayna şiirleri" (1992), "çöl şiirleri" (1996) "akşam şiirleri" (1998) , "yolculuk şiirleri" (2001) ve "hurufi şiirler" (2004) izledi. Son dört kitabı dışında "Toplu Şiirleri"ni "gülün ustası yoktur" (toplu şiirler 1) ve "erguvan sözler"de (toplu şiirler 2) (1989) derledi. Deneme ve incelemelerinden bir bölümü "Felsefe ve Ulusal Kültür" (1975), "Roman Kavramı ve Türk Romanı" (1977), "Kültür Üzerine" (1987), "Yazın Üzerine" (1987), "Denemeler Karşı Denemeler" (1988), "Dilin Dili" (1991), "İstanbul Yazıları" (1991), "Okuma Notları" (1992) , "İstanbul'u Dinliyorum" (1992), "Geçmiş Yaz Defterleri" (1998) ,"Modernleşme, Oryantalizm, İslam" (1998), "İslam ve Sivil Toplum Üzerine Yazılar" (1999) , "İnsanlar, Mekanlar, Yolculuklar" (1999), "Özel Hayattan Küreselleşmeye" (2000), "Budalalığın Keşfi" (2002), "Kara Güneş" (2003), "Sözün Gücü" (2003) ve "Bulanık Defterler" (2005) adlı yapıtlarındadır. Üç de anlatı yazdı: "Taormina" (1990), "Fehmi K.'nın Acayip Serüvenleri" (1991) ve "Kuyu" (1994). "doğu şiirleri" ile 1978 Yeditepe Şiir Armağanını, "zaman şiirleri" ile de 1987 Sedat Simavi Büyük Edebiyat Ödülünü kazandı. "Ceviz Sandıktaki Anılar"da (2001), ilk gençlik yıllarına ilişkin anılarını derledi. Nobel Edebiyat Ödüllü Şili'li büyük şair Pablo Neruda'nın 100. doğum yıldönümü dolayısıyla, Neruda'nın şiirlerini Türkçeye çevirdiği için kendisine 2004 yılında Şili Cumhurbaşkanlığı'nın özel Şeref Madalyası verildi.




    ‘Nitelikli edebiyatçının profili değişmez!’



    Büyük şair olmak ya da küçük şair olmak, sübjektif bir kriterdir; ancak, şiirin hem Doğu'nun hem Batı'nın izlerini taşıması, objektif bir değerlendirmeyle görülebilir




    Muharrem Yaman: Hilmi Yavuz kimdir, kendinizden bahseder misiniz?

    Hilmi Yavuz: Hilmi Yavuz, bir şair ve bir hoca!




    Muharrem Yaman: Peki, kendinizi bir şair ve bir hoca olarak nitelendiriyorsunuz. Bir şair ve bir hoca olarak sizce büyük şiir denilen olgunun kriterleri nelerdir?

    Hilmi Yavuz: Büyük şiirin bir kriteri yok! Montaigne’nin bir sözünü aktarayım: ‘Şiirin orta hallisi veya kötüsü için kurallar, ustalıklar bir ölçü olabilir. Ama iyisi, yükseği, harikuladesi, aklın kurallarını aşar. Onun güzelliğini tam ve sağlam olarak görenler, bir şimşeğin ihtişamına benzer bir parıltı görmekle kalırlar. Büyük şiir, muhakememizi tatmin etmez, allak bullak eder.’




    Muharrem Yaman: 55 yıldır şiir yazdığınızı sizi yakından takip eden edebiyatseverler çok iyi biliyor. İyi şiir ve iyi şair konusunda bilimsel anlamda kişide oturması gereken değerler neler olmalı? Yine bu noktadan hareketle iyi şiir ve şair kavramları geçmişte nasıldı, günümüzde nasıl ya da bu ölçüt şiirin beslendiği köklere göre mi değişiyor?

    Hilmi Yavuz: ‘Büyük şiir’ ile ‘Sahhi şiir’i birbirinden ayırmak gerek. Montaigne’e katılıyorum: Büyük şiirin kriteri yoktur;- öznel bir yargıdır, bir şiire ‘büyük şiir’ demek! Sizde bir şimşeğin görkemine benzer bir parıltıya neden olan bir şiir, bende hiçbir etkiye yol açmayabilir. Bunu, elbette ‘klasikler’i dışta tutarak söylüyorum. Klasikler, ‘iyi’nin ve kötü’nün ötesinde’dirler çünkü… Oysa, ben ‘sahih şiir’den söz ederken, ‘büyük şiir’den farklı olarak, öznel değil, nesnel bir yargıda bulunuyorum. ‘Sahih şiir’, bir şairin şiirlerinin, kendi toplumunun entelektüel tarihi ile birebir ilişkili olduğu şiirdir. Daha önce de belirttim: “Benim için ‘sahihlik’ son derece önemli. Bizim tarihîmiz hem Doğulu hem Batılı olmamızı gerektiriyor. Bizim bir edebiyatçı¬mız, düşünürümüz çıkıp da, "kardeşim geçmiş beni ilgilendirmi¬yor, ben kendimi Batılı olarak görüyorum, bana ne Mevlana'dan, bana ne Yunus'tan, bana ne Evliya Çelebi'den" diye¬mez. Dediği takdirde tarihiyle ters düşmüş olur. Bunun tersi de aynı. İnsan çıkıp, "ben Şarklıyım, Şeyh Galip okurum. Bana ne Goethe'den, Hegel'den" diyemez. Aynı duruma düşer. Bizim her ikisini de bilmek gibi bir mecburiyetimiz var. Kültürel tarihi¬miz, zihniyet tarihimiz bunu gerektiriyor. Bunu yapabilen değer¬lerimiz var bizim. Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Behçet Necatigil, Asaf Çelebi bu anlattığıma çok iyi birer örnektir. Bir sahih şairler aile ağacı çıkarılsa, ben kendimi bu aile ağacının bir yerinde ko¬numlandırıyorum. Bu önemli bir objektif kriterdir. Büyük şair ol¬mak ya da küçük şair olmak sübjektif kriterdir; ancak, şiirin hem Doğu'nun hem Batı'nın izlerini taşıması objektif bir değerlendir¬meyle görülebilir. Bu bir tavrı da gösteriyor. Ben değerlendirme¬lerimi yaparken çok haklı olarak bu zihniyet tarihiyle çelişme¬yen, sahih şairler var mı yok mu buna bakıyorum.




    Muharrem Yaman: Şiiri, felsefe, sosyoloji, tarih ve coğrafya ile etkileşim kurarak yazmak ile bu alanlardan bağımsız şiir yazabilmek arasındaki farklar neler?


    Hilmi Yavuz: Şiirin felsefe, tarih, sosyoloji ile olan ilişkilerini ayrı ayrı ele almak gerekiyor. Ben, daha önce de birkaç defa belirttiğim gibi, şiirle felsefe yapılamayacağını, şiirle felsefenin söylemlerinin birbirinden farklılaşmış olduğunu düşünüyorum. Kısaca felsefe, soyut ve genel düşünce o-nesneleriyle (kavramlarla) yapılır; şiir ise, somut ve tikel düşüce nesneleriyle(imgelerle) … Felsefe ancak somut ve tikele indirgendiğinde, bir Dünya görüşü olarak yer alabilir şiirde. Tarihle olan ilişkisi, 3. sorunuza verdiğim yanıtta dile getirdiğim gibi, şiirin entelektüel tarihle örtüşmesi bağlamında düşünülmelidir. ‘Tarihsel şiir’i ise ben, epik şiir olarak anlıyorum. Sosyoloji ve coğrafyayı da şiirle doğrudan değil, dolaylı olarak kurabilecekleri ilişkiler bağlamında ele almak gerekir. Ama asıl olan, şiirin şiirle ilişkisidir. Kısaca, metinlerarasılık (intertextualité) ilişkisi…





    Muharrem Yaman: Bir söyleşinizde, şiirin, gerçeklikle olan ilişkisi problematiktir: Bu problematik ilişkinin çözümü, şiir dilini, gündelik konuşma dilinden ayırmak; şiir dilini 'sembolik dil'; gerçekliğin dilini de 'gündelik konuşma dili' olarak belirlemektir. Böylece gerçeklik, dünyaya ait bir gerçeklikten, şiire ait bir gerçekliğe dönüşür: Dünyaya ya da doğa'ya ilişkin gerçeklikle, sanata, dolayısıyla da şiire ait gerçeklik ayrımı ortaya çıkar” diyorsunuz, peki bunu ayırt etmenin yolu nedir?
    Hilmi Yavuz: Evet, bir defa daha yineleyeyim: Şiirin gerçeklikle ilişkisi problematiktir. Bir şiir dilinden ya da şiirsel söylemden söz edeceksek eğer, bu söylem dilin mecazlar ve istiarelerle inşa edilmiş olan sembolizmine dayanmalıdır. Bu dili, gerçeklikle sembolik ya da dolaylı olmayan, doğrudan ilişki kuran gündelik konuşma dilinden ayırt etmek gerekir. Gündelik konuşma dilinde sözcükler, dünyada gösterdikleri nesnelere, konvansiyon gereği, atıfta bulunmak zorundadırlar; oysa şiir dili, sembolik bir dil olarak bunu yapmak zorunda değildir: Şiirdeki sözcükler, dünyada işaret ettikleri nesnelere göndermede bulunmayabilirler. Bu da bizi, şiirin doğruluk ve yanlışlıkla bir ilişkisi olmadığı sonucuna götürür. Doğruluk ya da yanlışlık, ancak gerçeklikle ilişki kuran önermeler için geçerlidir. Ne zaman Maçka'dan geçsem / Limanda hep gemiler olurdu" dizelerini, 'Attila İlhan'a öyle görünmüş; acaba doğru mu bu?' diye, her sabah Maçka'dan geçerek limana bakmayı deneyip doğrulamaya ya da yanlışlamaya çalışan birine tanık olsanız, kim bilir ne düşünürdünüz? Şiirin, bu anlamda gerçekliği dile getirişte Doğruluk ya da Yanlışlıkla bir ilişkisi olmadığı ortadadır. Ama bundan, şiirin yalan söylediği sonucu çıkarılabilir mi?





    Muharrem Yaman: Öğrencilerinizden Şair Vural Bahadır Bayrıl: “Hayatını şiire adanmış bir ömür olarak Hoca'nın şiirine baktığımızda gelenekten kopmamamız gerektiğini, dil işçiliğini, şairin nasıl bir entelektüel olması gerektiğini öğreniriz." diyor. Bir insanın hayatını şiire adamasındaki kasıt nedir?

    Hilmi Yavuz: Bir şairin hayatını şiire adaması demek, elbette şiirden başka hiçbir şey yapmaması demek değil: Buradaki ‘adamak’, şiirden asla vazgeçmemek, şiiri kendi var oluşunu anlamlı kılan bir etkinlik olarak düşünmektir. Hayatımı şiire adadım, evet, çünkü şiir yazmakla hayatımın bir anlam kazandığını düşünüyorum.





    Muharrem Yaman: Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Behçet Necatigil ve Asaf Çelebi gibi edebiyatçılarımızın soy kütüğünün devamı olduğunuzu biliyoruz. Bu ifadeden hareketle bu yazarların soy kütüğüne uzak olan şahsiyetler hakkındaki düşünceleriniz?

    Hilmi Yavuz: Bu soy kütüğü içinde yer almayanları, ‘gayrisahih şairler’ olarak adlandırıyorum. Kuşkusuz, içlerinde büyük şairler de olabilir; - ama bu, bir nakşa sorunuza verdiğim yanıtta da söylediğim gibi, farklı kategorilerdir.





    Muharrem Yaman: Türkiye’de edebiyat üzerine yapılan son çalışmalar sizi zihinsel manada ve duygusal manada tatmin ediyor mu? Son dönem çalışmaların edebiyat dünyasına kattıkları, olması gerekenler ve elbette olmaması gerekenleri bir öneri şeklinde okuyucularımızla paylaşır mısınız?

    Hilmi Yavuz: Edebiyatımızın en büyük eksiği, hiç kuşku yok, kuramsal çalışmaların azlığıdır. Son birkaç yıldır, benim de öğretim kadrosu içinde bulunduğum Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü’nde, yüksek lisans ve doktora öğrencilerimizin yaptıkları çalışmalar ve yayınlar dışta tutulursa, kuramsal alanda edebiyatımızın oldukça kısır ve çorak olduğunu söyleyebilirim. Dünyanın büyük bir kesimi, edebiyatı psikanalitik, semiyolojik, yapı sökümcü, feminist, marksist, postkolonyal… okumalar bağlamında ele alıyor. Özellikle şiir okumaları konusunda kuramsal okumalardan yoksunuz. Edebiyatın, ‘izlenimci’ bir eleştiri geleneğine sahipmiş gibi görünen ülkemizde, bu tip okumaları, deneme yazarlarına bırakması gerekiyor





    Muharrem Yaman: Bugün geçmişe oranla yüzlerce edebiyat dergisi var. Hilmi Yavuz bu kadar matbu ve görsel kaynakların var olduğu halde, edebiyatın ve edebi dilin, sinemalarda gündelik hayattaki boşluğunu nasıl değerlendiriyor?

    Hilmi Yavuz: Edebiyat dergilerinin sayısının bir hayli fazla olması, o dergilerin dolaşım alanının geniş olduğu anlamına gelmez: Ne kadar çok sayıda edebiyat dergisi yayımlanırsa yayımlansın, bu dergileri alan ve okuyanların sayısında bir değişiklik olmaz. Edebiyat, bundan elbette ‘nitelikli’ edebiyatı kastediyorum, ‘nitelikli okurlar’ arasında dolaşıma girer;- nitelikli okurların sayısı da, bu ülkede, taş çatlasa 5000’i geçmez. O nedenle, ‘nitelikli’ edebiyatın medyada çok büyük bir karşılık bulmamasında, anlaşılmayacak bir yan yoktur. Medya nitelikli ama az satanla değil, daimai, nteliksiz ve çok satanla ilgilenir. Medya, nitelik’e değil, nicelik’e öncelik verir, vermek zorundadır çünkü!




    Muharrem Yaman: İnsanların zamanlarına benzediği düşüncesinden hareketle, 21. yüzyıl edebiyatçılarının bizlere şu an nasıl bir profil (görüntü) çizdiğini anlatır mısınız?

    Hilmi Yavuz: 21.yüzyılın edebiyatçısının, bundan önceki yüzyılların edebiyatçı profilinden çok farklı bir profil çizeceğini sanmıyorum. Nitelikli edebiyatçının profili değişmez, diye düşünüyorum.




    Muharrem Yaman: Son olarak, edebiyat sahasında emek veren genç arkadaşlarımıza ve bu işin eğitimini alan kişilere dillendireceğiniz birkaç altın öğüt, sanırım edebiyat sahasındaki aydınlamaya çok büyük yarar sağlayacak, buyurun, sizi dinliyoruz…

    Hilmi Yavuz: Ben öğüt vermekten hiç hazzetmem. Öğüt vermek, öğüt verilen kişiden kendini üstün görmektir.




    Muharrem Yaman: Değerli hocam, son derece keyif aldığımız hoş bir sohbet oldu. Bize kıymetli vaktinizi ayırıp fikirlerinizi içtenlikle paylaştığınız için size çok teşekkür ediyorum.

    Hilmi Yavuz: Asıl ben teşekkür ederim. Sakarya’daki tüm dost ve arkadaşlara çok selamlar…



    Not: Türk Edebiyatı’nın üstatlarından Hilmi Yavuz’la edebiyat ve şiir üzerine yaptığımız röportaj, İstanbul Taksim The Marmara Otel’in lobisinde gerçekleştirilmiştir.




    Röportaj: Muharrem YAMAN

  2. #2
    piyanistkemal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    piyanistkemal isimli Üye şimdilik offline konumundadır Premium Üye

    Standart Cevap: Hilmi Yavuzla Edebiyat ve Şiir Hakkında

    güzel tanıtımgüzel söyleşi güzel paylaşım olmuş ustam eyvallah

  3. #3
    musick - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    musick isimli Üye şimdilik offline konumundadır Keyfi Gold Üye

    Standart Cevap: Hilmi Yavuzla Edebiyat ve Şiir Hakkında

    sanat adına; emeğin ve hizmetin için gönül dolusu teşekkürler. çok güzel bir iş çıkartmışsın. sağ ol... var ol sevgili Muharrem


Kullanıcılar bu sayfayı şu kelimelerle buldu:

hilmi yavuz hakkında bilgi, hilmi yavuz hakkında kısa bilgi, hilmi yavuz hakkında, edebiyat ve müzik arasındaki ilişki, hilmi yavuz şiirleri hakkında bilgi, müzik ve şiir arasındaki bağlantı, hilmi yavuzun şiir hakkında düşünceleri, şiir ve müzik ilişkisi, hilmi yavuz hakkında herşey, edebiyat şiirin gerçeklikle olan ilişkisi nasıl olmalıdır, hilmi yavuz doğu şiirleri, edebiyatın tarihle olan ilişkisi ile şiir, edebiyat ve müzik ilişkisi, edebiyatın şiirle ilişkisi, hilmi yavuz hakkinda bilinmeyenler
Müzisyen ilanları

Benzer Konular

  1. Göz Yaşartan Bir Şiir "Gerçekte Yaşanmış Bir Şiir" Şarkısıda varGöz Yaşartan Bir Şiir "Gerçekte Yaşanmış Bir Şiir" Şarkısıda var

    Şimdi daha iyi anlıyorum İlk zamanlar kabul etmiyordum Olamaz diyordum Ama daha sonrasında Günler geçtikçe Anlamaya başladım Herşey bir yalandı Ben sadece bir piyondum Benim ellerimi tutuşunda Onun ellerini tutuyordun
  2. Nobel Edebiyat Ödülü Le Clezio'nunNobel Edebiyat Ödülü Le Clezio'nun

    2008 Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi J.M.G. Le Clezio'nun oldu. Bu senenin favorileri arasında ise Adonis, Philip Roth ve Claudio Magris gibi isimler bulunuyordu. İki yıl önce bugün ise bu ödülü ilk defa bir Türk yazar, Orhan Pamuk kazanmıştı. Devamı...
  3. Nobel Edebiyat Ödülü 9 Ekim'de açıklanacakNobel Edebiyat Ödülü 9 Ekim'de açıklanacak

    Nobel Edebiyat Ödülünün bu yılki sahibi 9 Ekim'de açıklanacak. Devamı...
  4. Gülten Dayıoğlu edebiyat ödülleri dağıtıldıGülten Dayıoğlu edebiyat ödülleri dağıtıldı

    Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfınca düzenlenen 2007 Çocuk Romanı Ödülleri, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın da katıldığı törenle sahiplerine verildi. Devamı...
  5. Edebiyat Nobeli Doris Lessing'inEdebiyat Nobeli Doris Lessing'in

    Bu yıl Nobel Edebiyat ödülünü İngiliz yazarı Doris Lessing kazandı Devami...
Konu Puanlaması 5 üzerinden 5,00 | Toplam : 1 kişi