Mix-Mastering'e başlarken bunları okumalısınız!

Mix - Mastering içinde Mix-Mastering'e başlarken bunları okumalısınız! konusu, Başarı eğitimden geçer düşüncesiyle bu bilgileri buraya aktardım bunları okuyup anlamalısınızki doğru programı, doğru plugin'i doğru yerde kullanmalısınızki bişeyler çıksın, Bilginiz yoksa iyi şeyler çıkaramassınız ezber bir yana eğitim önemlidir. ...

Sponsorlu Bağlantılar

Toplam 7 sayfadan 1. sayfa 123456 ... SonuncuSonuncu
Bu sayfada toplam 67 sonuçtan 1 ile 10 arası mesajlar gösteriliyor.

Konu: Mix-Mastering'e başlarken bunları okumalısınız!


  1. #1
    darude_boys - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    darude_boys isimli Üye şimdilik offline konumundadır Keyfi Silver Üye

    Standart Mix-Mastering'e başlarken bunları okumalısınız!

    Sponsorlu Bağlantılar


    Başarı eğitimden geçer düşüncesiyle bu bilgileri buraya aktardım bunları okuyup anlamalısınızki doğru programı, doğru plugin'i doğru yerde kullanmalısınızki bişeyler çıksın, Bilginiz yoksa iyi şeyler çıkaramassınız ezber bir yana eğitim önemlidir. Üşenmeden okuyun derim. Bu bilgileri paylaşan Ahmet SÖNMEZ hocamıza teşekkürler.



    Başlamadan Önce

    Öncelikli bilmeniz gerekenler:

    1)Software’de başarıya ulaşmak için çok zaman harcamanız gerekir. Müzik bilginiz ne kadar engin, ses programlama kabiliyetiniz ne kadar yüksek, program sayınız ve bu işte deneyiminiz ne kadar fazlaysa işiniz o kadar daha çabuk bitecektir ama hiçbir şekilde bunun kısa bir süreç olmasını beklemeyin.

    2)Tarza göre, melodiye göre, hatta çaldığınız farklı akorlar için bile farklı synth programlaması yapmanız gerekmektedir. Yani bir kere oluşturduğunuz bir ses sonuna kadar her parçanızda birebir kullanmak çok amatörce ve doğru olmayan bir davranıştır. Sesin karakteristik özelliğini her seferinde değiştirin demiyorum ama her sesi parçanın yapısına ve diğer seslerle uyumuna göre modifiye etmeniz gerekir. Ayrıca yeni sesler üretmekten çekinmeyin.. Deneyin !!

    3)Solo olarak çaldığınız zaman size süper duyulan sesler işinize genellikle yaramaz. Bu acı bir gerçektir. Bunlar genellikle -fat sound- olarak adlandırılırlar ve ne yazık ki süper sesler olmalarına rağmen parçanızın bütünlüğünü bozarlar. O yüzden tüm sesler birbirine göre programlanmalıdır. Eğer yaptığınız parçada mutlaka kullanmanız gerekiyorsa (örnek: mesela trance yapıyorsunuz ve dance tabanlı bir sound) o zaman kick’in önüne geçmemesine özen gösterilmelidir. Bu kadar süper bir ses ile hiçbirşey yapamıyorum diye kendinizi üzmeyin. Sorun sizde olmayabilir. Umudunuzu kaybetmeyin: yeni başlıyorsanız bu yollardan geçmek icab ediyor gibi düşünün.

    4)Software kaynaklı çalışmalarda adlandırma çok önemlidir. Eğer çalışmanıza sistematik bir adlandırma yöntemi ile başlarsanız bu sizin çok işnize yarayacaktır. Örnek verecek olursak: Reason’da her enstruman’ın ismini parçada işlevine göre mutlaka ayrı ayrı yazın. Ayrıca effectlere de –hangi enstrumanlara bağlı olduklarını- ne işe yaradıklarını vb gibi ufak notlar alabilirsiniz.

    Adlandırmayı sadece software içinde düşünmeyin. Ayrıca yaptığınız dosya isimlerini de başarı ile adlandırmak çok önemlidir. Uzun bir çalışmada parçanıza birden çok değişiklik yapabilirsiniz ve eski back-up’lara baktığınız zaman neyi hangi versiyon’da yaptığınızı hatırlamabilirsiniz. Bu durumu çözmek için dosya adına gün’ün tarihini ve ayrı bir ID numarası yazıp, o ID numarsına ait herhangi bir doküman’a (word, notepad) kendinize göre notlar alabilirsiniz. Her “save” yapışınızda hangi değişiklikleri yaptığnızı bilmek çoğu zaman faydalı olacaktır.

    5) “Beginnings come at random, but conclusions always have a meaning…” kuralını unutmayın. Sonuç almak istiyorsanız onun için çalışmanız gerek.. Evet yanlış duymadınız: Birşeye başlamak istiyorsanız başlayın –doğru karar verin- ama önemli olan ona ne kadar emek verip bu sayede(yapım sürecinde belki) sizin için ne kadar anlam ifade ettiği ve DEĞER kazanıdğıdır. Tek yapmanız gereken çalışmak ve ürettiğniz şeye gerçekten kendinizden birşeyler katabilmek. Olaya bu bakış açısı ile baktığınızda tamamen unquie (benzersiz-size ait) bir sound yakalayabileceğinizi garanti ediyorum.

    6)Maymun iştahlı olup bitirmeyeceğiniz projeler ile zamanızı harcamayın, gidin keyfinize bakın. Müzik dinlemek yapmaktan daha zevkli..

    7)”Bitti” kelimesini sözlüğünüzden atın... Yeni birşeyler öğrenmek için sürekli okuyacağınız ve yeni birşeyler öğreneceğiniz için, her başlanmış parçanızı daha iyi bir seviyeye taşıyabilirsiniz.. Kimse size niye eski parçana edit yaptın demeyecek ve tamamen yeni bir parça yapmaktan daha hızlı olacak değil mi ?

    8)Yardım almaktan çekinmeyin ama kimse hangi üslüp ile soracağınıza dikkat etmek isteyebilirsiniz. Yardım aldıktan sonra minnettar olun ki tekar yardım gerektiğinde elinizden tutacak birileri olsun. Yardım etmenizi de önemle tavsiye ediyorum. Bencil olmayın, birşeyi birlikte yapmanın verdiği zevk apayrıdır...
    Hatta imperio bilir..: Birlikten güç doğar

    9)Kararlar verirken uzun vadede düşünmekte fadya var çünkü yapacağınız iş kesinlikle kısa sürmeyecek. En azında kısa sürmesini istemeyeceksiniz- istememelisiniz. Kararlarınızda gelecekteki ekonomik şartlarınızı, zaman durumunuzu, şimdi nerde olduğunuzu ve nereye gitmek istediğinizi bir düşünün.

    10)Bu tavsiyelerden hangisi sizin için işe yarıyorsa onu alın, diğerleri de aklınızda bulunsun tabii


    Başlık: Başlamadan Önce Ek1
    Gönderen:naumoski
    Kaynak:TIK

    Aklınızda bir kıvılcım olusup bir parça yapmaya başladığınız,çok uzun sürmeden bitti ve dedinizki mükemmel bir parça,o şarkıyı hemen insanlarla paylasmayın,uzun süre dinleyin 1 ay dinleyin 2 ay dinleyin 3 ay dinleyin göreceksinizki ilk basta hissetiğiniz kadar mükemmel değil.Ama bu kadar uzun zaman geçipte hala o ilk bittiği andaki "mükemmel" hissini yaşıyorsanız.Olmustur bu iş!


    Başlık: Başlamadan Önce Ek2
    Gönderen:kavadar
    Kaynak: TIK

    Parçanızı "Bitti" dedikten sonra mutlaka başka sistemlerde de dinleyin. Arkadaşınızda, arabanızda, müzik setinde.. Önemli olan parçanızın her dinlediğiniz yerde istediğiniz gibi olmasıdır. Mesela Ev de dinlerken farkına varamadığınız bazı sesleri başka bir yerde dinlerken daha net duyabilme şansınız olabilir ve düzeltme imkanınız olur.





    Başlık: Bilgisayarınızı Müzik Yapımı İçin Optimize Edin
    Gönderen:peakload
    Kaynak: TIK

    Bilgisayarınızı Müzik Yapımı İçin Optimize Edin :

    Arkadaşlar eğer bilgisayarınızı Müzik yapımında kullanıyorsanız ve sadece bunu yapmak istiyorum diyorsanız birazcık görünümden,birazcıkta diğer programların performansından fedakarlık yapıp,onu biraz daha güçlendirebilirsiniz.Bunun için :

    1)Yapacağınız ilk şey,çok kuvvetli bir bilgisayara sahipte olsanız,görüntüden fedakarlık edip Görüntü Efektleri ni en aza indirmektir.

    Nasıl: Bilgisayarıma sağ tıklayıp Özellikler'e girin,oradanda gelişmiş sekmesine girin.Performans başlığı alrındaki ayarlar bölümünden "en iyi performans için ayarla" seçeneğini işaretleyin.

    2) İşlemci önceliğini arka plan hizmetlerine verin.Bu özellikle VST kullananlar için çok faydalı olucaktır.

    Nasıl: Bilgisayarıma sağ tıklayıp Özellikler'e girin,oradanda gelişmiş sekmesine girin.Performans başlığı altındaki ayarlar bölümünden "gelişmiş" sekmesine girin ve "işlemci zamanı" nı "Arka plan hizmetleri" için ayarlayın.Ram seçeneğini programlar için bırakın.Kesinlikle değiştirmeyin.

    3) Otomatik güncelleme'leri kapatın.Ve kullandığınız programlarında "Auto Uptade" seçeneğini kaldırın.

    Nasıl: Bilgisayarıma sağ tıklayıp Özellikler'e girin ve otomatik Güncellemeler başlığı altındaki seçeneği kapalı konuma getirin.

    4)Hata Bildirimi,Başlangıç ve Kurtarma ayarlarını kaldırın.Özellikle Hata bildirimini kaldırmanız yararlı olucaktır.

    Nasıl: Bilgisayarıma sağ tıklayıp Özellikler'e girin.Gelişmiş başlığı altında "Hata Bildirimi" sekmesine girin ve "Hata bildirimini devre dışı bırak" seçeneğini işaretleyin.

    Ayrıca bilgisayarıma sağ tıklayıp Özellikler'e girin.Gelişmiş başlığı altındaki "Başlangıç ve kurtarma" ayarlar'ına girin."Otomatik olarak yeniden başlat" seçeneğini kaldırın.

    5) Kesinlikle ve kesinlikle CD-ROm ve HDD'lerde "DMA" yı aktiv hale getirin.Bu çok önemli..

    Nasıl: Bilgisayarıma sağ tıklayın,Donanım başlığı altındaki Aygıt Yöneticisi'ne girin ve sisteminizde bulunan tüm sürücülerin özelliklerine girip "DMA mounu etkinleştir" seçeneğini işaretleyin.DMA=Direct Memory Access

    6) Sistem Geri yüklemeyi kapatın.Bu hem harddiskinizde sample'lar için yer açar,hemde bazı virüslerin kendilerini sistem geri yükleme bölümüne gizleyip her sistem geri yükleme yaptığınızda yeniden hortlamasını engeller

    Nasıl: Bilgisayarıma sağ tıklayıp Özelliklere,oradanda Sistem Geri Yükleme başlığına girin."Tüm Sürücülerdeki Sistem Geri Yükleme'yi kapat" seçeneğini işaretleyin.

    7) Masa üstünde Duvar Kağıdı kullanmayın.Bu Ram'de boşa yer kaplamaktadır.

    Nasıl: Masaüstünde sağ tıklayıp Özellikler'den Masaüstü seçeneğine girin.Duvarkağıdı seçeneğini "none" olarak seçip rengini "siyah" olarak kullanmaya özen gösterin.

    8) Windows'un kendi seslerini devre dışı bırakın.

    Nasıl: Denetim masasından Ses Efekti ve Ses Aygıtları özelliklerine girin.Ses Efekti başlığı altındaki Ses Düzeni bölümünden Sessiz seçeneğini işaretleyin.Karşınıza çıkan uyarıya Hayır diyebilirsiniz rahatlıkla.


    9) Tüm harddisklerde "Hızlı arama için Dizin Oluşturma Hizmeti bu diski dizinlesin" seçeneğini iptal edin.

    Nasıl: Bilgisayarıma girip kullandığınız harddisklerin Özellikler bölümüne girin ve en altta bulunan "Hızlı arama için Dizin Oluşturma Hizmeti bu diski dizinlesin" seçeneğindeki tıkı kaldırın.

    10-Tüyoları kapatın.

    Nasıl: Bazı programlar gerekli gereksiz bir ton açıklama yapmak zorunda hisseder kendilerini.Ve sistem tepsisinde (saatin bulunduğu kısım) garip garip bildiriler yayınlar.Bu tarzda açıklama yapan programlarınız varsa ( Windows Güvenlik Uyarıları,Jet Audio Player gibi ) bu seçenekleri kaldırın.

    11) Başlangıçta çalışan tüm programları iptal edin.Bunun için:

    Nasıl: Başlat menüsünden Çalıştır'ı seçin. msconfig yazın (bunuda kopyalayıp yapıştırabilirsiniz diye boşluk bıraktım) ve Başlangıç başlığı altındaki "ctfmon" ve "rundll32" haricindeki tüm programların tıklarını kaldırın.Hatta bluetooth veya kablosuz bir ağ kullanmıyorsanız "rundll32"yide kaldırabilirsiniz.

    Daha çok çok yapacak işlem var ama şimdilik bu 11 işlem de performans kazanmanıza yardımcı olucaktır.



    Başlık: Kick Yapımı 1
    Gönderen:canalpakin
    Kaynak:TIK

    Temiz uygun bir kicki alıp önce compressore sokuyorum. Genelde ratio yu 5:1 civarına getirip, attack değerini çok az seviyede azaltıyorum(4-6) Genelde fazla azaltmam yoksa kickler canlılığını yitiriyor.
    Daha sonra kickin yüksek frekanslarını(yaklaşık 2000khz e kadar) törpülüyorum tabi kicke göre değişir törpüleme işi ve en son olrakta çok çok az reverb (%02-%04) veriyorum.

    Başlık: Kick Yapımı 2
    Gönderen:madraver
    Kaynak:TIK

    Parça için doğru kick sample'ını aldıktan sonra compression'a şu ayarları uyguluyorum:
    Ratio 7:1, treshhold -13,-15 db arası gain db meter yarımıyla decibelli 0'a gelene kadar yükseltilior. Genelde gain 6,7 arasında oluyo,attack'ide 10'a ayarlarım.
    Bir de low pass filtre 16000 hz'e dayıyorum.

    Eq ayarlını ise istediğim şeye göre değiştiriyorum daha derinden vuran bi kick istiosm 250 hz civarını indirip 90 hz ciavrından kaldırıyorum ama fazla değil daha tak diye vuran bi kick istiosam kickin frekans aralığına göre midlerini yükseltiorum...gerisinide mixin geneline göre volumden ayarlıyorum.

    Gerçek trance "daan" diye tertemiz vuran bi kick yapmak istiosanız işin sırrını:
    işin sırrı;

    iki adet kick alınır bunlardan birisi kesinlikle TR-909 bassdrum larından biri olmak zorundadır..ikicisi ise daha tiz tonlu bi kick seçilir...

    1-909 drum bass'ı bir kanala atarsınız eq ayarlarını kickin midlerini(250-400hz arası genelde) çok indirir 90 hz tarafını yükseltirsiniz bu kick oluşacak kickin bass kısmıdır...daha sonra eq ayarlarına geri döncez...başka bişey yapmayın bu kanala...

    2-diğer kicki ikinci kanala atarsınız bu kickin ise 90 hz tarafındaki asıl tak diye vuran hz'lerini kısar mid ve tizerlini yükseltirsiniz ve çok az bir hall reverb yada benzeri bir reverb verirsiniz yüzde 5 gibi bi ayar çakarsınız...

    3-şimdi bu ilk iki kanalı bir üçüncü kanala atarsınız her iki kanaldan gelen ses bu tek kanaldan çıkacak şekilde bu kanala da yukarda söylediğim compression ayarlarını uygularsınz yada hazır compression ayarlarından bir brickwall compression seçebilirsiniz sesin duvara çarpmış etkisi verdiği için adı brickwalldur genelde "daan" etkisini yaratır bunun üstünde oynama yaparsınız...

    4- Burda asıl işin espirisi işki kick sesini biri bass biri tiz olmak üzere tonlarken eq ayarlarını frekanslar birbirine çarpıycak şekilde ayarlamaktır burda kulağınız devreye giriyor seçtiğiniz kick tonlarına göre doğru ayarı oturtuğunuz zaman çıkan sonuç çok etkili oluyor.Tonlamayı yaparken bir spectrum analyzer yada eq analyzer kullanmanızı tavsiye ederim kulağın farkedemediği frekansları görsel olarak görerek doğru tonlamanıza yardımcı olur...

    Daha sonra oluşan kick sesini o şekilde kullanabilirsiniz ama 3 kanalı işgal edeceğinden wav'a çevirip kullanmanızı tavsiye ediyorum.

    Başlık: Kick Yapımı 3
    Gönderen:deepCare
    Kaynak:TIK

    İyi bir kick için aşağıdakileri deneyin;

    1-)Midtonelarında güçlü ve iyi ses veren bir bass drum (Kick) seçin. Seçtikten sonra waveform'a bakın,en yüksek noktayı alın,sample'ın başlangıcı çalmak üzere buraya koyun. (Bunun sonucunda 1 khz'de clipleyecek, EQ'da bu sonucu alamazsınız.)

    Bittikten sonra Kick'i düzenleyin ve sonra da düşük frekansları yok edin.
    (500 Hz'ye kadar )

    2-)Daha düşük frekanslara sahip (Örnek olarak 808 stili) başka bir kick seçin ve treble'ı 1khz'ye kadar yok edin.

    3-)Bunları birlikte loop yapın ve aynı anda çalın. Daha sonra daha düşük frekanslı olan kick'e 2 ya da 3 ms' lik Delay verin.

    4-)İkisini bir sample olarak birleştirin.(Kickler her zaman monodur.) Gerekirse yenide kaydedin.

    5-)İlk olarak yeni Kick'i ayarlar :
    attack : 11ms
    treshold : -10/15db
    ratio : 4 veya 5:1
    ve (release olmayacak) şekilde Compressor a sokun.

    6-)Gerekirse EQ ayarı yapın. (Çoğu zaman ihtiyacınız olmayacaktır)

    7-)Artık Yeni bir bass drum'a (Kick) sahipsiniz.
    Başlık: Kick Yapımında Waves Plug-In
    Gönderen:Silk-R
    Kaynak:TIK

    Waves Plug-In kullaniyorsaniz oradaki Req, Maxbass ve C1 compressorlerden faydalanacagiz.

    1)Sectiginiz kick sample'ina sirasiyla Req -> Maxbass -> C1 uygulayin.

    2)Req ile istediginiz sesi ince ayarlar ile elde edebilirsiniz. Sonrasinda Maxbass ile kick'teki bass frekanslari yukseltmek mumkun. Efektleri uygulama sirasi onemlidir.

    3)Kick once Req'dan gececek, sonra Maxbass sonrasinda da C1.

    4)Ikinci bir secenek ise Req'dan sonra C1 sonra Maxbass sonra yine C1 kullanmak.











    Başlık: Kick Yapımında Effect Sırası
    Gönderen:Ahter_Sönmez
    Kaynak:TIK

    Kick'e önce eq ile low frekansları kaldırıp verip sonra kompress ederseniz daha dolgun bir ses elde edersiniz.

    Bunu sebebi ise low frekansları daha yüksek bir sesi sıkıştırıyor olmanızdır...
    Diğer türlü olduğunda (önce comp. sonra eq)-> ses diğer kombinasyon kadar sıkı gelmeyebilir. Kompresör ayarları çok önemlidir.



    Başlık: Kompresör nedir?
    Gönderen:peakload
    Kaynak: TIK, TIK


    Kicke uygulanacak kompres ile ilgili birkaç şey ekleyebilirim.ama öncelikle compressor'ün tam bir açıklamsını kavrayalım :

    Compressor :

    Kompresör, ingilizcesi ile Compressor, ses sinyalinin seviyesini otomatik olarak kontrol etmeye yarayan bir cihazdır, girişteki ses seviyesi kullanıcının tayin edeceği bir eşik seviyesinin üzerine çıktığında kompresör bu sinyali yine kullanıcının belirleyeceği bir oranda, hızda ve süreçte kısarak çıkışa verir. Girişteki sinyalin seviyesi eşik seviyesinin altına düştüğünde kompresör yine kullanıcının tayin edeceği bir hız ve süreçte devreden çıkar. Bu mikserin başında oturup fader'ları ses yükseldikçe aşağı çekmek ve ses normale döndüğünde fader'ları geri eski haline itmek gibidir, tek farkı kompresör cihazı bu işlemi bir insanın yapabileceğinden çok daha hızlı ve hassas olarak yapar.

    Kompresörün birinci amacı, seviyesindeki iniş-çıkışların dengesizliği sebebiyle bir sesler bütünü arasında belli bölümleri kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya olan bir sesi kontrol altına alıp, sesin dinamik aralığını daraltarak, yani sesin en yüksek seviyesi ile en düşük seviyesi arasındaki farkı sesin karakterine en az zararı verecek şekilde azaltarak, sesin bir bütün içerisinde daha rahat ve istikrarlı bir şekilde duyulmasını sağlamaktır.

    Burada prensibin anlaşılabilirliği açısından Türkçe terminoloji kullanmakla beraber, piyasada mevcut cihazların hemen hepsinin üzerinde İngilizceleri bulunduğundan ilk başlarda Türkçelerin yanında parantez içerisinde İngilizcelerini de vereceğim ki bu yazıyı okuduktan sonra cihazın önüne geçtiğinizde nerede neyden bahsettiğimi daha kolay görebilesiniz.

    Daha önce dediğim gibi, girişteki ses sinyalinin seviyesi kullanıcının belirlediği eşik (threshold) seviyesinin üzerine çıktığında kompresör bu sesi kompresyon oranı (rate) miktarınca kısar. Mesela, diyelim ki threshold -10dB, rate de 4:1 olarak tayin edildi. Bunun anlamı şudur: Girişteki sesin sinyal seviyesinin -10dB'in üzerine taştığı her 4dB'de kompresör bu artışı çıkışa sanki artış sadece 1dB olmuş gibi yansıtacaktır, yani girişte -10dB üzerine taşan her 4dB artış için kazanç ayarında 3dB kısılma gözlenecektir. Dolayısı ile diyelim ki girişteki sinyal -6dB'e vurursa bu çıkışa sanki -9dB'e vurmuş gibi yansıyacaktır.

    Kompresyonun devreye ne kadar hızlı gireceğini atak zamanı (attack time) tayin eder. Örneğin eğer attack 50ms olarak belirlenmişse, sinyal eşik seviyesini geçtikten 50ms sonra kompresör ses seviyesini rate miktarında kısmaya başlar.

    Kompresyonun devreden ne kadar geç çıkacağını da salıverme zamanı (release) belirler. Diyelim ki eğer release 300ms olarak belirlenmişse, giriş sinyali eşik seviyesinin altına düştükten 300ms sonra kompresör kazanç düşürmeyi bırakır, kazanç ayarını normale döndürür.

    Aşağıdaki birinci şekilde sinyalin kompresyona girmeden önceki halini (mavi), ikinci şekilde hard-knee adı verilen keskin kompresyon uygulandıktan sonraki kalini (kırmızı) ve üçüncü şekilde de soft-knee adı verilen yumuşak kompresyonun ileriye bakış fonksiyonu ile beraber (look-ahead) uygulandıktan sonraki halini görebilirsiniz. Sinyalin attack ve release bölgelerindeki hareketlerindeki farklılığa dikkat edin.

    Kompresyon prensibi itibarıyle bir bakıma kazanç kaybı demektir, zira kompresyona uğrayan sesin seviyesi düşer. Bu kayıbı tazmin etmek için kompresör cihazlarının çıkış katına make-up gain denen kaybedilen seviyeyi tazmin edici bir post-amplifikatör devresi daha eklenmiştir, dolayısı ile kompresyon esnasında ses seviyesinde diyelim 6dB bir zayıflama olmuşsa bu make-up gain ayarı ile tekrar bu 6dB kayıbı telafi edip sinyal seviyesini yükseltmek mümkün olur, ama bir farkla: kompresyondan önce sinyalin en kuvvetli noktası ile en zayıf noktası arasındaki fark daha fazla idi, kompresyon sonrasında sinyalin zayıf noktaları önceye göre daha da kuvvetlenmiş ve etkinliği/duyulabilirliği artmış oldu.

    Kompresyonun müzik yapımında teknik olarak sağladığı faydalar sayısızdır. Bunlardan en önemlisi,sesin içinde transient (geçici) denen, ses karakterine büyük bir etkisi olmadığı halde bir anda haddinden fazla yüksek seviyelere ulaştığı için sinyali clipping'e sokan yüksek enerjili ani çıkışları kontrol altına alarak bağımsız sesin toplam müzik arasında daha fazla açılıp duyulabilmesini sağlamak ve birbirlerini bloke etmelerini önlemektir. Örnek vermek gerekirse, denemiş olanlar bilir: Diyelim bir vurmalı çalgı (davul kiti) kaydettiniz, üzerine başka enstrumanlar da kaydettiniz ve mikslemeye çalışıyorsunuz. Ama davul bir türlü müziğin arasında dolgun tınlamıyor, davulun sesini açmaya kalksanız kırmızı clip ışığı yanıp duruyor, sinyal tepelerde distorsiyona uğruyor, sinyali geri çekseniz davul arkada sanki komşu duvara vuruyormuş gibi zayıf kalıyor. Siz de nerede yanlış yaptım diye saçınızı yoluyorsunuz. Oysa eğer ses dalgalarının oluşum karakteristiğini incelerseniz, özellikle vurmalı çalgılarda membrana ilk vurulduğu ânın hemen arkasından membranın çok kısa süren ama enerjisi darbenin toplamının ortalamasından kat kat fazla seviyeye ulaşıp sönen bir bileşen ürettiğini görürsünüz. İşte sesin o kesintiye/distorsiyona uğrayan kısmı o transient adı verilen bileşenidir. Sesin beynin algılayabildiği karakterine çok büyük bir katkısı olmadığı halde müzik yapanların canını teknik açıdan çok sıkar. Onu kesmenin en kolay yolu uygun bir ayarda kompresyon uygulayıp kısarak bu ani çıkışları sanki o kadar da büyük enerjili değillermiş gibi çıkışa yansıtmaktır. Dolayısı ile, diyelim ki ortalama seviyesi -25dB ama transient seviyesi -6dB olarak kaydedilmiş bir trampet vuruşunun transient seviyesini uygun bir kompresyon ayarı kullanarak -18 seviyesine çekersek, kompresör cihazının çıkışındaki tazmin edici make-up gain kazanç devresinin yardımı ile sinyalin ortalama seviyesini bir anda -25dB'den -10dB civarına rahatlıkla çıkartabiliriz, hem de sinyali hiçbir distorsiyona sokmadan. Gördüğünüz gibi uygun bir kompresyon kullanımı bize müziğin içindeki enstruman seviyeleriyle daha rahat oynayabileceğimiz bir tavan boşluğu (headroom) verir.

    Ancak burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus vardır ki o da dip gürültüsüdür. Kompresörler çalışma prensiplerinin bir getirisi olarak dip gürültüsünü abartırlar. Az evvel yukarıda verdiğim trampet örneğini ele alırsak, kompresör kullanarak bir trampet vuruşunun ortalama şiddetini 12dB kadar artırırken aynı zamanda o trampet sesiyle beraber sinyale karışıp kaydedilmiş olan gürültüyü de 12dB miktarınca yükseltmiş olursunuz. O yüzden çoğu kompresörün hemen girişinde bir Noise Gate (gürültü kapısı) devresi bulunur ki bu noise gate'in açılıp kapanmasını kullanarak sesler arasındaki sukûnetli bölgelerdeki dip gürültülerini bloke etmek mümkün olsun. Vuruşların bulunduğu bölgeye denk gelen gürültülerin zaten önemi yoktur zira o vuruşun şiddeti dip gürültüsünden kat kat daha fazla olduğundan vuruşun altındaki gürültüyü beyin algılamaz, önemli olan gürültüyü sukûnetli anlarda kesmektir.

    Bu sebeple, henüz daha kayıt aşamasındayken dip gürültüsüne sebep olacak faktörleri en aza indirmek gerekir ki daha sonra miksaj aşamasında başınız ağrımasın.

    Şimdilik bu kadar, önümüzdeki günlerde kompresyon tipleri (soft-knee/hard-knee, single band/multiband), kompresyondaki metodlar, teknikler, kompresyondaki transparanlığın önemi ya da kompresörün tasarımından gelen bir renklendirmenin avantaja dönüştürülmesi, farklı kompresyon tekniklerinin farklı sesler üzerindeki davranış farklılıklarının incelenmesi ve tecrübeyle sabit bazı püf noktalara gireceğiz, tabii bu zaman alacak, dolayısı ile öyle bunları önümüzdeki üç günde benden beklemeyin.

    Ayrıca şunu unutmayın: Burada yazılanlar bir teknik izahattir. Oysa müzik bir sanattır, artistik yanı teknik yanından daha önemlidir, o yüzden müzik yapımında esas kriter " Rock müzik için gros pedalda -16dB threshold'da 6:1 rate 20ms attack 80ms release iyi gider" den ziyade "kulağına doğru tınlıyorsa doğrudur, yanlış tınlıyorsa yanlıştır" yaklaşımıdır. Zira "aman basayım kompresyonu ses seviyesini yükselteyim de beynine beynine vursun" derken aşırı kompresyondan sesin o keskinliğini öldürebilirsiniz de. O yüzden aklınızdan çıkarmayın, en güzelini deneyerek tecrübe ederek bulursunuz.

    iyi bir ücretsiz compressor için bunu indirebilirsiniz:

    E-Phonic expressor

    Başlık: Drum'ları Panlamak
    Gönderen:peakload
    Kaynak: TIK


    1)Prodüksüyonunuzda birden fazla kick kullanmayacaksanız panlama (sağa sola ayırmak) yapmakta fayda yoktur.eğer kickin frekanslarını iyi ayarlarsanız zaten headroom'da size sorun çıkartmayacaktır.

    2)Çalışmada birden fazla kick kullanılıcaksa,bunların frekansları birbiriyle uyumlu yapıda olmalı. Eğer frekansları hallettiğiniz halde,çok az da olsa rezonans mevcut ise kickleri çok dar bir pozisyonda (-3 +3 )panlayabilirsiniz.(yatay eksende olmasına özen gösterin)

    3)Drumları panlamak akustik müzikte genelde yatay eksende 8 pozisyonunda uygulanır.Fakat elektronik müzikte tek kural vardırda kural olmadığıdır. Bu nedenle hiç bir şekilde önceden planlı bir yapıma başlamamamız lazım.


    Başlık: Multiband Parametrik Kompresör C4
    Gönderen:deepCare
    Kaynak:TIK

    Equalization ve compression için bir kaç plug-in kullanmak yerine belki de C4 gibi bir multiband parametrik compressor kullanılırsa hem iki iş bir arada halledilmiş olunur hem de işlemciden tassaruf edilebilinir





    Bu arada Muon Tau da tercihim tau pro .hem bass hem lead için kullanılabilir.





    Başlık: Sidechain Nedir?
    Gönderen:Ahter_Sönmez
    Kaynak:TIK

    Sidechain bir tür kompresyon tarzıdır. Tipik Benny Bennasi tarzı sound'da duyduğunuz sidechaindir ve pumping effect adı verilen inişli çıkışlı bir ses elde etmenizi sağlar.

    Aslında sidechain dedikleri olay bir compresyon işleminden çok bir limitleme hatta gate işlemidir. (kişisel görüşüm-en azından yapılacaksa o şekilde yapılmalı)

    Sidechain'i elde etmek için önce ratio'u yüksek tutup sonra attack'i en hızlı olduğu konuma getirmeniz gerekir. Bassline'a ne kadar vurgu koymak istediğinize bağlı olarak relese parametresi de olabildiğince hızlı olmalıdır. Relese'i ne kadar hızlı tutarsanız kick'den sonraki bassline notası o kadar vurgulu gelir. Bunun sebebi ise çok basit bir mantıktır. Kick vurduktan sonra kick sesinin bittiği yerden önce bassline notası girer. Böylece kick bassline'nın üzerinde otorite kurar (hehe biraz türk filmi gibi garip anlattım ama bir bakıma demek istediğim kick soundu bassline'ı yutar..etkisiz bırakır)

    Sidechin için sadece dinlemeniz gerekmektedir. İşinizi kolaylaştırcak hiçbir tip-trick yoktur. Autogain vb. işe yaramaz...

    Forward Feed - Backward Feed (Feedback) diye çeşitleri vardır.

    Başlık: Cubase'de Sidechain
    Gönderen:naumoski
    Kaynak:TIK, TIK

    Aslında sidechaing compression mantığını birçok yerde kullanarak değişik ilginc sonuclar alabilirsiniz mesala bassline-synth yada kick-hats gibi ama günümüzde benassi'nin belkide yaygınlaştırdığı şekilde yani kick-bassline olarak kullanılıyor.
    Bunu yapmak için piyasada birçok plug-in vst falan var hatta cubase içindeki Waves C1 compressor ile bunu yapabiliriz ama ben bundan önce size gerçekten hem kullanımı çok basit hemde çok basarlı olan bir vst göstereceğim bununla üstelik her ortamda yapmanız mümkün vst olduğu için.
    Vst'nin adı DB Audioware Dynamic Processor demo download

    Kullanımı ise dediğim gibi oldukca basit şekilde görüldüğü üzere :


    bu vst'yi kick kanalınıza koyuyorsunuz ve SEND kısmını ON haline getiriyorsunuz daha sonra bassline üzerinde koyuyorsunuz ve buradada RECV kısmını ON yapıyorsunuz yani birinde send açık diğerinde recv biri gönderirken diğeri alıyor yani.İşte hepsi bu kadar aslında bundan sonra bir öndinleme yapın ve istediğin rengi yakalayana kadar trash-ratio ve attack gibi ayarlarla oynayın.

    Şimdi birde bunu Cubase'in içinde gelen WavesC1 compressor ile nasıl yapacaz onu öğrenelim.
    Şimdi Sidechain isimli bir "audio-stereo group açalım

    resimde gördüğümüz gibi WavesC1 compressorünü bu kanala yükleyelim ve panner üstünde sağ tuşa basıp oradan stereo combined panner'ı seçelim ve panner'ları orta seviyeye getirelim.



    Resimde görüldüğü gibi iki ayrı kanal açalım ve bu kanalların her birine resimmdeki gibi aynı anda vuran kick yazalım.
    Yada bir tane yazıp duplicate etsekte olur yani kicklerin seslerinin farklı olmayabilir.

    Sonra dediğimiz gibi bu kick layerlarını 2 ayrı kanala root edelim ve birinin adını kick diğerinin yani duplicate ettiğimizin adı trigger olsun(kusura bakmayın isimleri resimdekilerin aynısını vermek zorundayım)



    Burada önemli bir nokta "kick" diye adlandırıdğımız kanalımızı ses kartına "trigger" isimli kanalımızıda daha önceden "Sidechain" diye adlandırdığımız gruba gitmesi yada route edilmesi.
    Bu durumda sadece bir kanal dinleyen kişinin kulağına gidecek diğer ise içeriye sesin dynamiclerini değiştiren bir sinyal göndericek.Bir önemli ekte biz yapalım "trigger" isimli kanalın "pan" ayarını tamamiyle sol tarafa çekelim.

    Şimdi daha önceden yazdığımız basslinemizi ekleyelim.
    Bu bassline kanalımızın isminide "bass" verelim.



    Bass kanalını ekledikten sonra şekildeki gibi output'u Sidechain grubumuza yönlendirelim ve "pan" barını tamamiyle sağa doğru getirelim.Yukarıda hatırlarsanız trigger yani duplicate ettiğimiz kick kanalını sol tarafa almıstık buradada bassline kanalımızı sağ tarafa alıyoruz.Bu sayede sidechaining yapılırken kick sol tarafa doğru kısılırken bassline sağ taraftan yükselikcek ve inanılmaz bir etki yapacak.

    Şimdi yönlendirme işlemlerimiz bitti birazcıkda WavesC1 plug-inini edileyelim.Sidechain grubumuzu açalım ve editlemeye başlayalım.



    Öncelikle alt tarafta bulunan "Key Mod" kısmını L -> R yapalım. Bu olay yukarıda bahsettiğim sağdan sol tarafa doğru azalma ve yükselme olayını yapacak.
    Aslında bunun dışında yapmanız gereken önemli birşey yok geri kalanı sizin kulağınıza ve zevkinize kalmıs isteğinize göre Thresold,Ratio ve attack gibi ayarlarla oynayabilirsiniz.

    Bu olayı benzer şekilde fruity loopsta fruity peak controller ile yapabilirsiniz eğer çok zorlanıp yapamazsanız onunlada ilgili birşeyler yazarız ama dediğim gibi db-audioware ile fruityde cok basit oluyor.


    Başlık: Demo Cd Gönderimi
    Gönderen:Ahter_Sönmez
    Kaynak:TIK

    Demo Cd Gönderimi

    1)Parçanızın bittiğinden emin olun.. Bu gerçekten çok önemli !
    2)Araştırma yapıp sizin yaptığınız sound'a hangi label'ların uyguğunu öğrenin. Birkaç uzmana da danışabilirsiniz. Ufak bir liste yapın ama 10'dan fazla label olmasını önermiyorum çünkü tek tek ilgilenmeniz gerekir.
    3)En iyi parçalarınızı gönderin. Araya da şunu sıkıştırayım (hazırda bunu da dinlesinler) durumları olmasın, en fazla 4 parça gönderin zaten gerisini dinlememe olasılıkları büyük. En iyi parçanızı en başa koymayı unutmayın.
    4)CD kutusu ve renki basılmış cover kullanın. Etkileyici olsun.
    5)Biografi ve diğer ayrıntıları kaliteli kağıda basın.. okuması zevk versin.
    6)İletişim bilgilerini (adres, tel., email) ayrıca CD'nin üzerine de yazın.
    7)Göndermeden önce bağlantı kurun.
    8)Halk'la ilişkiler veya herhangi bir sorumlu ile telefonda görüşün. Onlara CD gönderdiğinizi söyleyin. İlgili olup olmadıklarını sorun. Onlara orjinal sorular yöneltin. Böylece sizin göndereceğiniz cd daha bi önem kazanacaktır.
    9)Gideceği yere sağlam bir şekilde ulaşması için CD'yi iyice paketleyin.
    10)Cevap almak için acele etmeyin ve arayıp da dinlediniz mi gibi sorular sormayın.



    Başlık: Mac’inizi Orkestraya Dönüştürme Rehberi
    Gönderen:jiX
    Kaynak: TIK, TIK


    Mac’inizi Orkestraya Dönüştürme Rehberi

    Müzik yapmak eskisi kadar kolay değil. İyi ve günceli yakalayan müziği yaratmak istiyorsanız artık ellerinizi sadece bir müzik aletine değil Macintosh’a da dokundurmak durumundasınız. Peki Mac’ler bu konuda size ne kadar yardım ediyor? Yazılımları hakkında ne kadar bilgi sahibisiniz? O halde birlikte müzik yapmaya ne dersiniz?

    Teknolojinin gelişimi birçok alanda olduğu gibi müzikte de inanılmaz bir değişim ve etkileşim yarattı. Önceleri sadece analog olarak yapılan müzik teknolojinin gelişimi ile birlikte bilgisayara taşındı. Bu sayede birçok Müzisyen hem yaratıcılığını perçinledi hem de daha kısa zamanda kaliteli işler üretmeye başladı. Bu süreç müzisyenlerin bilgisayarı daha iyi tanımaya çalışmasıyla hız kazandı.

    Günümüzde artık birçok Müzisyen bilgisayarı da işin içine katarak değişik sesler üretiyor, analog tınıları teknolojiyle harmanlıyor. Ancak bunu yaparken sadece müzik bilgisi değil, teknik bilgi de ön plana çıkıyor. Yani bir müzik parçası için nota bilmek veya enstrüman çalmak yeterli olmuyor. Bilgisayardan biraz anlamak yazılımları daha yakından tanımak gerekiyor. Hal böyleyken biz de kendi müziğini bilgisayarda geliştirmek isteyenler için rehber niteliğinde bir dosya hazırlamanın doğru olacağını düşündük.

    Mac ya da PC Ne Farkı Var?

    Konuya daha yakından bakmadan önce belirtmeliyiz ki müzik yapmak için bir Mac’inizin olması önemli bir avantaj. Çünkü hiç kuşku yok ki Macintosh’unuz varsa ve onda müzik yapmaya niyetliyseniz PC’ye göre daha az sorunla karşılaşacaksınız demektir. PC’de çalışırken hiç beklemediğiniz bir anda sorunlar çıkabiliyor ve yaratıcılığınızın en üst seviyesinde kendinizi teknik sorunlarla boğuşur bir halde bulabiliyorsunuz. Bunun yanı sıra Mac’te çalışmak inanılmaz bir rahatlık sağlıyor. Sistem oldukça basit ve stabil, yönetimi de kolay ve güçlü. Dolayısıyla yeni bir bilgisayar alacaksanız Mac’leri tercih etmenin ciddi bir faydası olacaktır.

    Diskoda Çal Evde Üret

    Mac kullanmanın yararlarını kısaca belirttikten sonra bilgisayarın müzikle raks edişine dair tarihe bir göz atmaya ne dersiniz?

    Aslında bilgisayarın müzik ile yoğun olarak kullanılması, elektronik müziğin 80’li yıllar sonuna doğru ivme kazanması, popüler olmaya başlaması ve 80’lerin diskjokeylerinin kendi müziklerini tek başlarına yapmaya başlaması ile aynı döneme denk geliyor. Bu süreç diskjokeylik kavramının klasik yapıdan çıkıp farklı bir özellik kazanması ile devam etti. Öyle ki diskjokeyler bir süre sonra “Diskoda çal fakat kendin de üret” söylemini kendilerine felsefe edindiler.

    Aslına bakarsanız elektronik müzik 80’lerin sonunda öyle birdenbire ortaya çıkmadı. 90’lı yıllarda büyük bir gelişme kaydeden bu müziğin geçmişi insanların dansetmesi kadar eski olmasa da oldukça gerilere gidiyor. Elektronik müziği literatürde, 20. yüzyılın başlarına kadar taşımak mümkün. Elektronik müziğin sıfır noktası olan 20. yüzyılın başlarında Avrupa çoktan endüstrileşmişti, trenler çalışıyor ve üretim olanca hızıyla devam ediyor, deyim yerindeyse dünya yerinden oynuyordu.

    Elektronik Müzik Anlam Kazanıyor

    Makinelerin çalışması sırasında çıkan sesler ve insanların işe gidip gelirken kullandıkları saatli kart basma aletlerinin ritmi gündelik hayatların bir parçası olmuştu.

    Tramvayların çıkardığı seslerin kombinasyonundan ya da egzoz gürültüsü ve aşırı insan kalabalığından kaynaklanan gürültüden rahatsız olmayan, hatta onunla birleşmeyi, bütünleşmeyi tercih eden besteciler, müziği edebiyata ait estetik bir titizlikten kurtardılar. Onun yalnızca bir eğlence aracı olduğunu kabul etmeyerek ona hak ettiği ciddiyeti geri verdiler. Modern besteciler, kendilerini endüstrileşmiş dünyaya taşıdılar. Onlar sıkı sıkıya oluşturulmuş yasalar kadar etkili gürültüden de nasiplerini aldılar.

    İlk Multimedya Kompozisyon

    20. yüzyılın ilk yarısında Atonal müziğin temsilcisi Arnold Schönberg ve nonkomformist Erik Satie “Sports et Divertissement” çalışması ilk multimedya komposizyonu yarattı. Tabii ki metin ve müzik resmin içinde yanyana duran iki parçaydı. 50’li yıllarda Karlheinz Stockhousen “Alle Klänge und Geräusche sind Music-Bütün Sesler ve Gürültüler Müziktir” adıyla tümüyle doğal ve sentetik seslerden montajlanarak gerçekleştirilen bir albüm hazırladı. John Cage ise, tamamen tesadüflere dayanan eşit bir şekilde kasti olarak değiştirilmiş deforme edilmiş seslerden oluşan bir beste yapmıştı. Daha sonra da Musique Concrète temsilcilerinden Pierre Schaeffer daktilo tuşları, sirenler ve bir sürü günlük gürültüden besteler ortaya çıkardı. Bu bestelerde bugünkü Sampling prensibine benzer bir şekilde ses bandı halkaları (loop’ları) üzerine çalışılmıştı.

    Elektronik müziğin tarihçesine ileriki yazılarımızda da devam edeceğiz. Şimdi, 90’lı yılların başıyla beraber daha da önem kazanan bilgisayar kullanımı ile ilgili ipuçlaırını vermeye başlıyoruz.

    Yukarıda da anlattığımız gibi bilgisayarın müzikle birlikte anılmaya başlaması bu konuyla ilgili insanları bilgisayarı daha yakından tanıma zorunluluğuyla karşı karşıya bırakmıştı. Dolayısıyla bilgisayarda hangi sistemi kullanacağınızdan tutum hangi yazılımların ne tür avantajları var bilmek gerekiyor.

    Hangi Sistemi Kullanmak Gerekiyor?

    Mac’inizin CPU gücünü belirlemeden önce nasıl çalışacağınıza karar vermeniz gerekiyor. Eğer MIDI file ile çalışacaksanız herhangi orta güçte bir Mac fazlasıyla işinizi görecektir. Fakat çalışmalarınız Audio dosyası ile olacaksa ciddi anlamda güçlü bir bir Mac’e ihtiyacınız olacaktır. Güçlü bir Mac deyince insanun aklına son çıkan Mac’ler geliyor. Şu an en popüler makinelerden biri olan Power Mac G4 867 Dual Processor sizin zevkle müzik yapmanızı sağlayabilir. Eğer çok sayıda Audio kanal kullanacaksanız daha da güçlü bir modeli tercih etmeye çalışın. Dolayısıyla hangi file ile çalışacağınıza karar verirken aklınızın bir köşesinde, bu işleri hangi Mac’te yapabileceğinizi düşünmeniz gerekiyor.

    Gerekli Donanım ve Yazılımlar

    Mac’te müzik yapabilmek için gerekli yazılım ve donanımları isteğe bağlı olarak artırmak mümkün. Ancak biz iyi müzik yapmak isteyenlere rehber niteliğinde bulundurulması gerekenleri şöyle belirtebiliriz.

    Donanımlar

    Ø Audio Interface (Ses Kartı)

    Ø MIDI (Musical Instruments Digital Interface)

    Ø MIDI Controller (Keyboard, Drum Machine vb.)

    Ø En az bir çift MIDI kablosu

    Ø Bir çift Speaker ve onları besleyen uygun bir Anfi

    Øİsteğe bağlı olarak Ses Modülleri

    Yazılımlar

    Ø Audio ve MIDI Sequencer: Cubase, Logic Audio veya Digital Performer gibi yazılımları kullanabilirsiniz. Daha başka alternatifler olmakla birlikte ilerideki tercihleriniz bunu belirleyecektir.

    ØSoftware Instruments (Virtual Instruments) Soft Synths, Soft Sampler, Reason, B4, Pro-53, Kontact, Halion ilk akla gelen oldukça kullanışlı yazılımlar.

    Ø Müzik yapmak istiyorsanız çok sayıda ses duymanız, bu konuda kendinizi geliştirmeniz gerekiyor. Bunun için de nerede olursa olsun etrafınızdaki sesleri izlemeniz haberinde olmanız lazım. Ayrıca içinde bol miktarda ses ve ses kaynağının olduğu CD’lerden de yararlanabilirsiniz. Bu tarz CD’ler içindeki sample sesler veya looplar yaratıcılığınızı artıracaktır. Bir de çeşitli Web sitelerinde bu tür kaynaklar yer alıyor.

    Uygulama Aşaması

    Yazılım ve donanımları da belirledikten sonra yavaş yavaş uygulama aşamasına geçiyoruz. Öncelikle amatör ve yarı profesyonel kullanıcılar için yazılımlarla ve uygulamalarla ilgili küçük başlangıç bilgilerine değineceğiz ve hangi yazılımlar ile başlangıç yapılması konusunda ufak ipuçları vereceğiz. Elbette bu bilgilerden sonra asıl seçimi siz yapacaksınız. Yapacağınız seçim gerçekleştirmeyi düşündüğünüz müzik türü ile mutlaka örtüşmelidir. Daha sonra seçtiğiniz türe uyumlu yazılımlar seçecek ve kullanacaksınız.

    Yeni Başlayanlar İçin

    Eğer müziği bilgisayarda yapma işine ilk defa bulaşıyorsanız öncelikle aldığınız hardware ve software’lerin kullanma kılavuzuna şöyle bir göz atın. Her ne kadar çok fazla bilgi edinemeyecek olsanız da en azından şemalar, şekiller ve terimlerle göz aşinalığı yaratacaksınız. Bu da ileriki çalışmalarınızda işinizi kolaylaştıracaktır.

    Öncelikle bir G4 867 DP’nizin olduğunu varsayarsak orta derecede bir ses kartınızın bulunması gerekir ve en azından 2 in 2 out midi interface’a sahip olmanız lazım.

    Şimdi yapmanız gereken Mac’inizi müzik üretebilecek konuma getirmek. Bunun için de gerekli ayarları oluşturmanız lazım. Ses kartınızı PCI yuvasına taktıktan sonra sürücüyü yüklemeniz gerekiyor. Sürücü yüklenir yüklenmez makinenizi yeniden başlatıp denetim masasından ses denetimini şeçerek default input ve output ayarlamalarını yapın. Bazı ses kartlarının hem Apple Sound Menager hem de ASIO (Audio Streaming Input-Output) sürücüsü vardır. Bazılarının ise Apple Sound Menager sürücüleri yoktur ve bunlar yalnızca ASIO sürücüsüne sahiptir. Bu nedenle kartları ses denetim masasında göremezsiniz ve default Input/output olarak kullanamazsınız. Yalnızca kullandığınız yazılımın Audio Setup kısmından ASIO sürücüsünü görebilir ve ses kartını aktif hale getirebilirsiniz. Bu işlemi yaptıktan sonra sıra Midi (Musical Instruments Digital Interface) arayüzünüzün sürücüsünü install edip bir setup ayarı oluşturmaya geliyor. Bunun için önce Mac OS klasikte bir midi menager yazılımına ihtiyacınız var. Bu noktada iki yazılım önerebilirim. Opcode‘un OMS’si (Opcode Music System) veya MOTU’nun (Mark of Unicorn) ücretsiz Midi yazılımını tercih edebilirsiniz. Ancak OMS’nin daha yaygın ve kullanımı kolay olduğunu söyleyebiliriz. Interface’i kurup OMS’yi yükledikten sonra Midi ayarlarınızı yapabilirsiniz. Mac OS X’te ise böyle bir işleme gerek kalmaz bunun nedeni ise MacOs X ‘te sistemin kendi içinde bulunan bir Audio ve Midi Menager denetim masası var.

    Midi Interface’i USB porttan Mac’inize bağlıyken yüklediğiniz yazılımı (OMS) çalıştırıp midi portlarınızı aratıp bir Stüdyo düzeneği oluşturduktan sonra artık midi arayüzünüz tüm input ve output’ları ile kullanıma hazır demektir. Bundan sonra kullandığınız müzik yazılımının midi setup kısmından midi portlarınızı tanımlayabilir ve her şeyi kontrol edebilirsiniz. Dolayısıyla artık Audio ve Midi olarak sisteminiz yapılanmış duruma geldi.

    Daha sonraki aşamada ses kartı, midi interface ve midi keyboard’unuz ile birlikte hangi yazılımı kullanacağınıza karar verin. Örnek olarak Cubase, Reason ve herhangi bir Softsynth tercih edilebilir. Native Instruments Absynth yeni başlayanlar için uygun bir Softsynth olabilir.

    Cubase sizin Audio ve Midi kayıtlarınızı, arrangelerinizi, editlerinizi gerçekleştirdiğiniz, yaptığınız mixleri kaydeden ana sequenser yazılımınız olacak. Reason hem basit kullanımı hem de içindeki farklı ses modülleri ile ses ihtiyacınızı giderecek ritm yazmanızı kolaylaştıracak ve içindeki kendi sequenseri ile birlikte size çok geniş bir kullanım alanı yaratacaktır. Reason öz olarak bir softsynth’dir fakat ben onu bir outboard yazılımı olarak da adlandırıyorum. Reason’ı kendi başına kullanabileceğiniz gibi ondan Rewire yardımı ile Cubase üzerinden birbirine Sync ederek de kullanabiyararlanabilirsiniz.

    Reason üzerinde 2 değişik Softsynth (Subtractor-Malström), 2 Sampler (NN19 Digital Sampler-NNXT Advanced Sampler), 1 Loop player (Dr.Rex), 1 Pattern (Step) sequenser (Matrix), 1 Midi sequenser, 1 Drum modül (Redrum), 1 Mixer (reMiX Virtual Mixer), Rebirth Input Machine, 1 Hardware interface (Midi in Device-Audio Out), 2 Band Parametric EQ ve çeşitli efektler barındırıyor. Prensip olarak bilgisayarınızın gücünü göz önünde bulundurarak bunlardan istediğiniz adette açabilirsiniz. Ne kadar fazla uygulama açarsanız o derece verimli çalışırsınız ancak bunun için bilgisayarınızın yeterince güçlü olması gerekir. Daha sonra da Native Instruments Absynthsi ile içindeki kendi presetlerini kullanabilir ve değişik analog sesler üretebilirsiniz. Daha sonra da Arpeggio’ları ile melodiler yazabileceksiniz. Elbette Native Instruments ile müzik yaparken en büyük yardımcınız midi keyboardunuz olacaktır. Midi keyboardunuz ile Reason ve diğer VST (Virtual Studio Technologie - Steinberg tarafından yaratılmıştır) enstrümanlarını kontrol edebileceksiniz ve notalarınızı yazabileceksiniz. Midi kontroller ismini de verebileceğiniz keyboardunuz aynı zamanda bilgisayarınızı gerçek bir enstrüman gibi kullanmanızı sağlayacaktır.

    Daha Basite İndirgersek...

    Basit bir anlatımla aslında Cubase, Reason ve birkaç küçük yazılımla beste yapabilir, şarkı yazabilir, düzenlemelerinizi yaparak kendinize ait müzikler oluşturabilirsiniz. Elbette

    MP3 yapıp müzik arşivi oluşturmaktan bahsetmiyoruz. Çünkü başlangıç aşamasında bile yapabileceğiniz çok şey var. Yeter ki yazılımları ve donanımı tanımaya daha çok vakit harcayın. Böylelikle müzik zevkinizi kullandığınız yazılımlarla etkileşimli olarak bütünleştirmeyi başaracaksınız ve gerçek anlamda bir müzik parçası yaratmış olacaksınız.

    Yukarıda bahsettiğimiz şeyler size başlangıç için ilk aşamada bir takım ipuçları sağlayacaktır. Zaten biz de ileriki sayılarda sizlere çeşitli detaylar vereceğiz ama bundan daha önemlisi sizler yazılımlarınızı kullandıkça ve kavramaya başladıkça yazılımlarınız ile neler yapabileceğinizi görecek ve kendinize ait küçük püf noktaları bulacak ya da oluşturacaksınız.

    Burada önemli olan bir noktada hayal gücünüzü kullanmaktır çünkü bir yazılımı iyi bilmek ve kullanmak yeterli değildir. Bunun yanında hayal gücünüz de en az onun kadar önemlidir ve bu size seslerle nasıl oynayabileceğinizi gösterecektir. Elbette eğer gerçekten özel bir şeyler üretmek istiyorsanız...

    Yarı Profesyoneller

    Orta seviye kullanıcıların yazılımları seçeceği yazılımlar konusunda birkaç küçük ipucu vereceğim.

    Bu aşamada en azından bir G4 867 DP’nizin olduğu ve içinde iyi bir ses kartınızın bulunduğunu varsayıyoruz. Bunun dışında 8 in 8 out midi interface kullanmak rahatlatıcı olacaktır.

    Eğer Macintosh’unuzda Classic sistem (yani 9.2.2) kullanıyorsanız Sequenser olarak Logic Audio veya Motu Digital Performer’ı tercih etmeniz yararlı olacaktır. Çünkü bu iki yazılımın da Cubase’a göre daha güçlü yanları var. Örneğin Logic Audio, Cubase’e göre daha az CPU kullanır. Bunun denemesini şöyle yapabiliriz. Hem Logic hem de Cubase’de aynı VST enstrümanlarını aynı adette açarak kanallarımıza yönlendirelim. Daha sonra da her iki yazılımda VST performans penceresini açtığımız zaman CPU kullanım oranlarını birbirleri ile kıyaslama olanağını bulacaksınız. Açıkça görülüyor ki Cubase bu konuda pek başarılı değil. Eğer sistem olarak MacOS X 10.2 Jaguar kullanıyorsanız Logic’i (5.3 sürümü ve üzeri) Cubase SX’i gönül rahatlığı ile kullanabilirsiniz. Fakat Cubase SX’i klasik platformda çalıştıramazsınız. Çünkü Mac versiyonu Mac OS X için yazılmıştır ve Unix tabanlı olduğu için daha uyumlu ve güçlü çalışıyor. Ayrıca yeni sistem ile birlikte Cubase daha stabil bir yapıda oluşturulmuş. Bu da klasik sistemde eski Cubase versiyonlarında karşılaştığınız problemlerle karşılaşmayağınız anl***** geliyor. Diğer bir deyişle artık Cubase de bu yeni versiyonu ile diğerleri kadar güçlü bir yazılım konumuna geçti. Sequenser yazılımına karar verdikten sonra kendi setup’ınızı oluşturup otomatik olarak yükleme ayarı yapabilirsiniz.

    Cubase VST (Steinberg): Başlangıç için kullanımı kolay, fiyatı da oldukça uygundur. Fakat fazla CPU kullandığından dolayı gerçek zamanlı çalışmada problem çıkarabilir. Ayrıca sadece Classic tabanlı olarak kullanılabiliyor. Standart gelen pluginlerinin az olduğu yazılım artık üretilmiyor.

    Cubase SX (Steinberg): Cubase VST’ye göre genel olarak daha güçlü bir performansa sahip olan Cubase SX’in fiyatı da biraz daha yüksek. Standart gelen pluginler az. Öte yandan video görüntü desteğini sağlıyor. Dolayısıyla istenildiği takdirde görüntü ve ses montajı yapılabiliyor.

    Logic Audio (Emagic): Klasik tabanda kullanılması gereken gerçek yazılımlardan biri olan Logic’in avantajı işlemciye yük bindirmemesi, dezavantajı ise fiyatının yüksek olması ve kullanım kolaylığının olmaması. Ayrıca birlikte gelen standart plugini de fazla ve kullanışlı.

    Digital Performer (Motu): Çok iyi bir yazılım fakat özellikle Türkiye’de kullancı sayısı az ve fiyatı yüksek. Kullanımı zor olan Digital Performer performans olarak oldukça başarılı. Birlikte gelen pluginler kullanmakta tereddüt etmeyeceğiniz bir niteliğe sahip.

    Son Söz

    Biz elimizdeki donanım ve yazılımları, müzik aletlerini kendi yaptığımız müzik türüne ve bizim ses zevkimize göre belirledik. Sizler de ileriki aşamalarda bir ses kartı, ses modülü ya da bir hardware synth alırken büyük bir olasılıkla ses zevkinize göre hareket edeceksiniz. Fakat bunu yaparken bile dikkat etmeniz gereken aldığınız aletin mutlaka ve mutlaka size geniş bir kullanım alanı sunması ve diğer aletlerinizle uyum lu olmasıdır. Bizim önerimiz kullanmayacağınız veya çok az kullanacağınız bir şeye yatırım yapmamanızdır. Çünkü aldığınız her alet bence kendiniz için yaptığınız maddi ve manevi bir yatırımdır. Yazı içerisinde de belirttiğim üzere MacLine’ın önümüzdeki sayılarında müzik ile ilgili konulara devam edeceğiz.

    Profesyoneller Ne Kullanıyor?

    Ben Klasik Sistemde Logic Audio (Emagic), Mac OS X’de ise Cubase SX (Steinberg) kullanıyorum. Reason, Recycle, Rebirth (Propellerheads), Audio Editing ve Mastering için Spark (TC Electronics), Prosoniq Power Bundle (Prosoniq) ve Peak(Bias)’i tercih ediyorum. Softsampler olarak EXS24 (Emagic) Kontact ve Battery (Native Instruments) oldukça kullanışlı yazılımlar, Bunun yanında SoftSynth gereksinimi duyuluyor. Reaktor, Absynth, Pro 53, FM7 (Native Instruments), Model E(Steinberg), ES1, ES2, EVP8 (Emagic), Ableton Live ve Traktor ise kullandıgim diğer yazılımlar.

    Görüntü ve Ses Montajında ise Steinberg Nuendo Multiset ses kartı (Audio Interface) ile birlikte Nuendo Surround yazılımını tercih ettim ve bence bunlar fiyat performans değerlendirmesine bakıldığında çok çok iyi yazılımlar.

    Hardware bölümüne geçtiğimizde Powerbook G3 333, G4 Titanium 667 ve Desktop G4 400 (867 DP‘e uprade etmeyi düşünüyorum) kullanıyorum. Ses kartı olarak Logic Audio ile birlikte Emagic’in kendi ürünü olan Audiowerk 8’i tercih ediyorum. Ayrıca yeni nesil kartlardan da Nuendo Multiset ve Creamware PowerPulsar’ı (üzerinde kendi DSP chiplerini barındırıyor) tercih ettim. Bu kartların her ikisi de 24 bit 96 KHz hızında çalışmakla birlikte profesyonel kullanıma yönelik düşünüldüğünde fiyat performans açısından oldukça ekonomiktir.

    Midi interface: Midiman 8x8 ve Steinberg Midex 3, Midi keyboard Evolution MK-249C(USB).

    Midi kontroller: Phatboy ve Tascam U-428, outboard olarak ise EMU Extremlead ses modülü, Novation K-Station virtual analog Snyth, Korg EA1 - ER1 - ES1, Behringer Compressor, Mixer ve Pachbay, Akai CD3000XL Sampler, Sony Amplipier, Yamaha NS10M ve Alesis Monitör One yakın dinleme hoparlörü kullanıyorum.

    1964 yılında doğan Hakan Demirler, Viyana’da WU Vienna Üniversitesi’nde ekonomi okudu. Viyana’da diskjokeyliğe başlayan Hakan arkadaşlarıyla birlikte Nurschrec isminde bir plak firması kurdu. Geçtiğimiz aylarda “Saydam Aşk” isimli bir albüm çıkaran Hakan, Elma Bilgisayar’da audio ve video departmanında satış ve teknik destek bölümünden sorumlu.

    Basit Bir Stüdyonun Fiyat Analizi

    -PowerMac G4 867 DP 2399 dolar
    -Midiman Audiophile 24/96 Ses Kartı 230 Euro
    -Midi Interface – Midiman 4x4 150 Euro
    -Oxygen8 Midi Kontroller Keyboard (2 Oktav) 165 Euro
    -Alesis MK2 (Aktif Stüdyo Hoparlorü) 750 Euro
    -Behringer Mixer UB 1204 218 Euro
    -Cubase SX (yazılım) 620 Euro
    -Reason 2.0 (yazılım) 320 Euro
    -NI Absynth (yazılım) 299 Euro


    Başlık: Rewire Nedir?
    Gönderen:BrN
    Kaynak:TIK, TIK

    Rewire teknoojisi Propellerhead ve Steinberg tarafından gelişririlmiş, programlar arası iletişimi sağlayan digital ses protocolüdür. Hem Mac hem de PC ortamlarında kullanmak üzere yaratılmıştır. Sanal kablolama (virtual cable) programlarını saymassak bu teknolojiyide bir çeşit programlar arası kablolama gibi tanımlamak mümkündür.

    Rewire teknolojisini barındıran 2, 3 hatta 4 programı aynı anda kullanmak mümkündür.İşlemciniz 2 programın rewire teknolojisi kullanmadığı zamanlardaki harcadığı cpu gücünü çok daha azını kullanır. İşlemciniz de yorulmaz sizin sinirlerinizde.

    REwire teknolojisini size host programınızdan rewire olarak çalıştırdığınız programı gerçek zamanlı kullanmanıza olanak tanır.
    Örn:Cubase SX ve Reason veya Nuendo, Reason ve FL studio veya FL studio5, Reason.Kısacası destekleyen host programınız altındaki rewire uyumlu porgramları kullanmak gibi.

    Bazı programlar rewire desteklemesine karşın slave çalışmaya mahkumdur.
    Örnek: Reason,Virsyn Tera..
    Bu programlar ancak bir host programı altında rewire çalışma özelliğine sahiptir. Örn: Cubasesx, FL studio5, Nuendo (host)

    Cubase, Reason ve FL studio programlarını Rewire teknolojisi ile gerçek zamanlı kullanma

    Cubase programını açalım. (Nuendo ve Cubase aynı firmanın (Steinberg firmasının) yazılımı olduğundan rewire ayarları aynıdır.Yani burdaki işlemi Nuendo ile de deniyebilirsiniz.)

    Device altından rewire olarak kullanıcağımız programları seçelim.(Ben elimde bulunan ve en çok kullanılan Reason ve FL studio programlarını seçeceğim.Rewire desteği ile çalışan daha birçok program var)

    Cubase SX'in Device seçeneği altında FL Studio ve Reasonu seçtiğimiz zaman rewire penceresi açılacaktır. Rewire programı için master kanalı active etmeniz şimdilik yeterli. Altındaki diğer kanalları rewire olarak kullanacağınız programdan o kanala yönlendirip cubase içinde efektlendirmek de mümkün.

    Rewire pencerelerini active ettikten sonra kullanacağımız programı açıyoruz.

    FL size hazır presentleri ile gelir. İstediğiniz vsti yi cubase altından herhangi bir midi kanalına yönlendirip kullanabileceğiniz gibi. FL içineki squencede yazdığınız samplelarıda cubase içinden yürütebilirsiniz.

    Reason programıda default song ayarlarınıza göre karşınıza çıkacaktır.

    Bu 3 programı sağlıklı biçimde optimum olarak kullanmak Rewire arabirimi ile mümkün.

    Reason ve FL studio programlarını Aynı anda kullanma Rewire Modu


    Öncelikle FL programını açın daha sonra FL'nin sequencer bölümünden herhangi bir sample örneğine sağ tıklıyoruz insert channel altından rewire modunu seçiyoruz.



    Rewire modunu seçtikten sonra karşımıza açılacak pencerede...



    1.Rewire olarak kullanıcağımız programı seçmek için basıyoruz.
    2.Rewire olarak kullanabileceğimiz(destekleyen) programı seçiyoruz.Reason
    3.Show panele de bastığımız anda reason programı açılıyor.

    Ve iki programı tek bir sequence olarak kullanabilirsiniz.


    Burada önemli olan 2 veya 3 programı aynı anda gereksiz biçimde kullanmak değil ihtiyaçlarımızın ve programların ne olduğunu bilip.Ona göre maksimum performans alarak hayal gücümüzü en yaratıcı ve rahat bir biçimde hayata geçirmek.


    Başlık: Reverb nedir?
    Gönderen:peakload
    Kaynak: TIK

    Reverb Nedir?

    Herhangi açık veya kapalı bir alanda seslerin bir kısmı direkt olarak ,bir kısımıda etraftaki yapılardan yansıyarak ve-veya yankılanarak dolaşır.Bizim duyduğumuz ses ise bu iki sesin toplamından oluşmaktatdır.Bu iki birleşimden oluşan mevcut ses reverbation adını alır.Software veya hardware olarak kullandığımız reverb cihazıda bu etkiyi yaratmak için uygulanır.Dolayısı ile görevi "ALAN" etkisi yaratmaktır.Bu etkiyi,istediğiniz ortam etkisi neyse,onun yapısına göre siz belirlersiniz.Bunun içinde bir reverb aletinin üzerinde bazı parametreler vardır.Bu parametrelerin "GENEL" yani hemen hepsinde olanları şunlardır:

    DRY/WET : Adındanda anlaşılacağı gibi bu parametre,yukarıda belirttiğimiz kuru ses (direkt dolaşan),ve etraftan yansıyan ses (yapılardan yansıyarak dolaşan) miktarını belirtmek için kullanılır.Standart cihazlarda parametresi 0/127 arasıdır.ne kadar yükseltilirse,direkt ses etkisi o kadar azalır ve yansımış ses duyulur.Bir nevi yansıma yoğunluğunuda arttırır.

    HF-DAMP: Bu parametre uygulanacak sesin,düzgün yapıdamı (dümdüz bir duvar,düz bir mermer,düz bir kalebodur,girintili çıkıntılı bir oda,vs. bir çok alan)yoksa engebeli ve-veya girintili çıkıntılı bir ortamdamı dolaştığını belirlemek için kullanılır.Mesela,girintili ve çıkıntılı duvar yapısına sahip bir odada üst frekanslar o çıkıntıların içlerine girip yapısında bozulmalar gösteriri.Ama alt frekanslar üst frekanslara göre çok daha az bozulmaya ve-veya kırılmaya uğradığı için adı HF-DAMP (hi frequances damping) ve HI-DAMP (hi damping) olarak geçer.Standart cihazlarda parametresi 0/127 arasındadır.Ne kadar yükselirse üst frekanslarda o kadar damping etkisi yaratır.

    Decay: bu terim hepinize tanıdık bir terimdir.reverbdeki görevi kullanılacak etkinin bozuma uğramadan ne kadar devam edeceğini belirlemektir.Bir nevi reverb süresini belirler.fakat üzerinde ayrıca Release parametresi bulunan reverblerde.decay'in görevi şiddet uzunluğunu belirlemektir.etki uzunluğunu değil.Standart cihazlarda parametresi 0/127 arasındadır.

    Size: En fazla dikkat gerektiren parametre budur.Görevi alan genişliğini belirlemektir.Standart cihazlarda parametresi 0/127 arasındadır.Ne kadar yükselirse,o kadar geniş alan etkisi yartır.Örnek vermek gerekirse,0-10=kibrit kutusu ,10/35 küçük bir oda,35/45 orta genişlikte bir oda,45-60 büyük bir oda,60/75 konser salonu,75 ve üstü Arena'dan space genişliğine kadar gider.

    Diffusion: Bu parametrenin reverbdeki görevi;reverbizasyon ortamındaki boşluk etkisinin miktarını belirlemektir.Açmak gerekir ise,bir ortamda normal ses nasıl yankılanıyorsa,reverbizasyon seslerde yankılanır.Bu parametrede her iki ses arasındaki reverb yoğunluğunu belirler.Bir nevide iki sesin reverbini üst üste bindirir.

    Predelay: Bu parametrenin görevi bildiğimiz delay değil,adındanda anlaşıldığı gibi ilk geçikmeyi sağlamaktır.Yani şöyle düşünelim.Kapalı bir alanda bir duvar ile başka ikinci duvar düşünün.Bunlardan birine sırtınızı yaslayıp bağırdığınızda,ses ikinci duvarın uzaklığına oranda belirli bir geçikmeyle duyulur,fakat tekrar etmez.Bu gecikme bir kereye mahsus olur.İşte bu parametrede,normal sesin,reverbizasyona ne kadar bir gecikmeyle uğrayacağı zaman aralığını belirtmek için kullanılır.

    Normal bir reverbin üstünde bulunan parametreler bunlardır.Daha bir çok teferrüat içeren reverblerde var.Gate,Room Shape,Vibrato,Entegre Delay,vs. onlarca var.Yukarıdaki parametreler yeterli olacaktır.
    Başlık: Breakdown Yapımında Püf Noktalar
    Gönderen:naumoski
    Kaynak:TIK

    Breakdown bölümlerinde dikkat edilmesi noktalardan bir tanesi zamanlamadır,hani hep deriz ya "trance müzik bir kompozisyondur ve giriş,gelişme,sonuc bölümlerinden olusur" aynen bundaki gibi breakdown gelişme kısmında olmalı ve zaman aralığı şarkının bütünüyle uyumlu olmalıdır.

    Breakdown ile ilgili ikinci bir tavsiyem breakdown bölümüne parçayı iyi hazırlamaktır,yani bu nasıl olur ne biliyim parçanıza göre değişir ama uzun ama derinden gelen bir snare fill,sonlarada doğru yükselen bir pad,hi-hat'lerin kesilmesi ve belkide sonunda ciiiuhuuuuuvvvv diye bir delay+reverb effect girmesi işte bu hazırlığın sonucunda ancak dinleyicinin kulağı alışır ve breakdown bekler duruma gelir.

    Onun dışında önemli bir nokta "rising pad" tarzı stringler kullanılmasıdır. String Padin breakdown bölümündeki main synth'iniz ile tonları tutması bu ayrı bir derinlik verecektir.

    Ayrıca isteğe ve parçaya bağlı olarak vocal kullanmanız önemli bir etki verir.
    Bir ayrı konuda bu bölümde derinliğin echo ve reverb effectleri ile sağlanması.
    Son kısım ise breakdown'un çıkısını iyi yapmaktır tıpkı girişteki gibi costurucu olmalı ve sonrasında dinleyicinin kullağı bos kalmamalıdır.


    Başlık: Ahter Sönmez Music Theory
    Gönderen:Ahter_Sönmez
    Kaynak:TIK


    Ahter’s Music Theory

    Söyle bir giriş yapmakta fayda var:

    "Nota kavramını frekanslar oluşturur..." (gaz bulutu diye buna denir işte namouski)

    Hiç bilmeyenlerinize biraz garip gelse de evet notalar aslında frekanslardır ve aralarında belirli frekans aralıkları bırakılmıştır...

    İşte müzikte ne oluyorsa aslında bu aralıklar yüzünden oluyor diyebiliriz. Mesela bir melodiyi oluşturan notalar değildir.. notalar arasındaki o aralıkların farklı kombinasyonlarıdır.

    Kafanızı karıştırmamak için notalara x, y z isimlerini veriyorum.

    x ile y arasında 1 ses, y ile z arasında ise 1.5 ses olsun

    Bir melodi çalıyorsunuz diyelim ki notaları söyle(zamanları 16'lık olsun):
    x-x-z-y-z diye melodimiz var, bunun aralıklarını çıkartacak olursak

    1~2.5~1.5~1.5 gibi bir aralık dizimiz var. Melodiyi bir arkadaşınız dinledi ve çaldığınızı aklında tuttu diyelim. Eğer siz herhangi bir s t k isminde 3 nota bulursanız ve aralıkları 1~2.5~1.5~1.5 olacak şekilde çalarsanız, parçayı az önce dinleyen arkadaşınız:
    “Aaa az önce bu melodiyi çalmıştın...” diyecektir.

    Pek bu iki melodi arasında farklı olan nedir?? Cevap: x=s, y=t, z=k OLMADIĞI sürece melodilerin tonlarıdır farklı olan. Hani şarkıcıların bir türlü şarkıya giremediği ve transpoze etmek (tonunu değiştirmek) ile ilgili olan kavram...

    Gelelim asıl konumuza.. akorlar... minör majörler vb vb. Yazıma yukarıdaki örenkle başlamamın sebebi size aralık kavramını açıklamaktır çünkü arkorlar tamamen aralıklarla ilgili şeyler...

    Lafı uzatmadan söyle diye biliriz.. Normal akorlar en basit hali ile 3 sesten oluşur ve sesler arasındaki aralıklar sesin geneline karakteristikbir özellik verir. Genel olrak bu özellik 2’ye ayrılır... Majör ve Minör.

    Minör sesler daha bir buruk- hüzünlü duygu dolu olarak duyulurlar.. Slow parçalarda bol bol minör vardır. Trance’da da bol bol minör duymak mümkündür.

    Major sesler minör’ün aksine daha bir enerji dolu- mutlu seslerdir... Marşlar, çocuk şarklılar vb genellikle majör serilerden yapılır.

    Önemli olan seslerin dizilimidir. Örnek verecek olursak doğal bir minör dizilimi:
    tam ses-yarım ses- tam ses-tam ses- yarım ses- tam ses-tam ses diye gider.
    Tam sesleri piyano’daki bir nota, yarım sesleri diyezli bir nota olarak düşünebilirsiniz.
    Örnek: La minör akoru: la,do, mi notalarından oluşur...

    Birçok farklı akor ve birçok farklı gam olduğu için bunların dizilimleri çok fark eder. Daha ayrıntılı dizilimlere bakmak için google’ı kullanabilirsiniz. Ne kadar fazla dizilim ve akor olduğu sizi şaşırtacak. 5’li 7’li akorlar vb vb vb... Gerçekten çeşit çok !!

    Arpej akor notalarının belirli bir sıra ve ritim içinde çalımasından oluşan ufak melodidir..

    Başlık: Ses Encoding Formatları Hakkında
    Gönderen:ttrance
    Kaynak:TIK

    MONO

    Mono yada “monoural” ses, ses sinyalinin tek bir kanala kaydedilmiş olması anl***** gelir. Mono sesi birden fazla hoparlörde dinleyebilirsiniz. Fakat tüm hoparlörler aynı ses sinyalinden beslenecektir.

    STEREO

    Stereo yada “stereophony” ses sinyalinin iki kanala kaydedilmiş olması anl***** gelir. İki hoparlör yardımıyla ‘mono’dan çok daha geniş bir dinleme alanı yaratılır. Bu dönemin gelişmeleri dinleme keyfini birkaç kat arttırmanın ve doğal sese daha yakın bir tını yakalayabilmenin yanısıra ses reprodüksiyonuna iki boyut kazandırdı.

    DOLBY SURROUND (YADA DOBLY STEREO)

    Her şeyden önce tüm “çok kanallı” ses formatlarını , kodlama (yada sıkıştırma) ve kod açma mantığına dayandığını belirtmeliyiz. Bunun sebebi çok kanallı verinin saklanma / taşınmasında ki kapasite sorunudur. Bu nedenle analog çevreleyen sesin ilk formu matriksleme adı verilen bir yöntemle yaratılmış dır.Bu yöntemin en bilinen örneği’de 70’li yıllardaki başarısız 4 kanallı “kuadrofonik” sestir.
    Kuadrofonik ses yaşayamadığı ama ardında tüm çevreleyen Ses formatlarına temel oluşturan matriksleme yöntemini miras bıraktı. Bu yöntemin çalışma prensipleri bugün çok kanallı dijital ses tenolojilerinin de temelini oluşturur. Teknik anlamda 4-2-4 matriksleme olarak da bilinen dobly surround formatında ses sağ , sol ve efekt olmak üzere 3 kanaldır.
    Bir başka ifadeyle ses, 4 kanal olarak kodlanır. Ancak 3 kanal olarak çözülür. Merkez kanal aynen stereo ses imjında olduğu gibi sanal olarak meydana gelir.


    DOBLY SURROUND PRO LOGİC

    Dobly Surround Pro Logic 90’lı yılların başında Dobly surround formatının evrim geçirmiş versiyonu olarak tanıtıldı ve hızla yaygınlaştı.
    Dobly Surround Pro Logic, Dobly Surround ile aynı analog temele ve 4-2-4 matriksleme formülüne dayalıdır. Kodlama işlemi de tamamen aynıdır. Fark “kod çözme” aşamasındadır. Yukarıda açıkladığımız üzere Dobly Surround formatında sağ merkez sol efekt sinyalleri stereo kanallar üzerine bindirilmek üzereydi (matriksleme). Dobly Surround Pro Logic kod çözümü sırasında yapılan bu matriks’in 4 kanal olarak yeniden çözülmesidir. Dobly Surround Pro Logic formatının , Dobly Surround’dan farkı merkez kanalın sanal olarak değil doğrudan verilmesidir. Dobly Surround Pro Logic formatının öncülüğüne göre diğer üstünlükleri ise daha iyi kanal ayrımının yapılabilmesi ve daha gerçekçi bir ses imajının yaratılabilmesidir.

    DOBLY SURROUND PRO LOGİC II

    Pro logic II herhangi bir stereo program mataryelinden (örn: cd) sol merkez sol efekt ve sağ efekt olmak üzere 5 kanal çevreleyen ses etkisi yaratabilmekte. Pro Logic II’nin Pro Logic formatında yaptığı teknik iyileştirme ise 2 adet efekt kanalını sunuyor olması. Bunlara ek olarak Pro Logic II kullanıcıya bas frekans kontrolü de sunuyor ve bu formattaki kanal ayrımı da önce ki iki versiyona göre daha etkili.


    DTS NEO:6

    DTS tarafından geliştirilmiş olan NEO:6 formatını işleyiş mantığı Dobly Pro Logic ile aynıdır ve matriksleme formülüne dayalıdır. Yukarıda açıkladığımız üzere matriksleme sağ merkez sol efekt kanallarının ses sinyallerinin 2 kanal üzerine bindirilmesini ifade ediyor. Bu şekilde kaydedilmiş materyalin işlenmesi sırasında yapılan matriks’in yeniden çözülmesi ve hoparlörlere dağıtılmasıdır. (hoparlör sayısı 4,5 yada 6 olabilir)
    DTS NEO:6, Dobly Pro Logic’de yada (Pro Logic II’de) olduğu gibi TV izlerken yada CD dinlerken çevreleyen ses ortamı yaratan bir formattır ve tüketici elektroniği cihazlarında bir ibare ile belirtilir.

    DOBLY DİGİTAL (AC-3)

    Dobly Digital (AC-3) formatı temel olarak insan kulağının duyma sınırlarından yola çıkarak ses sinyalindeki duyulamayan frekansların atılması böylece veri miktarının azaltılması prensibine dayanır. 1987’de A.B.D.’de standartlaşma çalışmaları başlayan HDTV (yüksek tanımlı televizyon) yayınları için 4 yada daha fazla ses kanalı düşünüldü. Ancak dönemin teknolojisi bunun randımanlı olarak elde edilebilmesi için yetersiz kaldı. Bunun üzerine başlayan araştırmalarda Dobly Digital’in ortaya çıkışına sebep oldu. Her ne kadar format başlangıçta HDTV için geliştirilmiş olsa da bu uygulamaları 35 mm. Sinema filmlerinde görüldü. Dobly Digital formatında birbirinden tamamen bağımsız ve her biri tam frekans (ortalama insan kulağının duyma aralığı olan 20 - 20000 hz) aralığında çalışan 5 kanal bulunuyor.sağ sol merkez sağ efekt ve sol efekt adı alan bu kanallar dışında birde “+1” olarak adlandırılan ve 3-120 hz aralığındaki alçak frekansların yönlendirdiği LFE(alçak frekans) kanalı yer alıyor. Dobly Digital formatını temel özelliklerine gelince... Dobly Digital formatında her hangi bir matriksleme işlemi yoktur. Arka efekt kanalları birbirinden bağımsızdır (Dobly Pro Logic’de efekt kanalının mono olduğunu ve arka – yan 2 hoparlöre bölündüğünü hatırlatalım) Dobly Surround formatın da ön 2 kanaldan matrikslenen LFE(bas frekans) kanalı Dobly Digital de tamamen bağımsız olarak kodlanır. Bunun uygulamadaki karşılığı bas ağırlıklı sahne efektlerinin etkisinin artmasıdır.

    DTS DİGİTAL SURROUND

    Dobly digital’de alternatif olarak piyasada yer alan ve ik olarak 1993 yılında vizyona giren JURASSİC PARK filmiyle dünyaya tanıtılan DTS (Digital Theater System) formatıda Dobly formatların da olduğu gibi aslen sinema film’leri için geliştirilmiş format. Sinema filmleri için kullanılan versiyona (DTS-6) ile ev uygulamalarına adapte edilmiş biçimi farklılıklar göstermekle birlikte temel çalışma prensipleri aynı DTS sisteminin daha yüksek veri oranları kullanabilmesi dolayısıyla ses kalitesinin Dobly Digital’e kıyasla daha iyi olması onu sinema salonlarında tercih edilir hale getirdi.ancak ev sinema uygulamalarında durum farklı. DTS’in daha yüksek veri oranı kullanması verini yukarıda söz ettiği sebeplerden dolayı disk’de daha fazla yer kaplamasına yol acar bu nedenle de DVD’lerde bir standart değil bir seçenek. Aynı sebeplerden dolayı da dijital yayıncılık alanında kullanımı yok. Bir çok ev sinema meraklısının DTS daha kaliteli iddiası bu bakımdan doğru ancak bu kaliteyi Dobly Digital’den daha fazla disk alanı kaplayarak elde edebilir. Bu sonucu DVD kapasitenin sınırlanması DTS Digital Surround formatıda Dobly Digital gibi 5+1 kanal prensibi üzerine kuruludur ve Cohorent Acoustic Coding (COC) algoritma CD’de kullanılan teknoloji ile benzerlik taşır işin “sıkıştırma” cephesinde ise işler Dobly Digital’deki gibi yürür.

    DOBLY DİGİTAL EX

    Dobly Digital Ex dünyada hızla yaygınlaşan 5.1 formatını bir basamak daha yukarı çıkarmak için geliştirilmiş bir format. Artısı 5.1 formatında yer alan iki arka efekt kanalına bir efekt kanalı daha eklenmesi. Bu formatında önceki Dobly teknolojilerinde olduğu gibi hem sinemaya hem de eve yönelik uygulamaları var. Eklenen ekstra efekt kanalı dinleyicinin arkasına yerleştirilen hoparlörleri beslemek için kullanılıyor. Dobly Digital EX formatını kullanabilmek için A/V alıcınızın bu özelliği desteklemesi ve sisteme eklenecek bir hoparlör için çıkış bulunması gerekir. Bu format 6.1 yada 7.1 olamak üzere üzere iki biçimde kullanılıyor.

    DTS-ES (6.1 DİSCRETE YADA 6.1 MATRİKS)

    DTS’nin sonundaki ES takısı Extended Surround (genişletilmiş Çevreleyen ses) anl***** geliyor. Bu format da Dobly Digital EX ile aynı çalışma prensibine sahip. Temel mantık ses sinyaline arkaya yerleştirilen ekstra bir hoparlörü besleyecek bir efekt kanalının daha eklenmiş olması.
    DTS-ES 6.1 Discrete ile 6.1 Matrix arasındaki fark da şu: Eğer program materyali (örn: DVD) birbirinden bağımsız 6.1 kanal ses sinyali içeriyorsa DTS-ES 6.1 Discrete formatı devreye giriyor, ses sinyali 6.1 kodlanmamışsa (DTS 5.1 ise) altıncı kanal 6.1 Matriks özelliği ile 5.1 kanaldan türetiliyor.

    Kaynak:Home&Technologhy


    Başlık: ASIO nedir?
    Gönderen:peakload
    Kaynak:TIK, TIK


    ASIO



    ASIO (Audio Streaming Input/Output)

    Cubase ve Nuendo gibi müzik yapım programlarının yapımcısı Steinberg firması tarafından geliştirilen bir çapraz platformlu çok kanallı ses bilgisi transferi protokolüdür. Amacı ses kartlarını müzik yazılımlarının ihtiyaçlarına göre optimize edip programın kartın bütün özelliklerini aynı anda hiçbir zaman kaybı olmadan kullanabilmesini sağlamaktır. Bu protokol sayesinde daha önceleri sadece iki kanal ile sınırlı olan ses iletişimini daha fazlaya çıkarmak mümkün olmuştur. ASIO protokolüne göre yazılan driver'lar sistem altı çalıştığı için de sistemin (mesela Windows'un) getirdiği latency (gecikme) sorunlarından etkilenmez, dolayısı ile ses kartlarının çok düşük latency miktarlarında kullanılabilmesini mümkün kılar.

    ASIO teknolojisinin müzik bilgisayarı dünyasına getirdiği birçok yenilik vardır, farklı bit oranlarına ve örnekleme frekanslarına cevap verebilme, kartın aynı anda birden fazla program tarafından kullanılabilmesine izin verme (multi-client), çok kanallı çalışma, aynı driver'ı kullanan birden fazla ses kartına aynı anda ulaşabilme ve senkronizasyon gibi birçok esnekliği ve bütün bunları o zamanlar mevcut bütün tekniklerden daha hızlı yapması ile zamanında devrim yaratmıştır.

    Ancak ASIO teknolojisinin bir handikapı vardır, o da bir program aynı anda sadece bir ASIO driver'ı görebilir. Dolayısı ile eğer bilgisayarınızda farklı ASIO sürücüleri kullanan birden fazla ses kartı mevcutsa, bir defada bunların ancak bir tanesine ulaşabilirsiniz. Bunun sebebi az önce ifade ettiğim gibi ASIO'nun sistem altı seviyede çalışmasıdır. Buna karşılık örneğin sistem üstü çalışan WDM teknolojisinde aynı anda birden fazla WDM driver'a ulaşılabildiği için WDM modunda programlar bilgisayardaki bütün kartları görür, ancak ASIO moduna geçildiğinde kartlardan sadece seçilen bir tanesini görür.

    Özetle, aynı üreticinin aynı model ürününden birkaç tanesini aynı sisteme bağlayıp tek bir ASIO driver üzerinden hepsine ulaşmak mümkündür (eğer asio sürücü ona uygun yazılmışsa), ama farklı üreticilerin farklı ürünlerinin hepsine tek ASIO sürücüden ulaşmak mümkün değildir. Hatta birçok durumda, eğer aynı ASIO driver'ı kullanmıyorlarsa, aynı üreticinin farklı model kartlarına bile ulaşmak mümkün olmayabilir.



    dB (Desibel)

    Desibel (dB) elektriksel ve akustik ölçümlerde sıkça kullanılan bir terimdir, iki farklı niceliğin değerlerinin birbirine olan oranını temsil eden bir sayıdır. Bu herhangi bir nicelik olabilir, basınç ya da voltaj gibi.

    Daha açık olmak gerekirse desibel, çok geniş bir ölçüm aralığını çok daha küçük ve kullanışlı bir aralığa ölçekleyip indirmeye yarayan logaritmik bir orandır. Mesela voltaj cinsinden bir desibel ilişkisi şöyle ifade edilebilir:


    dB = 20 * log(V1/V2)


    20 sabit çarpan, V1 voltajlardan biri, V2 diğeri, log da logaritma 10 tabanıdr.



    Örnek:

    100 Volt ile 1 Volt arasındaki ilişkinin desibel cinsinden karşılığı nedir?


    dB = 20 * log(100/1)
    dB = 20 * log(100)
    dB = 20 * 2 (log 100=2 olduğundan)
    dB = 40


    Bu demektir ki 100 Volt 1 Volt'dan 40dB daha büyüktür.



    Bir örnek daha:

    0.001 Volt ile 1 Volt arasındaki ilişkinin desibel cinsinden karşılığı nedir?


    dB = 20 * log(0.001/1)
    dB = 20 * log(0.001)
    dB = 20 * (-3) (0.001'in 10 tabanına göre logaritması -3 olduğundan)
    dB = -60

    Bu demektir ki 0.001 volt 1 volt'dan 60dB daha küçüktür.


    Aynı şekilde:

    Eğer bir voltaj diğer bir voltaja eşitse aralarındaki fark 0dB'dir.
    Eğer bir voltaj diğerinin iki katıysa aralarındaki fark 3dB'dir.
    Eğer bir voltaj diğerinin on katıysa aralarındaki fark 20dB'dir.


    Desibel iki değerin birbirine olan oranı demek olduğundan, dB cinsinden verilen bir ölçümün de gerçek ya da sanal bir referansa bağlanması gerekir. Genellikle bu dB değerinin sonuna getirilen bir ekle yapılır, mesela: dBV (1 volt = 0dbv olacak şekilde referans alınarak) veya dB SPL (0.0002 mikrobar = 0dB ses basınç seviyesi/sound pressure level) gibi.

    Örneklemek gerekirse 1 Volt'un 0dBV olduğu bir ölçümde 2 volt = +3 dBV, 10 volt = +20dBV iken, 0.5 volt = -3dBV ve 0.1 volt = -20dBV olur.

    Desibel'in belli ses ölçümlerinde çok kullanışlı olmasının bir sebebi, bu ölçekleme sisteminin insan işitme hassasiyetinin karakteristiğine çok yakın olmasıdır.

    Örnek olarak, 1dB SPL'lik bir değişme ses yüksekliğinde insanın algılayabileceği en küçük aralığa denk gelirken 3dB SPL'lik bir değişme genel olarak algılanabilir. 6dB SPL'lik bir değişme bariz olarak farkedilir ve son olarak 10dB SPL'lik bir artış "iki katı daha yüksek" olarak algılanır.


    Latency

    Latency (gecikme):

    Latency, ses sinyalinin bir cihaza (ses kartının veya ses modülünün girişine) girmesi ile çıkışında belirmesi arasındaki zaman farkıdır, milisaniyeler ile ölçülür.

    Zannedildiğinin aksine Latency'nin ram büyüklüğü ile alakası yoktur, daha doğrusu belli bir seviyeden sonra alakası yoktur. Latency AD ve DA'ların (analog-dijital/dijital-analog konvertörlerin) ve işlemcinin önündeki Buffer denen dijital bilgiyi biraraya getirip paketler halinde bir sonraki birime aktarmaya yarayan hafıza devrelerinin büyüklüğü ve işlem hızı ile alakalıdır.

    Tahmin edeceğiniz gibi ses sinyali girişe analog olarak gelir, orada analog-dijital konvertör (AD) dediğimiz birim bu analog sinyali bir örneklemeye tabi tutar ve 1'ler 0'lar cinsinden dijital bilgiye çevirir. Sonra bu bilgiler kaydedilmek üzere hard disk'e veya işlenmek üzere diğer plug-in dediğimiz ses şekillendiricilere yönlendirilir. Bu arada bilgisayara giren sesi duymak isteyeceğimizden bu dijital bilgiler AD'lerden bu birimlere doğru yol alırken bir kopyası çıkarılır ve sistemin içine yüklü software mixer denen yazılım modülünün kontrol ettiği ses kartının iç routing sistemi üzerinden yine ses kartının çıkışına gönderilir. Tabii bu AD/DA çevirimler ve aktarım esnasında ses sinyali doğal olarak bir gecikmeye uğrar. buna işte "Latency" ("late"ness - gecikme) diyoruz.

    Ses sistemlerinde 10 milisaniye üzerindeki gecikme müzisyeni çalarken şaşıracak kadar ciddi şekilde rahatsız eder. 7ms ve altındaki gecikme farkedilir ama rahatsız etmez, 5ms ve altı ise genelde çok dikkat edilmedikçe farkedilmez. Windows işletim sistemi ve bilgisayarın mekanik sınırlamaları sebebi ile gecikmeyi 1.5ms'nin altına düşürmek ise teknik olarak imkânsızdır, hatta 1.5ms latency bile bilgisayarın cpu'sunu oldukça büyük bir yük altına sokar. Mevcut bilgisayarların çoğu için 2-3ms latency elde edilebilecek en ideal gecikmedir denebilir.

    (Bu konuda anlatılan anekdotlardan biri, bu gecikmenin algılanma miktarının insandan insana ne kadar değişebildiğini çok güzel gösterir. Konu kahramanları, kayıt esnasındaki titizlikleri ile gerek kiraladıkları müzisyenlere, gerekse teknik personele kan kusturmaları ile meşhur olan efsane jazz-rock grubu Steely Dan'ın üyeleri piyanist şarkıcı Donald Fagen ve basçı prodüktör Walter Becker'dir. Anlatılana göre, her zaman Amerika'nın en tanınmış en kaliteli ses mühendisleri ile çalıştıkları bilinen Fagen ve Becker, 1970'li yıllarda kaydetmekte oldukları bir şarkının kayıt sonrası dinlemelerinde ses mühendisine "bu kayıtta birşey var, bütün piyanoların zamanlaması kayık" diye şikâyet edip durmuşlar. Ses mühendisi dinlediğinde "ben birşey duymuyorum, bana gayet normal geliyor" demiş ama dediğine de pişman olmuş. Fagen ile Becker kayıt bandını yavaşlatıp tekrar tekrar dinleterek gerçekten piyano vuruşlarının kayıdı esnasında çok çok küçük de olsa bir gecikmenin olduğunu mühendise farkettirmişler. Farkettirmişler ama, mühendisin o gecikmenin nereden kaynaklandığını bulması oldukça zamanını almış. Sonunda da bulmuşlar: Akustik piyanonun kendi mekaniği. Piyanistin kulağına gelen davul kayıdını duyup, ona cevap verip tuşlara basması ile tuşun alltaki mekanizmayı harekete geçirip çekiçleri tellere vurdurması arasındaki gecikme imiş Fagen ile Becker'i rahatsız eden.

    Yine benzer şekilde, Yes grubunun meşhur basçısı Chris Squire'ın da 1ms gecikmeyi farkettiği söylenir.)

    Konuya dönersek, bu Latency olayını devre dışı bırakmak için ses bilgisini software mikseri by-pass ederek direkt göndermek maliyeti arttıran ekstra devreler kullanılmadıkça mümkün değildir, yoksa bu sefer de bilgisayarın içinde halihazırda kayıtlı bulunan ses bilgilerini çıkışa göndermek mümkün olmaz. Yani her halükarda bu ses bu yollardan geçip çıkışa gitmek zorunda. buralarda da "buffer" denen, gelen dijital bilgi cümlelerini paketler halinde bir yerden diğer yere aktaran birimler vardır. Bunları kepçeye benzetebiliriz. Kepçe ne kadar büyükse dolma zamanı o kadar uzundur ama bir defada çok bilgi taşıdığı için içeri bilgi akışında bir kesinti olduğunda bu kesinti çok büyük oranda olmadıkça çıkışa yansımaz. Eğer kepçe küçük ise bu sefer de dolma zamanı kısadır, bilgiyi çabucak öbür tarafa aktarır ama bu sefer de en ufak bir kesintide öbür tarafa bu kesintiyi yansıtır (drop-out).

    Latency'e etki eden iki unsur DMA buffer boyutu ve dma buffer hızıdır. hız arttıkça latency düşer ama buffer boyutu arttıkça latency de artar. hız arttıkça cpu yükü artar, buffer boyutu arttıkça cpu yükü düşer.

    Buffer büyüklüğü ve transfer hızının ideal olarak dengeye geldiği noktayı bulmak gerekir, zira buffer boyutu arttıkça latency artar, latency'i düşürebilmek için bu sefer de buffer bilgi aktarma hızını arttırmak gerekir. bu da ha bire ileri geri çalışmaktan cpu yükünü arttırır. Latency'i düşürmek için buffer boyutunu küçültmek yoluna gidilirse bu sefer de birim zamanda taşınabilecek miktarı azalacağından (yani bandwidth daralacağından) aynı anda okunup yazılabilen kanal sayısı düşer.

    Eğer cpu yükünü azaltmak için buffer boyutu küçük tutulursa bufferlar çok daha rahat olarak hızlı çalışabilir hale gelirler, zira bir defada daha az bilgi taşımak zorundadırlar ama bu sefer de sistemde araya girebilecek serseri mayın işlemleri çok iyi kontrol etmek, hatta mümkünse alayından kurtulmak gerekir (networking, messenger, internet, instant updater, antivirus, görüntü güzelleştirici animasyonlar, hd indexing, ekran koruyucu vs.).

    Burada da ses kartının ad ve da'larının ön ve arkasındaki buffer'ların boyutu ve ne kadar hızlı çalışabildiklerinin önemi ön plana çıkar. bunlar ne kadar büyük ve kaliteliyse latency ve çevirimde hata oranı düşer ama fiyat da aynı oranda artar (soundblaster'lar neden ucuz oluyor bilin bakalım, hmmm...)

    Latency'yi düşürmenin bir yolu da sampling rate (örnekleme frekansı) değerini yükseltmektir. Ancak bu da sisteme yük getirir, zira birim zamanda akması gereken bilgi miktarı artar, bu da daha yüksek bandwidth (bant genişliği) gerektirir.

    Bunları aşmanın bir başka yolu, teknolojisi sebebiyle biraz daha pahalı olmakla beraber zero-latency direct monitoring denen özelliğe sahip bir ses kartına yürümektir. Bu tip kartlarda sistemin içindeki software mixer'in işlevi kartın üzerine taşınmıştır. Kart, AD'lerden geçip dijitale çevirilen sesi tekrar software mixer'den geçirip içeriden gelen ses bilgileri ile karıştırıp tekrar da konvertörlere vermekle uğraşmaz. İçerideki ses zaten dışarıya çıkmaktadır, girişteki sesi de ad'lerin önünden bir ayırıcı ünite ile alıp kendi mixer'inde içeriden gelen sesle karıştırıp monitör çıkışına verir. İçeriden gelen ses ile dışarıda üretilen ses arasında zaten bir zaman farkı olmadığından kullanıcı bu ad'lerden geçme esnasında oluşan latency'i duymaz. Kayıt için kullandığınız yazılım da zaten "latency compensation" denen olay ile bu gecikmeyi hesaplayıp tazmin ettiğinden, dışarıdan gelen ses programın içine yerleştirilirken latency miktarınca hafifçe öne doğru kaydırılıp içeride halihazırda kayıtlı olan ses bilgileri ile senkronize hale getirilir. Olay da böyle tatlı tatlı çözülmüş olur.

    PC DONANIMI

    Günümüz P4/Athlon sınıfı işlemciler ve 512 mb ram'e sahip bir bilgisayar üzerinde yarı-profesyonel ve profesyonel multi-track sequencer yazılımları Demo kalitede bir kayıt hazırlayabilecek kadar imkan sunacaklardır, ancak daha geniş imkanlar ve daha az sorun için P4 3 ghz eşdeğeri bir işlemci gücü ve 1 gb ram işinizi garantiye almaktır.. Elbette donanım gücü için bir sınır yok, daha üstün sistemlerle aynı anda daha çok şeyi işleme imkanı bulacağınızdan en üstün sistemi bile sonuna dek zorlarsınız...Daha yüksek işlem gücü ve ram, sizin geri dönüşlerde sıkıntı çekmenizi engelleyecektir..

    Örneğin: Bir software synth üzerinde 5-6 çeşit dynamic processing effects ile 3 ghz bir sistemde %30 cpu gücünü emebilir.. Bunun sizin toplam çalışmanızda sadece 1 track(kanal) olduğu düşünülürse, kısa sürede cpu gücünüzün sınırına erişeceğinizi görürsünüz.. Bu durumda uygulanan yöntem, synth'in efekt uygulanmış sesini mixdown ederek, bu sesi wav formatına çevirmek ve emdiği cpu gücünü bir anda %0.1-%1 aralığına çekmektir.. Ancak bunu yaptığınızda da kanalda yaptığınız eski işlemler üzerinde bir değişiklik yapmak güçleşmekte, her değişiklikte yeniden bir mixdown yapmanız gerekmekte..

    İşte bu yüzden donanım gereksinimlerinin bir alt sınırı var ancak üst sınırı yok... Varolan her sistem kaynağını sonuna kadar kullanabileceğinizi garanti ederim...

    Başlık: Alışveriş Zamanı: Müzik Yapımına Özel PC Toplarken Dikkat Edilmesi Gerekenler
    Gönderen:piho
    Kaynak: TIK, TIK

    Ses kartı seçerken kaydınızı nasıl yapacağınızı iyi düşünmeniz, hangi multitrack sequencer'ı kullanacağınıza karar vermeniz gerekli..

    Ses kartlarının kendi saat üreteçleri ve A/D (Analog/Dijital) çeviricileri ses kalitesini en çok etkileyen unsurlardır.. Creative'inkiler gibi genele yönelik ürünler çıkaran ses kartları bu iç parçaların yetersizliğinden ötürü ses kalitesi olarak bir adım geride kalıyorlar.. Ayrıca bu tarz, üretmeye değil, dinlemeye yönelik parçalar, sesi renklendirerek daha "etkileyici" kılarken, aslında bizim kayıtlarda istemeyeceğimiz bazı dengesizliklere yol açarlar... Sb Live (emu10k1)/Audigy(emu10k2) serisi bir kart işinizi minimal derecede görür mü? Görür.. Ama iyi midir, tercih edilmeli midir? Hayır....



    1) Kasa seçimi: Kayıt esnasında eğer Mikrofon ile bilgisayar aynı odada bulunacaksa bilgisayarın içindeki fanların çıkartacağı gürültü büyük sorun olur. Ancak esas gürültüyü yapan tahmin edilenin aksine, fanlar değil, fanların sesinin içeride yankılanması ile titreşen kasadır. O yüzden çeperi ince ucuz kasalardan değil de kalın saçtan ya da aluminyumdan yapılma 19 inç rack Server kasalarından bir tane kullanmanız yararınıza olur. Unutmayın, kasa üzerinde 3,5" yuvalardan daha fazla 5,25" yuvaya ihtiyacınız olacak. Seçiminizi ona göre yapın. Büyüğü küçültmek kolay ama küçüğü büyütmek zor. Ayrıca kasanın içini de ses yalıtıcı/absorbe edici malzeme ile kaplayacaksınız.

    2) Ses yalıtımı: Az önce dediğim gibi gürültüyü kesmek açısından kullanılan havalandırma fanlarının Ultr**uiet denen tip 80mm fanlar olması gerekir, standart boş kasaların üzerinde gelen Sunyon Munyon fanlar iş görmez. Bunun için PAPST'ın Super Low Noise serisi fanları idealdir, ayrıca kasa fanlarından daha fazla gürültüyü CPU fanı yapar, onun için de Zalman'ın süper FlowerCooler çözümleri vardır. Bu ve diğer PC kasası ses yalıtımı için http://www.quietpc.com adresini ziyaret ediniz, ufkunuz açılır.

    3) Anakart, CPU ve RAM Hafıza seçimi: Öncelikle şunu unutmayın; Intel pahalıdır ama müzik PC'leri için en problemsiz seçimdir, zira bütün profesyonel/yarı-profesyonel müzik cihazı üreticileri ürünlerini geliştirirken Intel'i referans olarak alırlar.

    Anakartı seçerken chipset'in Intel olmasına dikkat edin. Via ve SiS çipsetlerinden özellikle sakının. Benim tercihim Intel Pentium'dan yana ancak AMD'ler de gayet güzel netice veriyormuş diye duydum. Ancak AMD'lerin çalışma ısısı P4'lere nazaran yüksektir, Audio stream okumaları ve bunların üzerine eklenecek Software plug-in işlem yükünün büyüklüğü dolayısı ile bu sıcaklık normal ofis kullanımlarında rastlanan değerlerin çok üzerine çıkar, soğutma sistemi sağlıklı kurulmamışsa bu ciddi problemler doğurur (en ucuzu sistem donmaları, en pahalısı CPU arızalanması gibi).

    En sağlamı Intel, Asus ya da Supermicro gibi yüksek özellikli en kaliteli anakartlara yürümektir.

    RAM tipini seçerken DDR RAM'ları ilk tercih yapabilirsiniz, zira hem yeterince hızlı hem de fiyat olarak daha ucuzdur. Benim kullandığım RDRAM'lar en hızlısı ama çok daha pahalı idiler ben kendi bilgisayarımı yaptığım zaman. Sizin o kadar para harcamanıza gerek yok, DDR 266'lar hayde hayde işinizi görür. Müzik PC'lerinde RAM olarak 1GB (1024MB) artık standarttır, 512MB minimumdur. 512MB'ın altında RAM sizi oldukça sıkıştırabilir. Yalnız sakın ha isimsiz fason hafıza modülü kullanmayın. Ucuz etin yahnisi çok acı olur, midenizi bozar. müzik PC'si topluyorsanız ucuza kaçmayacaksınız.

    4) Hard Disk seçimi: Burada dikkat etmeniz gereken birkaç husus var.

    Bunlardan ilki hız. Öncelikle seçilecek HD kesinlikle 7200rpm ya da üstü olmalı. Bu istikrarlı bir çok kanal okuma/yazma için gerekli.

    İkinci olarak ATA standardının seviyesi. ATA 66 ya da 100 müzik uygulamaları için yeterli. 100'ün üzerindekiler bir zarar getirmez ama bir fayda da getirmez, zira her ne kadar HD 133Mb/sn hızda iletişim kurabiliyorsa da anakartınızın PCI buss'ları 60Mb/sn hızın üzerine çıkamayacaktır. Dolayısı ile aslında 66Mb ile 100Mb arasında bile bir performans farkı olmayacak. Ancak bugünlerde ATA/UDMA 100 artık standart oldu o yüzden ona gidin.

    Buffer boyutu olarak ne kadar büyük alırsanız o kadar iyi. Ben PC'mi kurduğumda en büyüğü 2MB idi ancak şu anda 8MB buffer'lı HD'ler oldukça yaygın. Benim hard disklerim CD standardında (44.1/16) 50 kanalı okurken aynı anda 8 kanal ses bilgisini rahat rahat yazabildiğine göre orada hiçbir sorun olmaz.

    Yanlış anlamayın Fujitsu, Western Digital, Maxtor, Hitachi gibi bütün markaların performansı aşağı yukarı aynı aynı ancak marka açısından hem PC dergi laboratuar testleri, hem de benim tecrübeme dayanarak söylüyorum: Müzik PC'leri için en uygun harddiskler Seagate Barracuda serisi Harddisklerdir.

    Öncelikle Seagate'ler piyasadaki HD'ler arasında gürültü seviyesi en düşük olanı. Tamamen kapalı bir kutu tasarımı olduğu için kafa hareketi sesleri dışarıya diğerleri kadar bariz yansımıyor. Burayı es geçmeyin, normalde Microsoft Word kullanırken ya da oyun oynarken bu farkedilmez ama aynı anda 30-40 kanal CD kalitesinde ses dosyasını HD'den okumaya başladığınızda mutfakta yağda kızaran patateslerin çıkardığı ses HD'lerden gelen sesin yanında masum kalır. Resmen "krrrrrr" diye bütün oda yankılanmaya başlar kulaklarınızda. Eğer bir de aynı odada mikrofonla kayıt yapmaya çalışıyorsanız o ses aynen kayıdınıza yansır.

    Benim HD'lerim Seagate Barracuda IV serisi, ancak artık V serisi piyasada galiba. Israrla öneririm, utandırmaz. Seagate bulamıyorsanız yukarıda saydıklarıma da yürüyebilirsiniz, ancak IBM'lerden uzak durun. Müzisyenler camiasında IBM Deskstar'ların adı "Deathstar" olarak geçer. Yüksek bilgi akış seviyelerinde kafa senkronizasyon problemleri olan bir üründür, başınızı çok ağrıtabilir. Eğer HardDiskleri ilave olarak SilentDrive gibi susturucu ses geçirmez özel yapım kutuların içine monte etme şansınız varsa çok daha iyi edersiniz.

    Sisteminizde mutlaka ve mutlaka Sistem HD'i ile Ses dosyalarınızı kaydettiğiniz HD ayrı olsun ve aynı IDE buss üzerinde olmasın. Şerit kablo olarak 80 telli yeni standart ATA100 kablo kullanın, eski 40 telli kabloları çöpe atın. Şerit kablo üzerinde Master cihaz kablonun en ucuna, Slave cihaz da kablonun ortasındaki sokete takılacak. Bunun sebebi, ana kayıt ya da sistem diski olarak kullandığınız öncelikli aktif birimin kablonun geri kalanından gelebilecek yansımalardan etkilenmesini önlemektir.

    Ayrıca yedekleme olayını sakın ihmal etmeyin. O sebeple Ses dosyalarınızı sakladığınız HD'nin aynısından bir tane daha alıp sisteminize koyun ve her günlük çalışmanın sonunda bilgisayarı kapamadan önce o harddiski komple diğerine yedekleyin. Ya da üzerinde değişiklik yaptığınız dosyaları yedekleyin. Burada sakın ha "ya, bişşe olmaz biz Türküz" filan yapmayın. Zira bir sabah bilgisayarı açmaya çalıştığınızda "kıhhh" diye bir ses duyduğunuzda ve üzerinde aylardır çalışmakta olduğunuz kayıtlarınızın içinde bulunduğu HD okumayı reddettiğinde bu satırları hatırlamak bayağı acı olabilir. Başkalarının başına geldi, hem de çok defalar geldi, aynısı size de olabilir.

    Benim ana müzik bilgisayarımın özellikleri şöyle, inceleyin derim zira ben bunu bir araya koyduğumda (2002 yazında) SOS forumlarında ideal konfigürasyon seçilmişti. Tabii şu anda piyasada satılan ürünlerin özellikleri benimkinin çok üzerinde zira GHz miktarı her ay 0.1 ila 0.3 oranında atıyor ama konfigürasyon tarzı olarak size fikir verir:

    İşlemci: Intel Pentium 4 2.2GHz CPU
    Anakart: Intel D850MVL
    RAM: 1GB PC800 RAMBUS
    Görüntü Kartı: Matrox Millennium G550 32MB Dual DVI (çift monitör çıkışlı)
    Hard Disk 1: Seagate Barracuda IV 40GB 7200rpm (Primary Master - sistem)
    Hard Disk 2: Seagate Barracuda IV 80GB 7200rpm (Secondary Master - Audio kayıt)
    Hard Disk 3: Seagate Barracuda IV 80GB 7200rpm (Secondary Slave - Audio backup)
    CD yazıcı: Plextor 401640 (Primary Slave)
    Ses Kartı: Terratec EWS88MT 8 analog g/ç + 1 SPDIF dijital g/ç + 1 MIDI g/ç
    İşletim Sistemi: Windows XP Pro
    Monitörler: 2 adet 17" DVI TFT LCD ekran

    Hard Disklerin hepsi SilentDrive gürültü kesici kutularda. CPU'nun soğutucusu ve fanı Zalman FlowerCooler sessiz soğutma sistemi ile değiştirildi, ayrıca kasa fanları da PAPST Ultr**uiet fanlarla değiştirildi.

    Elimde bilgisayarımın fotoğrafları yok ancak önümüzdeki hafta sistemimde değişiklik yapacağım için bilgisayarımı raftan çıkartıp açacağım, o zaman dijital makinamla birkaç resmini çeker buraya asarım, size referans olur.

    5) Ekran ve Ekran Kartı Seçimi: Tek yol LCD ekran. Artık CRT öldü, ayrıca CRT'lerin yaydıkları manyetik alan hoparlörler ve gitar manyetikleri başta olmak üzere ses kabloları bütün diğer müzik cihazlarının alayına gürültü yayıyor. TFT LCD ekranlarda böyle bir sorun yok, ayrıca daha az yer kaplıyorlar, görüntü kalitesine gelince bir kere LCD kull*****n bir daha Katot Tüplü Ekranlara bakası gelmiyor. O yüzden oarada kendinize bir iyilik yapın, LCD'lerin fiyatları da her geçen gün düşmekte, kendinize LCD ekran alın. Benim ana bilgisayarımda iki tane 17" ekran bağlı, orada LG en zirvede, Iiyama, Philips, Samsung orta seviyede, Acer filan da onların bir altı işte. LCD seçimindeki kriterlere sonra gireriz.

    Müzik aplikasyonlarında tek ekranın sınırlayıcılığı kendini hemen belli edecektir, iki ekrana geçtkten sonra tek ekrana dönmek resmen attan inip eşeğe binmek gibi geliyor. Ekran kartını seçerken ona uygun Dual Head bir karta yatırım yaparsanız ileride tekrar para harcama olayından kurtulursunuz. Dikkat etmeniz gereken hususlar: Ekran kartı fan soğutmalı olmasın, müzik bilgisayarında 3D karta gerek yok, 2D kart rahatlıkla işinizi görür. Bu açıdan örnek olarak Matrox Millennium G550 Dual Head serisi birçok müzik PC'sinde denenmiş ve süper neticeler verdiği görülmüştür. Eğer alabiliyorsanız Dual DVI modelini alın, ileride alacağınız LCD ekranlarda DVI özelliği varsa bu ekranların ve kartın performansını inanılmaz arttırır (bende iki ayrı bilgisayarda G550 Dual DVI var ve Analog RGB ile Dijital DVI arasındaki kalite farkı çok yüksek). DVI'lara Analog monitör bağlamak mümkün ancak Analog çıkıştan DVI çıkış almak mümkün değil.

    6) Ses Kartı Seçimi: Öncelikle söyleyeyim: Müzik yapacaksanız üzerinde SoundBlaster yazan ürünlerden uzak durun. Onlar oyun oynamak için, müzik yapmak için değil.

    Eğer grup kaydı yapacaksanız ses kartı seçimi önemli zira aynı anda kaç kanal kaydetmeniz gerektiğini tayin edip ona göre Audio Interface seçmeniz gerekecek. Eğer elinizde yeterince çok kanallı mikser varsa o mikserin Mikrofon pre'lerini kullanıp Insert noktalarından çıkış alarak PC'ye gönderebilirsiniz, dolayısı ile üzerinde mic pre'si olan ses kartı/audio interface almanıza gerek kalmaz.

    Burada muhtelif farklı çözümler var: PCI kart şeklinde birimler, PCI kartlı harici konvertör üniteli birimler, Firewire üzerinden çalışan konvertörler, USB üzerinden çalışan konvertörler vs. Giriş çıkış sayısı, üzerinde Mikrofon pre olup olmaması ve sayısı, girişlerin balanslı/balanssız olması, kullanılan konvertörlerin kalitesi, jitter oranı ve diğer bazı özellikler fiyata etki eder. Öncelikle nasıl bir müzik yapacaksınız ve bunu nasıl kaydedeceksiniz, aynı anda kaç kanal kayıdına ihtiyacınız olacak, kaç mikrofonu aynı anda kullanacaksınız dolayısı ile kaç mic pre'ye ihtiyacınız olacak onun kararının ne kadar sağlıklı verebilirseniz, amaçlarınıza uygun bir ürünü seçebilmeniz de o kadar kolay olur.

    Bu forumun muhtelif yerlerinde ses kartları ile ilgili tartışmalar yapıldı. Eğer müzik yapım amaçlarına uygun ses kartları olarak piyasada ne var ne yok bilgilenmek istiyorsanız Compel AŞ'nin web sitesini bir gezin, bu firma benim anladığım kadarıyla bu alanda faaliyet gösteren üreticilerin çoğunun Türkiye temsilciliğini yapmakta: http://www.compel.com.tr, faydası olur.

    Şu an ben halen Terratec EWS88MT kartı kullanmaktayım (8 Analog giriş/çıkış + 1 SPDIF dijital giriş/çıkış) ancak geçen hafta sistemimi bir üst standarda taşımaya karar verdim ve Aardvark Direct Pro Q10 Audio Interface'lerden iki adet sipariş verdim. Saadece Aardvark'lar üzerinden 20 kanal, toplamda 30 kanal kayıt yapabileceğim.

    Sizin ilk aşamada bu kadar büyük para harcamanıza gerek olmayabilir, benim standardım artık elimdeki sistemi zorlamaya başladığı için böyle bir upgrade'e gitmek zorunda kaldım. Oysa size tavsiyem ilk baştan bu tip ekipmana büyük paralar dökmeyin. Kendinize biraz zaman tanıyın, zira zaman içerisinde ihtiyaçlarınızın farkına daha iyi varacaksınız ve ilk başlarda ağzınızı sulandıran çözümler bir süre sonra hiç de o kadar ideal gelmeyebilecek. Kendinize zaman tanıyın, ancak piyasayı iyi takip edin.


    Bilgisayarda müzik kayıdında esas amaç olarak, ses kartında dijitale çevirilen bilginin arada hiçbir kesintiye uğramadan stream halinde hard diske kaydedilmesi ve bu arada sinyal akışının hiçbir kesintiye uğramaması gerekir. Bu bilgiyi geri okurken (playback) de aynıdır. Dolayısı ile bu akış esnasında CPU'yu ya da PCI buss'ı meşgul edecek bütün fonksiyonların kapatılması/susturulması/disable edilmesi gerekir. Bunların başlıcaları şunlardır:


    Başlık: Müzik Yapımı için Pc Optimizasyonu 2
    Gönderen:piho
    Kaynak: TIK, TIK

    PC Optimizastonu

    1) CD Autoplay fonksiyonunun kapatılması gerekir. Normalde sistem Autoplay fonksiyonu açıkken CD okuyucuya CD konulmuş mu konulmamış mı diye ha bire bu cihazı kontrol eder. Bu kontrol etmeler eğer kayıt esnasında olursa kayıtta ya drop-out'a ya da çatırtıya yol açar. Control Panel>System>Device Manager'den CD ya da CDRW cihazlarını bulup Auto Insert Notification özelliğini disable edin.

    2) Eğer görüntü kartınız PCI tip ise bunu mutlaka AGP ile değiştirin.

    3) Hard Disklerinizin ve CD okuyucu/yazıcılarınızın DMA fonksiyonu enable edilmiş olsun. Bunu System Properties>Devige Manager'den HD Controllers'dan HD Properties'e giderek orada DMA kutucuğunu işaretlemek surti ile yapabilirsiniz. Ayrıca HD data bağlantı kablolarını eğer (eski tip 40-hatlı iseler) 80-hatlı olanları ile değiştirin.

    4) Doğru konfigüre edildiğinde Windows98SE müzik amaçlı kullanım için aslında çok uygun bir sistemdir. Ancak XP'nin faydaları daha fazla olduğu için ben XP'yi tercih ediyorum. XP'nin tek mahsuru eğer makineniz eski tipse hardware driver'larının yeni XP'ye uygun versiyonlarının olmama ihtimali. Ama eğer varsa hiç durmayın, XP'ye geçin derim.

    5) Eğer kullandığınız sistem Windows XP ise, XP'yi yüklerken ACPI fonksiyonunun tamamıyle disable edilmiş olması gerekir. ACPI'yi sistem kurulduktan sonra da disable etmek mümkündür, ama en güzeli daha kuruluş aşamasında ACPI'dan kurtulmaktır. Bunun için birinci Installation Floppy Disk'i taktığınızda ilk mavi ekranda "RAID vs. Ekstra Hardware Controller Driver'larını yüklemek istiyorsanız F6'ya basın" diye sorduğunda siz F6'ya basmak yerine F5'e basın. Normalde bu size seçenek olarak sunulmaz o yüzden sadece bir iki saniye vaktiniz olacak, ekrandan gözünüzü ayırmayın. F5'e bastıktan beş on saniye sonra size

    "Sistemi nasıl kurmak istersiniz?
    1) Advanced
    2) Standard PC"

    diye soracak. Siz 2) Standard PC seçeneğini seçip installation prosedürünün geri kalanını normal olarak tamamlayın. XP bilgisayarınıza ACPI'siz olarak kurulmuş olacaktır.

    Eğer sistem hazır kuruluysa bence sistemi yeniden kurmaya çalışmayın, bu ayarı sistem ayarlarından değiştirmekle yetinin derim.

    6) XP'de System Restore fonksiyonu kapatılmalı. Bu fonksiyon ofis kullanımı için ideal bir kurtarıcı olabilir ama müzik yapımı esnasında herşeyin canına okur. Bunun için System Properties menüsünde System Restore tabına gidin, "Turn off system restore on all drives" kutucuğunu tıklayın.

    7) XP'de HD File Indexing fonksiyonu kapatılmalı. Bunu yapmak için My Computer (Bilgisayarım)'dan bütün HD'lerin üzerine sağ tıklayıp Properties'e gidin, orada en altta "Allow Indexing Service on this HD to index files for fast searching" kutucuğunu boşaltın. Bunu bütün HD'ler için yapın.

    8 ) Hangi işletim sistemi kullanırsanız kullanın, Sistem ve Müzik Programının yüklü olduğu HD ile ses kayıdının yapılacağı/ses dosyalarının kaydedilip okunacağı HD birbirinden ayrı olsun. Böylece sistem eğer bir program dosyasını okumak isterse o esnada yapılan ses bilgi akışını kesmemiş olur.

    9) Ayrıca Power Options'dan bilgisayarı Always On olarak seçin ve Turn Off Hard Disks ayarını da Never'a getirin. Hibernation fonksiyonu açıksa onu da kapatın.

    10) Ses kayıdı yaparken bütün antivirüs program fonksiyonlarını disable edin. Hatta mümkünse müzik bilgisayarına antivirüs programı sokmayın.

    11) My Computer ikonunun üzerine sağ tıklayıp System Properties'e gitip orada Advanced tabında Performance kısmına girin, önce Görsel Efektler kısmında bütün herşeyi Best Performance'a getirin, bu desktop'taki bütün alacalı bulacalı özel efektleri kapatır, ama müzik yapmak için onların hiçbirine ihtiyacınız yok. Sonra Advanced tabında Processor Scheduling'i Programs'dan Background Services'e getirin. Bu devreye girmek isteyen bir programın CPU'yu ses bilgi akışından çalmasını engeller.

    12) Screen Saver fonksiyonu açıksa onu kapatın. Eğer Desktop Resmi varsa onu da kaldırın, tek renk bir masaörtüsü kullanın, hafıza kazandırır.

    13) Control Panel>Sounds tabında bütün sistem seslerini disable edin (System Sound Scheme=None)

    14) Page File boyutunu da "Let Windows manage Virtual Memory size" konumundan çıkarın, sabit bir boyuta endeksleyin (yani max ve min Page File boyutları aynı olsun). Bu değeri hesaplarken de bilgisayarınızdaki RAM hafızanın yarısını geçmeyin. Eğer bilgisayarınızda 512MB'dan fazla RAM varsa Page File boyutu 256MB'dan fazla olmasın. Hatta eğer 1GB (1024MB) RAM varsa Page File Size'ı 128MB'a bile indirebilirsiniz. Mesela benim sistemimde 1024MB RDRAM var ve bir ara denemek için ben Virtual Memory'i tamamen disable ettim, sistem hâlâ zımba gibi çalışıyordu, ve bunu yapan ve öyle kullanan yığınla insan biliyorum. RAM hafıza o kadar büyük ki hard diskin bir kısımını Virtual Memory olarak kullanmaya gerek bile olmuyor. Hatta orada VM diye birşeyin olması dahi sistemi durduk yerde onu kullanmaya itiyor, o da sistemi yavaşlatıyor. Oysa öbür tarafta zaten kullanılmayan boş fiziksel RAM hafıza var ve Virtual Memory olarak kullanılan Hard Diskten daha hızlı. Bir de niye sisteme durup dururken daha yavaş çalışma şansı verilsin? Tabii bunu yapabilmeniz için bilgisayarınızın da hızlı olması şart (en az P4 2.0GHz ve 1GB RAM)


    Başlık: Müzik Yapımında PC'nin Avantaj ve Dezavantajları
    Gönderen:piho
    Kaynak: TIK, TIK

    PC'nin Kullanımı, Avantaj ve Dezavantajları

    PC ortamında kayıt, çok ekonomik bir çözüm olabileceği gibi, aslında stüdyo ekipmanlarını bir pc'ye dijital yoldan bağlayarak halleden bir çok stüdyo da mevcut (ki bu da ciddi bir yatırım demek)...

    Bilgisayar ile kayıt'ta donanımsal olarak gücünüzün almaya yetmeyeceği bir çok synth'i modellemeye çalışan plugin'ler mevcuttur.. Benzer şekilde, analog efekt ve simulatörlerin işlemesini modellemeye çalışan ürünler de var...

    Ancak sorun o ki, bu yazılımsal modellemeler (özellikle amplifikatör, kabin simulasyonları gibi gerçeği analog cihazlar olan şeylerin modellemelerinde) gerçek aletin yerini hiç bir zaman tutmazlar... Bir modelleme ne kadar zor ise, o kadar da işlem gücünü emeceği için, sizin elinizi kolunuzu da o kadar bağlayacaktır..Bu yüzden keskin haltarını belirlediğiniz sesleri daha bilgisayara bağlamadan evvel, o sesi üretebilir hale getirmeniz gerekli... Örneğin: Bir distorted elektro gitar tonu sizin için bir kalıpsa, bunu bilgisayara girmeden evvel bunu pedallarınızdan, dijital/analog simulatörlerinizden elde ediyor olmanız muhtemelen en garanti yöntem olacaktır... Fakat şunu unutmayın, bilgisayara kayıt yaparken, mümkün olan en kuru sesi de almanız gerekli.. Bir elektro gitar için overdrive/distortion tonu ve bir ihtimal chorus uygulanmış ses, kabul edilebilir derecede kurudur... Çünkü bu efektler sizin çalım şeklinizi çok etkiler ve kaydederken bunları olduğu gibi kaydetmek istersiniz... Ancak Reverb/Flange gibi daha süsleyici, derleyici toparlayıcı cinsten efektleri daha kaydederken kullanmak, miks aşamasında elinizi kolunuzu bağlar... Zaten miks'i bir araya getirmekte bu efektlerin ayarları ile oynamanız gerekecek.. Oysa hazır kaydedilmiş bir sesin ayarlarıyla oynayamazsınız...

    Neyse konuya dönelim, bilgisayar ortamının modelleme alanında olanakları daha yüksektir, daha deneysel şeyler yapılabilir, ancak tertemiz yapılmış bir hücum kayıttaki yakınlığı, sıcaklığı modelleme yöntemi ile çok zor yakalarsınız...

    Zaten eğer bu yöntemi seçtiyseniz, bunun getirdiği imkanlardan faydalanmalısınız.. Yani yaptığınızın bir evde bilgisayar kaydı olduğunu gizlemeye çalışırsanız muhtemelen başarısız olursunuz.. Rahatsız edici derecede bir yapaylığı genel yapının içerisine oturtmaya çalışmayın, olduğu gibi kalsın demiyorum.. Uğraşın elbette ama gerçeği yapılmış şeye alternatifler üretirken bir de modelleme gibi bir yöntem uyguladığınızda, ona rakip olamazsınız... Siz kayıtta bir amfi mikrofonlamadıysanız, bir dijital simulatör tercih ettiyseniz, bu alet gerçeğinin yerini tutmayacaktır.. Dijital simulatörde başka üstünlükleriniz var, aynı anda hem bir jcm800 hem bir twin reverbü kullanabilmek gibi... Kısacası ne yaptığınız bilin, ve onu kabul edin, onun avantajlarından faydalanın.. Ancak bu şekilde farkınız olur...

    PC'de aynı anda kaydedebileceğiniz kanal sayısı ses kartınızla sınırlı olsa da, mix aşamasında kullanacağınız halihazırda kullanacağınz kanal sayısı yazılımın imkanlarına ve donanımınızın yeterliliğine (tabi sizin bu gücü ne kadar verimli kullandığınıza da) bağlıdır... Dolayısıyla vasat bir stüdyoda yapılan 16 kanal bir kayıttan daha zenginini üretebilme şansınız vardır.. Fakaat...Bu daha çok deneysel çalışmalarda işe yarayacak bir şeydir, müziğimiz tanıtmak için kullandığımız demolarda çok karmaşık, zor takip edilebilen bir kayıt istemeyiz... Bunu yerine güçlü ama sade, her şeyin seçilebildiği bir kayıt bizim işimizi daha iyi görecektir..

    Evet bir şeyi atlamışım, o da evde kayıt yaparken, bir davul başına geçmeniz, bas çalmayı bilmeniz v.s. illa ki şart değildir... Bunları midi kanalları üzerinden çeşitli software enstrümanlar sayesinde halletmeniz mümkün... Tabi yine bir gerçeklik, doğallık kaybı söz konusudur.. Programlanmış bir sample davul ya da loop, asla bir akustik davulun yerini tutmayacaktır...Gerçeğe yakınlık sağlanabilir, bu işi bilmeyen dinleyici kandırılabilir ama yine de kullandığınız yöntemi kabul edin ve onun avantajlarını kullanın ki, öne geçin derim...


    Başlık: PC'nin Kayıt Yaparken İşlevi Nedir?
    Gönderen:piho
    Kaynak: TIK, TIK


    Bir PC'nin kayıt yaparken işlevi nedir?..

    * Ses kartı vasıtasıyla girdiğiniz analog sinyalleri, dijitale çevirip, hdd'te saklamak..
    * Bu saklanan kayıtları kanallar halinde organize etmek..
    * Çeşitli synth seslerini bir kaynak midi kanalından aldıgı nota, uzunluk v.s. gibi bilgilere bağlı olarak üretmek...
    * Gerek üretilen gerek kaydedilen sesler üzerinde çeşitli efektleri gerek yazılımsal gerek ses kartının imkan verdiği donanımsal işlemciler sayesinde uygulamak...
    * Bu özellikleri ile bir çok kanalı bir araya getirip, harmanlayarak size bir çıktı vermek ve bunu yine ses kartı vasıtasıyla dijital'den analog'a çevirerek size iletmek...

    Bir pc'nin kayıt yaparken ana kullanımı bunlardan ibarettir.. Bazı adımları miks, Mastering aşamasında birkaç kez üst üste kullanmanız gerekebilir....

    Bunları nasıl yapacaksınız?

    * Bir multitrack sequencer edinerek: Bu sizin kayıt/miks aşamasında kullanacağınız ana yazılımdır.. Diğer yazılım parçaları hep buna bağlı olarak çalışacaklardır.. Ne yapar bir sequencer?... Siz bir kayıt kanalı seçersiniz ve ses kartından aldığı dijital veriyi hdd'e yazar.. Sonra buradan aynı anda birkaç kanalı okur.. Sizin bu kanallar arasında bir denge oluşturmanıza yardımcı arabirimleri vardır... Her kanal aynı anda çalarken, siz her enstrümanı yerli yerine oturtmaya çalışırsınız...Popüler sequencer'lar Cubase, Sonar, Pro Tools gibi yazılımlardır... Ayrıca ücretsiz olan Kristal üzerine bir yazıyı da "FREEWARE Yazılımlar" başlığında bulabilirsiniz..
    * Gerek kullandığınız sequencer yazılımın desteklediği standartta (DX/VST/TDM) plugin'leri kullanmayı öğrenerek: Bu pluginlerin bazıları real-time (gerçek zamanda) dijital sinyali işleyerek efekt uygularken, bazıları da kaynak midi kanalından okudukları bilgiye göre yoktan ses üretirler...VSTi/DXi gibi isimleri olan pluginler birer software instrument (yazılımsal enstrüman)'dır.. Diğerleri ise çoğunlukla efektör'dür..
    Sonar DX/DXi standardını ön plana çıkarırken, Cubase VST/VSTi standardını tam destekler... Çoğu sequencer yazılım, günümüzde iç çeviriciler barındırdığından, bir çok plugin türünü desteklemekteler.. Ancak yine de en az kaynağı kendi destekledikleri ana standartta kullanırlar.. Örneğin: Sonar bir DX Sequencer olarak aynı plugin'in DX sürümü ile %3 cpu gücünü harcarken VST sürümünü de kullanabilmesine rağmen %5 gibi bir güç harcayabilir... Dolayısıyla yeni plugin'ler satın alırken, yazılımınızın ana standardında olan versiyonunu seçin... Önemli plugin ürecitileri: Waves, Native instruments, TC Works gibi şirketlerdir... Bunların resmi sitelerini google'dan bularak, aslında yazılımınızla neler yapabileceğinizi bir görmenizi tavsiye ederim... Efekt'ler üzerine bilgi almak için Forumdaki sabit "Efektler Parametreler" ve "Sözlük" başlıklarına göz atabilirsiniz..
    * Diğer: Ana sequencer yazılımınıza bağlayamadığınız yazılımlarda gerekli işlemleri kaydınızla aynı tempoda yaratarak, wave formatında çıktı alabilir, ve bunu sequencer'ınıza yeni bir kanal içine import ederek kullanabilirsiniz...
    Başlık: Kurumsal Bir Kayıt Nasıl Olur?
    Gönderen:piho
    Kaynak: TIK, TIK
    B-Project, ckaan, NOFEAR ve 3 kişi daha bunu beğendi.

  2. #2
    darude_boys - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    darude_boys isimli Üye şimdilik offline konumundadır Keyfi Silver Üye

    Standart Cevap: Bunları okumalısınız

    KURAMSAL BİR KAYIT

    Burada, genel prensiplerden bahsedecek olsam ve bir miks şablonu çıkartacak olsam da, aslında bu iş böyle yapılır diye bir kaide olmadığı, en iyisi budur gibi bir yaklaşım da yanlıştır ve benim de böyle bir idiiam yok.. Sadece bir rehber olması açısından, kendi şablonumu aktaracağım..

    Aynı zamanda, sequencer yazılımınızın ve ses kartı ayarlarınzın doğru olduğunu varsayıyorum, bunlar yazılımdan yazılıma, sistemden sisteme değişen sorunlar olduğundan, başlığın ilerleyen kısmında sorunlarınızı dile getirersiniz, mutlaka birileri yardımcı olacaktır...

    Giriş Ayarları* Öncelikle yeni bir projeye başlarken belirlenmesi gereken ilk şey, parçanın temposudur...Her ne kadar yazılımsal enstrümanlar (VSTi/DXi vb.) daha sonra parçanın temposunu değiştirdiğinizde buna uyacak olsalar da, kaydedeceğiniz wav dosyaları ve reel enstrümanlar yeni tempoya uyamayacaklardır... Bu nedenle en baştan yapacağınız kaydın temposunu kesin belirlemiş olmanız ve hatta parça içinde tempo değişikliği var ise, parçayı çeşitli tempo bölümlerine ayırmış olmanız gerekir... (Parça içi tempo değişikliklerinde başınızın çok ağrımaması için, VSTi/DXi 'larınızın tempo değişikliklerini doğru algılayıp algılamadığını daha önceden bir test projesi ile kontrol edin, bazı pluginler tempo değişimlerinde sorun çıkarabilirler)

    * Bir de kendinize çekeceğiniz bir ayar var.. O da şarkının trafiğini kafanızda kesin olarak oturtmak.. Belki bir intro'yu veya bir bitişi daha sonra ekleyebilirsiniz, ama şarkının orta yerine bir bridge eklerken kaydın o noktada nasıl bir anda kopup, bir anda araya reklamlar girdiğini çok acı bir ifadeyle farkedersiniz... O yüzden daha ana ritm grubunu kaydetmeye/programlamaya başlamadan kafanızda bir trafik olsun...

    Ana ritm Grubu
    * Vurmalı Ritm (Davul): Eğer davulu canlı kaydedebilecek kadar tecrübeli iseniz zaten, bu yazıyı okumanıza gerek yok, bu nedenle davulun programlanacağını varsayıyorum..

    Davul diğer enstrümanların çalım şekline direk etki edecek bir enstrüman olduğundan, kaydı ilk yapılır, bu stüdyoda yarı hücüm/kanal kayıt yönteminde de böyledir.. PC ortamında da farklı olmayacaktır...

    Davul için hazır loop'lar (ACID vb. bir yazılım ya da direk sequencer içerisinden) kullanılabilir.. En gerçekçi sesleri böyle elde etmek mümkündür, Zira zaten canlı kaydedilmiş bir davul loop'unu alabilirsiniz.. Ancak bu durumda her zaman istediğiniz ritmde ve tuşede bir loop bulamazsınız, hatta muhtemelen bulamayacaksınız, üzerinde detaylı oynama şansınız da neredeyse yoktur...Esasında loop'ların mantığı basit olarak; edindiğiniz wav dosyasını sequencer'da bir kanala import ettikten sonra, bunu kopyala-yapıştır yöntemiyle tekrar etmeniz gibidir.. Hem hız, hem kolaylık hem sistemdeki yüklenme açısından, avantajını tahmin edebilirsiniz sanıyorum..

    Diğer bir yöntem ise, davulun her bir parçasının ne noktada neye vuracağının programlanması... Bunun için bir multitrack sampler ya da birden çok sampler'a ihtiyacınız olacak... (Sampler, ayarlanan wav dosyasını programlanan anda, çalan bir aygıttır).. (Kullanacağınız şey dışardan wav dosyası almak yerine davulun parçalarının seslerine benzer sesleri üretiyor da olabilir.. Drum Synth türündeki bu yazılımlar daha uyumlu sesler üretseler de gerçekçilikleri genelde çok daha düşüktür...).. Sampler programlara örnek olarak Fruity Loops/FL Studio ya da Vsampler yazılımlarını örnek verebiliriz.. Her iki yazılım da multitrack sampler'dır ve gerek VSTi gerek DXi şeklinde sequencer ile entegre olabilirler... Artı olarak Fruity Loops'un kendi iç pattern ve playlist editörü vardır ve dışardan midi kanalı vasıtasıyla yönetilmeyi gerektirmez... (Midi ve sampler üzerine "sözlük" başlığına bakabilirsiniz)..Bu ve benzeri pluginlerden birini sequencer da projeye dahil edin...

    Davul'u programlayacağınız yazılım eğer destekliyorsa, davulun en azından benzer karakterdeki öğelerini gruplayarak birden çok kanaldan çıkış alın... (bazı VSTi/DXi pluginler birden çok kanal çıktı verebilirler) Bu daha sonra miks aşamasında davul elemanlarını ayrı ayrı konumlandırmada işinize yarayacaktır...

    İster bir kaynak midi kanalına ister bir iç pattern editöre olsun, sampler programalak aynı prensipte bir iştir... Sonuç olarak bir ölçünün içerisinde bir iç kanalın(kick/trampet v.s.) hangi anda devreye gireceğini, oraya bir nokta koyarak belirtirsiniz...

    Davulu programlarken, eğer gerçeğe yakınlaşmak istiyorsanız, bir davulcunun iki kolu, iki bacağı olduğunu unutmayıp, hangi anda neye vuracağını hesaplamaya çalışarak ilerlemelisiniz.. Benzer şekilde davulcu bir ritm tutarken, belli noktaları vurgulayarak bir akış yaratır.. Bu noktalarda "velocity/pan/ton" gibi ayarlarla oynayarak benzer bir vurgu yaratmalısınız... Özellikle uzun trampet-alto ataklarında bu vurguları öngörmek zordur, davulcu otomatik olarak o vurguları yapar, veya insanın bir deriye vuruş kapasitesi o kadardır, ama elinizdeki yazılım bunları algılamaz.. Bu noktada sizin yazılıma davulcu olmayı öğretmeniz gerekmekte...

    Parçanın intro/chorus/verse ana ritmlerini çıkardıktan sonra, bunları ard arda dizip, üzerine gitarla eşlik ederek bir kontrol etmenizi öneririm, ancak atakları, dur-kalk'ları eklemeden esas kayda girişmeyin, bunu davulun istediğiniz hissi verip vermediğini kontrol etmek için yapıyoruz...

    Ben programladığım davullarda 4/4'lük bir ölçüyü genelde mümkünse iki kez aynı şekilde tekrar ettirmem, bir iki ufak değişiklikle bir akış yaratmayı amaçlarım.. Aksi takdirde fazla monoton bir hava oluşacaktır...Bu şekilde neredeyse şarkının her bir ölçüsüne ayrı özen göstermeniz gerekir... Loop'larda olduğu kadar kolay sıyrılamazsınız işin içinden...

    Davul ataklarını fazla kullanmak, şarkının akşını çok fazla keseceği için iyi bir yöntem değildir.. Yine de sizin tercihiniz.. Ancak süsleme amaçlı olarak bunu kullanmak yerine, ana ritmde değişiklik yapmayı tercih edin derim.. Kimi yerlere bir iki ghost trampet vuruşu ekleyin, ikileme ekleyin v.s...
    Bu yeterince davuldaki monotonluğu giderecektir..

    Programlamayı bitirdiğinizde eğer toplamda gelen ses size uyumsuz geliyorsa, (Örneğin, trampet çok keskin ve önde, ziller ise, cansız ve parıltısız) sample'larınızı doğru seçmemişsiniz demektir... Kolaya kaçan kişiler, kullandıkları yazılım varsayılan drumkit'lerini kullanarak bu problemi aşabilirler.. Ancak custom drumkit yaratan, oradan buradan sample toplayanlar için problemin giderilmesi biraz daha büyük bir sorundur.. Eğer dinamik ses işleme efektleri üzerine bir şey bilmiyorsanız, işin içinden çıkmak için önce bunları öğrenmeniz gerekecek... Çünkü bu noktada en çok kullanacağınız şey compressor ve eq'lardır ("Sözlük" ve "Efektler" başlıklarına bakın)... İsterseniz, sequencer'ınızdaki VSTi a ait kanallar üzerinde bu efektleri deneyerek bir bakın, istediğiniz gibi bir uyum yakalayabiliyor musunuz?.. Eğer yakalıyorsanız, o ayarlarınızı unutmayın ve bir wave editör ile tek tek ilgili kanaldan gelen sample dosyalarının wav'larını açın ve o efektleri seslere uygulayın... Çünkü davulu dengelemek adına miksi her çalışınızda cpu'dan harcayacak kıymetli bir %10-15 gücünüz maalesef olmayacak... Sample'ların kendilerinin dengeli olmasını, bir şekilde sağlamak zorundasınız...

    Genel davul sound'u eğer size çok sert, çok köşeli geliyorsa, hiç dokunmayın, öyle olması lazım, aksine boğuk bir sound üzerine başka kanallar gelince çok arkada kalacaktır.. Önde olan keskin sesi kolaylıkla yumuşatabilirsiniz, ama yumuşak ve boğuk olan sesi daha zor keskinleştirirsiniz... Bu yüzdendir ki davulculardan kayıtlarda "vurması" istenir..

    Davulda bir miktar overdrive olmalıdır. Zillere pek bulaşmayın fakat, trampet ve kick'te bir miktar overdrive size ilginç gelebilir.. Cort sesi duyulan bir trampet sample'ında overdrive'ın etkisini çok radikal değerlerde reel olarak farkedeceksiniz.. Ancak o değere kadar, sesin hissiyatının değiştiğini, vuruşların netleştiğini görebilirsiniz.. Özellikle davulun cansızlığı ile ilgili dertleriniz varsa, overdrive'ı bir deneyin... Ancak unutmayın, her overdrive plugin'inin karakteristiği farklı farklı, birkaçını denemeden vazgeçmeyin...

    Ayrıca davulun seslerinin daha uzamasını istiyorsanız, fakat reverb'ün yaratacağı uzaklaşma etkisini de istemiyorsanız anahtarınız: Compression..Çok düşük attack rate'e sahip 4:1 bir compression trampet, kick ve alto'ların sesinde bir uzama yanılgısı yaratacaktır.. Aslında sesler uzamıyor, ancak miks içerisinde kaybolan attack sonrası sesleri yükseltmiş oluyorsunuz (Daha doğrusu, attack'ı kısmış oluyorsunuz, ama çoğu plugin'in otomatik make-up gain'i olduğundan, ilk söylediğim durum oluşuyor.)

    * Bas gitar: Ana ritm grubunun diğer elemanı ise baslardır... Eğer bas gitarınız yoksa, çalamıyorsanız, bir gitar track'i kaydedip, bunun baslarını açmak size bir bas gitar sound'u vermese de, kayıttaki boşluğu azaltacaktır... Ancak amacınız bir bas öğesinin bariz olarak orada olması ise, yine ya sampler'lara ya da synth'lere yönelmeniz gerekecek, bu da ikinci bir kaynak sömürücü VSTi/DXi olarak sequencer'ınızı kastıracak demektir... Bir synth için davuldaki adımlar izleneceğinden (elbette bu sefer tek bir çıkış kanalı olacak) bunu tekrar anlatmıyorum..

    Bir bas gitarınızın varolduğunu varsayarsak, bunu line-in vasıtasıyla bilgisayara direk girmeniz yapabileceğiniz en basit şey.. Ben genelde bas gitarın, kemikli olmasını, boğlup gitmemesini sevdiğimden, line-in bir giriş benim işimi görmekte.. Ancak amfiden gelecek olan air kaybedildiğinden, bas gitarın vuruculuğu darbe yemekte.. Benim gördüğüm dijital simulatörler bu yönde bir katkıda pek bir beceriksiz olduklarından, hala direk line-in metodunu tercih ediyorum... Bas gitar tam ortadan gelmesi gereken bir enstrüman, bu yüzden onu stereo kaydetmeyi yersiz buluyorum, stereo kaydetmem şart olsa bile, bir kanalı kestirip atma yolunu tercih ediyorum.. Kayıt için sequencer'da yeni bir audio track açıp, bunu record haline getiriyorsunuz...Sonra eğer yazılım destekliyorsa oradaki vu meter, zaten sesin kaç db girdiğini gösterir.. Burada en güçlü vuruşları yapıp (hatta sağlam slap'ler) göstergeyi tavana vurdurmadan (peak) girişi yükseltebileceğiniz kadar yükseltmelisiniz.. Çünkü ses kartının zaten bir kendi iç gürültüsü vardır, sizin buna relatif olarak maksimum uzaklıkta kayıt yapmanız gerekli ki, bas gitar gibi daha sonra compression'a tabi tutulup, üstten baskılanacak bir enstrümanda gürültü sorunu yaşamayın...Eğer fazla açarsanız, peak'lerle karşılaşırsınız.. Burada ses clipping'e girecek ve üstten kesilen ses, bildiğimiz dijital distortion'a girecektir.. Bas gitarda dijital distortion istediğimiz bir şey değil... Mümkün olduğunca warm overdrive kullanılır (eğer bir overdrive isteniyorsa) bas gitarda...

    Bas gitar'ı bir hizaya sokmak, höt demek gerekli.. Aksi takdirde, dinamikleri çok değişken olan bu enstrüman miks'in içerisinde bir öne çıkacak bir arkada kalacaktır.. Bunun için compression efektinden faydalanılmalı ("Sözlük başlığı").. Compression konusunda benim bir standardım yok.. Çoğu insan "4:1, 40 ms attack gecikmesi" gibi ayarları standart koşmasına rağmen, ben bas gitara "100 ms, 14:0" gibi bol gecikmeli limiter derecesinde şeyler yapabiliyorum.. Bunun için öngörebileceğim değerler kesinlikle yok, müzik tarzını geçin, o parçanın atmosferine ve miks'in yoğunluğuna bağlı olarak sürekli oynadığım ayarlardır bunlar.. Yine de bas gitarı gereğinden fazla compress etmek bu sefer bas gitarı monotonlaştıracaktır.. Over-compress etmekten genelde kaçının... Bas için warm-yumuşak bir overdrive ara sıra başvurduğum bir yöntem... Bu hem bas'ın karakterini değiştirip, alt kısımlarını yuvarlaklaştırıp, ortalarda daha kemikli, gövdeli kılan bir uygulama, hem de overdriven ses compressed olduğu için ayrı bir hava katan bir şey... Deneyin derim...
    Davulu dinleyerek bas gitarımızı kaydettik.. Bu noktada bas gitar ve davulu bir arada dinlememiz gerekli.. Çünkü ana ritm grubunu tamamladık..

    Neye dikkat edeceğiz?
    * Bas gitar davul'un kick'leri ile aynı anlarda vuruş yapıyor mu? Yapmıyorsa, bas gitar yeniden kaydedilecek...
    * Bas gitar davul'un kick'lerini örtüyor mu?.. Eğer birinden biri seçilemiyorsa, iki kanala da birer eq ekleyeceğiz ve 50 hz-250 hz aralığında uygun gelen noktalarda birini baskın, diğerini arka plana itecek önlemler alacağız...Ben 50-60 hz civarını kick'e, 120 hz civarını bas'a ayıracak bir eq ayarı yapmayı tercih ederim.. çünkü bu bölgelerde her ikisinin de yuvarlak olması hoşuma gidiyor..
    * Bas gitar, uğulduyor (muddy) mu? 200-250 hz civarından biraz kesmek çözüm getirebilir.. Eğer bu sefer bas gitarın vurgusunun kaybolduğu gözlenirse, bas gitarın üzerinde manyetik dengesi yeniden ayarlanmalı ve bas gitar yeniden kaydedilmeli


    Eğer ana ritm grubunda istediğimiz gibi bir denge sağladıysak ve sistem kaynaklarımız tükenmeye başladıysa, Mevcut VSTi kanallarını ve üzerine efekt uyguladığımız bas gitar kanalını mixdown (Bounce) edip sistemi rahatlatabiliriz... Yok eğer durum iyi ise, VSTi kanalları koruyabilirsiniz, zira gitarlar işin içine girince ziller ve trapmetle baya bir kapışacaklar....

    Destekleyici grup:
    Ritm Gitar: Gitarı kaydederken, peak ettirmemek ama olabildiğince kayıt sesini açmak gibi prensipler zaten bas gitar ile aynı... Şimdi gelelim farklı yönüne... Gitarist'ler daime büyük bir gitar sound'u isterler.. Bunun da kaba, altlı tonlarla elde edileceğini düşünürler.. Bu yanlış değil ama çok kullanılması bütün kaydın muddy, rezalet bir şey olmasına yol açar... Burada büyüklük istiyorsak, genişlik bunun önemli bir kısmı ki işimiz pan'larla... Track'i kaydederken izleyebileceğiniz üç yöntem var... Birincisi track'leri mono kaydedersiniz... Niye track'ler? çünkü gitarın dublesini alacaksınız.. Nedir dublesi ki? Aynı gitarı, birebir aynı vuruşlarla, aynı şekilde yeniden çalacaksınız.. Bu göründüğü kadar kolay değil onu baştan söyleyeyim...

    İkincisi ise genişliğin size yettiğini düşünüyorsanız stereo ama bir kez kaydedeceksiniz...

    Üçüncüsü, genişlik size yetmiyor, stereo çıktı alıyor ama iki kere aynı ritmi aynı şekilde çalamıyorsanız, o zaman numara yapacaksınız.....

    Öncelikle ritm gitarı, overdrive/Distortion (ve gereken durumlarda wah) hariç hiçbir efekt kullanmadan kaydedeceksiniz.. Reverb e abanmak katiyen yok... Eğer sesini sevdiğiniz bir amfi/kabin simulatörünüz varsa bunu elbette kullanacaksınız...Ben genelde amfi simulatörünü sansamp benzeri bir cihaz üzerinden halledip kaydımı sadece bununla yapıyorum.. Kabin simulasyonunu ise daha sonra, kanala ekleyeceğim bir software simulatör ile yapmayı seviyorum.. Zira distortion'ın en azından bir opamp üzerinden analog üretilmesi seste benim sevdiğim bir şeyler yaratıyor.. Öte yandan elimdeki orta seviye bir iki kabin simulatörü (dijital/analog) hiç de beğenilecek işler çıkarmıyorlar.. Daha önce bahsettiğim air (havanın mikrofona çarpması) halini pek düzgün yapmayan esasında birer eq filter'dan ibaretler gibi...

    Şimdi genişlik mevzuna geri dönelim.. Gerçekten sert olmasını istediğim sesler için ben 4 tane aynı ritmden çalıp 4 tane mono kanal oluştururum..Daha sonra bunların ikisini tam sağ tam sol, ikisini %60-75 sağ sol panlarım...

    Zaten ikinci yöntem gayet açık, tek bir stereo kanaldan ibaret, bunun dublesini almak iyi bir sayılmaz, aynı şekil bir ses olacağından, pek bir genişlik sağlamaz...

    Üçüncü yöntem ise, stereo kaydedilmiş gitarın kanallarından birine 10 ms, 8 ms gibi farkedilmeyecek bir delay vermek.. Bu sesi oldukça genişletecektir.. Ancak dezavantajı gitarın sanki sadece bir taraftan geliyor, öbür taraftan sadece destekleniyormuş gibi bir his vermesidir...Delay üzerinden Dry/wet dengesi kurcalanarak bu his azaltılabilir, ancak genişlik de buna paralel olarak azalacaktır..

    Clean ritm'ler ile, Distorted ritmleri aynı kanala kaydetmeyin... İkisi farklı enstrümanlarmış gibi düşünün.. Zira distorted ritmin yaratacağı genişlik etkisi ile, clean'in yaratacağı genişlik farklı farklıdır... Keza ikisine farklı eq ayarları yapmanız gerekir.. Distorted gitarın lo-mid bölgesi muddy bir hava yaratabilecekken, Clean gitarda bu yenilen bölge size ruhsuz bir ses olarak geri dönecektir..

    Solo/Lead gitar: Ritm gitarda geçerli olanların hepsi burada da geçerli Ancak solo gitarda genişliği sağlamak için duble almak oldukça zahmetli bir yöntem, burada ikinci ve üçüncü genişlik yöntemleri uygulanabileceği gibi, üzerine bir miktar chorus vermek de sesi büyütecektir... Lead/Solo gitarda genişlik her zaman istenilen bir şey değildir.. Çoğu zaman, vokalin boşalttığı noktaya solo gitarı koymak isteriz.. Bu yüzden tam ortadan gelecek reverb miktarı ritm gitara göre biraz daha fazla, ancak genel volume ve 5 khz eq civarı daha dazla olan bir solo gitar net, rahat anlaşılır olacaktır..

    Gitarlarda nelere dikkat edelim?
    * Gitarlar miksi boğdu mu, uğulduyor mu? gitarların 250 hz altını shelf etmeyi bir deneyin.. Daha sonra lo-mid bölgesinden biraz alın..
    * Gitarlar ziller'le savaşıyor mu?
    Eğer ziller cılız ise onlara bir miktar gövde verin (hi-mid- 3 khz-6 khz aralığı).. Yok eğer gitarlar çok tiz ise (Zillerden tiz olmamalı) gitarların 7 khz üzerini traşlayın...
    * Gitarlar kuvvetli ama boğuk ve geride mi?
    Gitarların hi-mid aralığında bir miktar yükseltme yapın.. Ancak unutmayın ki, hi-mid arttırmak lo-mid'in etkisini azaltacaktır.. Gitarın altlarını kaybetmek istemeyiz.. İyi bir denge bulun...
    * Clean gitarlar çok mu etkisiz, ruhsuz?
    Bir miktar overdrive ve reverb deneyin.. Yine olmazsa, çok az miktar chorus da renk katabilir...Clean'lere lo-mid bölgesinden de destek olun...
    * Gitarların patlaması gereken bir yer var, ve o noktada şarkı yükselemiyor mu?
    Gitarlara birer duble daha ekleyin, birer kayıtlarını daha alın, 8 kanala kadar yolunuz var ...Buna rağmen istediğiniz patlama yaşanmıyorsa, şarkının trafiğinde düzenlemesinde değişiklik yapmanız lazım.. Bir önceki gitarları palm mute ile çalmak, istediğiniz etkiyi yaratabilir...
    * Solo gitar arada boğuluyor mu?
    mid/hi-mid aralığını bir tarayın, baskın bir frekans bulabilirsiniz.. Eğer baskın frekansı bulduğunuzda bu sefer de solo gitar çok cılız kalıyorsa,
    solo gitarı sap tarafı manyetikten çalarak yeniden kaydedin ve aynı eq'ları deneyin
    * Gitarlar girişince, trampet arkada mı kaldı?
    Trampet'e overdrive verin veya miktarını arttırın...Reverb var ise, miktarıyla oynayın...

    Bu aşamada, destekleyici enstrümanlar da olaya girdikten sonra, bir reverb seçmeniz ve bunu davula, gitarlara uygulamanız gerekli.. Gitara iki çeşit reverb'ü üst üste uygulamak ilginç sonuçlar getirebilir.. Ancak parçanın geneline uygulayacağınız bir tek çeşit reverb, miksi toparlayacaktır... Reverb ü asla çok kullanmayın, Miksi çok çabuk anlaşılmaz içinden çıkılmaz bir hale getirebilen bir efekt'tir reverb... Eğer hala davul kanalları üzerinde işlem yapabiliyorsanız, Sırasıyla Trampet, hihat, chrash ve gitarlara azalan miktarda aynı reverb'den uygulayın.. Ben trampet ve hihat'ler için ayrıca bir plate reverb kullanırım, gitarlar içinse spring reverb.. Hepsini bir room reverb ile toparlarım... Ama Wet/Dry signal oranım %10 u pek geçmez.. Trampet ve clean gitarlar haricinde reverb'ü duyabiliyor ayırt edebiliyorsam o mikste reverb'ü aşırı kullanmışım demektir...

    Kick ve bas gitarda reverb ilginç olabileceği gibi, çok çok rahatsız edici bir şey de olabilir.. Bu sizin kulağınıza bakar.. Ancak unutmayın ki reverb, farklı ortamlarda farklı etkiler yaratabilen bir efekt.. Sizin miksinizi arabada dinleyen biri reverb'ü farklı algılayacak, kulaklıkla dinleyen biri bambaşka... O yüzden reverb ü ya sadece toparlamak için kullanın, ya da yaptığınızın miks'i çok kalabalıklaştıracağını ve de demo'da istenenin bu olmadığını unutmayın...

    Toparlamak amacı ile reverb kullanırken, her kanala aynı reverb'ü eklemek cpu ya gereksiz yüklenmenizi doğrur.. Zaten reverb efekti oldukça bol cpu gücü harcayan bir efekttir.. Bu nedenle sequencer'ınızda bir "Send/Effect Bus" yaratın... Buraya uygun bir reverb efekt'i koyarak sadece wet sinyali verecek şekilde ayarlayın... Bu send'in çıkışı ise, ana miksin çıktığı master kanalınız olmalı....İlgili kanallardan bu send'e yönlendirme yapın, reverb miktarını ayarlamak için send miktarını kullanıyor olacaksınız..Böylece tek bir reverb efekti kullanarak, birden çok kanalı efekte dahil etmiş oldunuz...

    Ve vokal...
    Vokal için benim söyleyebileceğim pek bir şey yok, aslında vokal için standart bir yaklaşım olduğunu da sanmıyorum... Bu yüzden ana prensiplerden bahsedeceğim ki bunlar da genel geçer kurallar değildir.

    Nelere dikkat edeceğiz?
    * Vokal genel miksin içinde küçük mü kalıyor? Vokal'in dublesini alacaksınız.. En kesin çözümü bu.. Ancak aynı parçayı aynı vurgularla aynı şekilde söylemek, ritm gitarın dublesini almaktan da zordur...

    Veya vokal kanalının bir duplicate (benzer kopya)sını alıp buna delay vereceksiniz.. Quad-Delay koyup, ilk delay'i 10 ms gibi çok kısa verdikten sonra, diğerlerini daha düşük volume ile uzatmak
    güzel bir doluluk verecektir...

    * Vokal'in ne dediği anlaşılıyor mu?
    Anlaşılmıyorsa, vokale uygulamadıysanız, compression uygulayacaksınız, uyguladıysanız, değerlerle oynayacaksınız.. Eq'dan 4-5 khz civarında bir oynamayı da deneyin..

    * Vokal'i daha açabilirim ama açmak istemiyorum, çok fazla net, önde gibi geliyor
    diyorsanız, reverb, delay gibi efektlerle onu arkaya itebilir chorus ile biraz hale yola sokabilirsiniz...Tabi ölümüne bir compression'da uygulanabilir...

    * Vokal küçük değil ama cılız geliyor
    ise, vokale overdrive ekleyin.. Sonra compress edin, gerçi canına okumuş olacaksınız ama artık cılız gelmeyecek.. Bu da işlemiyorsa, vokalin mikrofondan uzaklığını kontrol edin, daha yakın durup ağzını aça aça söylemesi daha güçlü bir vokal yaratacaktır.. Pop filter yok ise, p,k gibi sert sessizlerde vokalin kısa süre mikrofona 45 derece açı yaparak söylemesi patlamaları önleyecektir..

    * Vokal neşesiz, parıltısız mı?
    Vokale şarkıyı bir daha söyleteceksiniz.. Harmonic exciter deneyebilirsiniz ama istediğiniz kadar iyi sonuç vermeyecektir...

    * Vokal sanki farklı bir ortamda gibi mi?
    Mikrofonla kaydettiğiniz tek kanal bu ise, muhtemelen odadan gelen yankıyı almışsınız.. Ya yankıyı keseceksiniz, ya da genel miksteki reverb'ü vokal'de varolan reel reverb'e yaklaştıracaksınız.. Yine de güç bir durumda olduğunuzu söyleyeyim.. Bazen, track'i stereo kaydetmek, sonra monoya çevirmek, chorus eklemek, delay eklemek ortamları denkleştirebiliyor.. Ama oldukça raslantısal bir şey onu tahmin etmek... Durumunuza uygun bir çözümü kendiniz geliştirmek, ya da vokali yeniden kaydetmek zorundasınız...

    * s'ler bir garip çıkıyor...
    Bir De-Esser plugin kullanabilirsiniz, ya da çok büyük bir Q ile (çok dar aralıkta) tiz frekanslarda bir tarama yaparak, s'lerin saçmaldığı aralığı bulacaksınız.. Vokalinizde siblant s sorunu var ise, işiniz iş...

    Başlık: Faydalı Tutorial Siteleri
    Gönderen:Ahter_Sönmez
    Kaynak: TIK


    Müzik Terorisi Hakkında: http://www.stefanobrondi.com/manuals.html
    Genel Tutorial'lar: Directory - The Project Studio Handbook - Digital Audio, Compression, Mixing, Monitoring, Microphones


    Başlık: Loudness Değerleri Hakkında
    Gönderen:peakload, madraver
    Kaynak: [URL=http://www.tr-ance.com/forum/index.php?showtopic=10416]

    peakload: -13dB kuralı aslında "tam anlamı" ile akustik müzik için öngörülmüş bir seviye.Akustik seslerin harmonik yapısında eksi 13,00789 dB den sonra yayınım gerçekleştiği farkedildikten sonra böyle bir seviye belirlenmiş.Fakat elektronik müzikte bir çok iyi prodüktör tarafından öngörülmüş seviye son iki (benim bildiğim zaman bu ) yıldır -6 dB olarak belirtiliyor.

    madraver: loudness'tan çok hz seviyelerinin 0 db li aşması distirtion yaratabilir. Analiz ettiğim şarkıların loudness seviyesinin -13 db civarında dolaştığı gözlemledim ve bunun birçok şarkı için commercial cd Mastering standartı olduğunu gördüm...gerçi loudness'ın yüksek olup,olmamasından çok, temiz bir mixing her zaman daha önemli bence. trance ve elektronik şarkılardada rastladığım en yüksek loudness seviyesi -10,-11 dir

    peakload: akustik enstrümanların frekans cevapları -13 dB den itibaren ( loud seviyesi bazında ) bozulmaya başlıyor.Hoparlörde akustiğin bir parçası olduğu için hem mixte yüksek tutulan Loud seviyesi,hemde dinlediğimiz hoparlördeki etkisi birleşince sonuca büyük etkisi oluyor o kesin.Fakat senin üzerinde analiz yaptığın nokta "Hz seviyelerinin 0db in üstünde olması olduğu için şu var:

    Akustik ve analog cihazlarda öngörülen ses şiddeti miktarı kayıtta maximum
    -6dB %-1,-2,mixajda tutulan Loud seviyesi -13dB.Fakat elektronik müzikte bu digital kayıtta 0dB in üstüne çıkılabildiğinden direkt olarak Loud seviyesine etki ediyor zaten.

    Aradaki bağlantıyı daha rahat anlatmak için bir örnek vermek gerekirse,mesela software synth demek tamamı ile dijital bir sound yaratıcısı demek.Kullanılan her türlü mix masası eq,vs. aklımıza gelen her sanal alet edevat digital demek.Bu bağlantıyla hemen sonuca gelirsek bu digital ortamda herhangi frekanstaki bir sesin gireceği distorsiyonda "digital distorsiyon" oluyor.Burada yine dijitalin gücü ortaya çıkıyor ve hangi frekansta olursa olsun digital bir sesin distorsiyon limiti yaklaşık %15 artıyor kafadan.Analog uygulamalarda bu oran sıfır desibelin üstüne çok zor şartlarda çıkıyor.Bir örnekte analog için verelim mesela.Herkes evinde bir şekilde kaset kayıdı yapmıştır muhakkak.Normal ( Type I veya II ) kasetlerde kayıt alırken 0db in üzerine çıktığımızda bariz bir yüksek frekans ( tizler) kayıbı oluşuyor.Ama metal veya chrome kasetlerde +3db ( artı üç cidden büyük bir oran kaset için) çıkıyor.

    Bunların üzerine çıkıldığında muhteşem bir kayıp söz konusu oluyor.Çünkü analog işlemlerde sınırlar belirli.0 desibel veya +3 desibel.Başarılan en yüksek oran +6 desibel.Ama dijitalde bu oranlar çok yüksek derecelere ulaşıyor.Çünkü zaten dijital olan bir sesin dijital distorsiyona girmesi zorlaşıyor.Ayrıca dijitalde 2 saniyeden az clipping distorsiyon bazında ele alınmıyor.

    ÖRNEK UYGULAMA


    ÖNCE:

    Gerçek boyutundan [ 1280 x 875 ] 84% oranında küçültüldü - Tam boy görmek için tıklayınız




    SONRA :


    Gerçek boyutundan [ 1280 x 873 ] 84% oranında küçültüldü - Tam boy görmek için tıklayınız



    Başlık: Müzikte Tonlar ve Anlamları
    Gönderen:renegade_easel
    Kaynak: TIK

    Batı klasik müziğinin ana notası Do'dur. Yani parçanın modal altyapısı Do notasına göre relatif oluşturulur, minör ya da majör seçilir ve de akorlar mixolidyan, ionian, frigyan, dorian, lydian, locrian, aoilyan modlarına göre yerleştirilir.

    12 noktadan (diyez ve bemoller dahil) yalnızca 7 ya da 8'ine akor yerleştirilir, bu akorların majör-minör ya da modifikasyonları parçanın majör ya da minör oluşuna göre seçilir ve oluşturulur, solo enstrumanlar akor değişikliklerinde bu akora uyumlu mod ya da gamdaki iniş çıkışlara uyarlar. Varsa vokal de her akor değişikliğinde bu akorun adını taşıyan gamdaki ya da mode'daki notalar içerisinde seslendirir.

    Her bir notanın (diyezler ve bemoller tümüyle)arasındaki mesafe yani frekans farkı yarım perdedir, yani logaritmik olarak frekansı kaç olursa olsun, bir önceki ya da bir sonraki nota ile herhangi bir notanın arasındaki oran sabittir. Ayrıca bir oktavdaki do notasıyla bir üst oktavdaki do notası arasındaki oran 1/2'dir. Yani 12'lik müzik sisteminde Notalar:

    C4 261.63
    C4# 277.18
    D4 293.66
    E4b 311.13
    E4 329.63
    F4 349.23
    F4# 369.99
    G4 392.00
    A4b 415.30
    A4 440.00
    B4b 466.16
    B4 493.88
    C5 523.25

    frekanslarına karşılık gelir. Ve bu frekansların as ve üs katları (2 katı, 4 katı, 1/2 katı, 1/4 katı, 8 katı vb...) farklı oktavlardaki aynı notaya tekabül eder. Mesela 440 hz'lik orta la notasının 2 katı olan 880 hz bir üst oktavdaki La notasıdır. Aynı şekilde frekansı 261.63 hetz olan orta do notasının frekansının yarısı olan 130.815 hz bir oktav aşağıdaki do notasıdır.

    Müzikte frekanslar logaritmik gider, lineer gitmez. Yani sayı sistemleri yani sayma matematiği sayılabilen gerçek nesnelerde lineerdir. Doğanın matematiği ise logaritmadır ve de insan doğadaki sesleri 2'nin katlarına bağlı logaritmik sisteme göre algılar. 12'lik sistemin dışında 22'lik ve de 31'lik ve de bunların detone edilmiş hali olan müzik sistemleri mevcuttur. Batı müziği 12'lik, doğu müziği ise 22'lik ve de 31'lik sistemdedir. Bu sistemlerde de bir frekans ile katlarının arası eşit sayıda notalara bölünmüştür(Birinde bir oktav 22'ye, diğerinde 31'e bölünmüştür)

    İki notanın frekanslarının birbirine oranı eşit olduğuna göre, öyleyse mesela sol notasıyla çalınan Majör ile mi notasından çalınan Majörün, ya da La'den çalınan minör ile Re'den çalan minörün aynı etkiyi bırakması gerekir dinleyicide. Çünkü herbir akorun kendi notaları arasındaki rölatif oran ve de logaritmik mesafe eşit. O halde şöyle bir gerçek var, o da parçanın karar sesi ya da hangi ana nota üzerinden başladığı, yani Sol'den mi, Do'dan mı ya da Re'den mi başladığı, parça içerisinde kullanılan akorun anlamını değiştirir. Ayrıca en başta yazdığım sebeplerden ötürü parçanın minör ya da majör oluşu parçanın içerdiği akorların verdiği hissi değiştirir.

    Sözgelimi, Do'dan başlayan bir parçadaki Sol majör ile Mi'den başlayan bir parçadaki Si majör aynı etkiyi verir, çünkü aradaki rölatif mesafe ve de frekans oranı aynıdır. Parçanın başlangıç notası ve de karar sesi dinleyicinin beklentisini ve de algısını belirlemektedir.

    Çoğunlukla ortaçağdan beri klasik Müzisyenler genelde C(Do) Majöre göre (Do notasına göre) beste yaptıkları için ve de piyanonun beyaz tuşlarındaki ve de portedeki notalar yani ana notalar Do notasından başlayan majör dizi olduğu için, genelde dinleyicinin algısı ve de beklentisi ve de kulak alışkanlığı Do majör dizisine göredir. Bu sebeple sanıyorsam bu akorlar ve de ruhsal etkileri Do majör dizisi içerisindeki anl***** ve de kulak alışkanlığına göre.

    Sabit nokta belirtilmeden yani çıpa noktası-başlangıç ses verilmeden çalınan her türlü majör, her türlü minör, her türlü 9'lu, 11'li 13'lü, 7'li 4'lü 6'lı akor kendileri arasında aynı etkiyi bırakacaktır. Çünki müzikte notalar yani frekanslar logaritmik olarak rölatif-görecelidir.

    Başlık: Editing Nedir?
    Gönderen:peakload
    Kaynak: TIK, TIK

    EDITING NEDİR ?

    Edit kelimesinin ingilizce anlamı "düzeltmek,düzenlemek,hataları gidermek,uygun hale getirmek" tir.Fakat bizim ilgi alanımız müzik yapımı olduğu için,
    müzik yapımındaki anlamını,neler kapsadığını,nerelerde gerektiğini yazalım.

    Müzik Yapımında Editing Nedir ?

    Üzerinde çalıştığımız bir ses dosyasını,kesme,biçme,uzatma,kısaltma,belirli bir forma uygun hale getirme işlemidir.Bu işlem,küçük bir ses dosyasıda olsa,
    bütünüyle bir müzik dosyasıda olsa,yukarıda yazılan işlemleri gerçekleştirme aşaması "Editing" aşamasıdır.


    Editing Hangi İşlemleri Kapsar ?

    Aslında içerdiği işlemler çok fazla fakat çok genel işlemlerdir.Editing işlemi yapmak için ne ses teknisyeni nede ses mühendisi olmak gerekmez.Müziğimizde
    kullanacağımız bir ses dosyasını kısaltmak,uzatmak,kazancını yükseltmek (gain),örnekleme değerini değiştirmek (mesela 44.1 den 48 khz oranına çevirmek ),bozuk
    forma sahip bir sesi gelebileceği en düzgün hale getirmek gibi işlemleri kapsar. Hatta bazılarımız nadirde olsa,bazen elimizdeki bir mp3 dosyasının başındaki ve sonundaki
    boşluklardan rahatsız olmuş ve onları yok etme uğraşı içine girmişizdir.İşte bu işlem dahi editing kapsamındadır,korkacak bişey yok


    Editing Nerelerde Gerekli ?

    Bir müziği yapmaya başlamadan önce ve bitirdikten sonra genelde editing işleminden geçiririz.Fakat en önemli olanı,yeni bir çalışmaya başlamadan önce
    özellikle kullanıcağımız hazır sesleri (sample),yapıcağımız müziğe en uygun forma getirmektir.Mesela bir loop kullanıcağız.Temposu yapıcağımız müzik ile
    aynı.Fakat elinizden geleni yapıyorsunuz ama,müziğin içerisinde aksak bir halde ilerliyor.İşte bunun nedeni loop'un içinde barındırdığı milisaniyelik bir boşluk olabilir.
    Bu nedenle loop'u kullanmadan önce o bahsettiğimiz "uygun forma getirme" işlemini yapmak zorundayız.Yani hataya yol açan boşlukları gidermeliyiz.Kısacası "editlemeliyiz".Başka bir örnek daha verelim.Yine kullanıcağımız bir ses (sample) var.Fakat müzik içerisinde,sampler'ın volume kontrolü,hatta mixerimizin fader'ı sonuna kadar açık olmasına rağmen ses, müzik içerisinde duyulamıyacak kadar düşük kazanca sahip.Yapmamız gereken şey, editing işlemine almak ve sesi normalize etmek yada gain seviyesini kendimiz belirleyip yükseltmektir.İşte editing işleminin nerelerde gerekli olduğuna dair birkaç "genel" örnek.Birde yapım aşaması biten çalışmalarımızda editing işlemi yapmamız gereken bölümler olabilir.

    Mesela müziğimizi yaptık,bitirdik ve sonunda sesi,kulağa kötü gelmiyecek biçimde yavaş yavaş düşürerek (fade-out) müziğimizi bitirmek istiyoruz.Bunun için müziğimizi bir Audio Editor ile açıp sonuna dilediğimiz miktarda fade-out uygularız.Tabiiki editing sadece bunlar ile sınırlı değildir.Fakat yazılanlardan yola çıkarak tahmin yürütebilir,"acaba bu işlem editing işlemimi?" diyerek takıldığınız yerler olur ise sorabilirsiniz.


    Başlık: Synthesizer ve Çeşitleri
    Gönderen:peakload
    Kaynak: TIK, TIK

    SYNTHESIZER

    (Synthesizer'ın ne olduğunu anlamak için,ilk önce oscillator'ün (osilatör) ne olduğunu bilmeliyiz.Osilatörün ingilizce anlamı "titreyen,titreşen" dir.Müzikteki anlamıda,bu ifadeler ile aynı anlamı taşıyarak ses üretme modülleri olarak geçer.)

    İçerisinde bulunan bir veya daha fazla oscillatorler ile ürettiği çeşitli dalga formlarındaki sinyalleri,yine içerisinde barındırdığı bir çok ayrı filtre ve modülden geçirerek,toplamda bunu "birleşik dalga forumu" olarak çıkışa veren cihazlardır.Burada belirttiğimiz "dalga forumları (sine,square,saw,pulse vs.)" na ayrı konuda göz atacağız.Fakat synthesizer çeşitlerine göz atmakta fayda var.

    Analog Synthesizer :

    Günümüzde dahi adından en çok bahsedilen synthesizerlardır.Zaten hemen hepimiz analog ve dijitalin ne anlama geldiğini biliyoruz.Analog Synthesizer'de bizim bildiğimiz "Analog Teknoloji" ile ses üreten cihazlardır.Yani ses sinyallerini analog elektronik yöntemleri ile işleyerek ses üreten cihazlar.

    Digital Synthesizer :

    Yukarıda bahsettiğimiz cihazların tam tersine,ses sinyallerini dijital devreler ile üreten ve işleyen synthesizerlardır.Çok fazla tutulsada,özellikle bu işin eskileri tarafından tercih edilmezler.Bilirsiniz şöyle bir tutum vardır "Abi nerde benim o 58 chevrolet'im." Halbuki dijital teknolojinin daha iyi olduğunu düşünüyorum.

    FM Synthesizer :

    Tamamı ile Yamaha tarafından geliştirilen bir ses üretme tekniğidir.Bu türdeki synthesizer'lar,üzrindeki tüm parametreleri "Frekans Modülasyonu" adı verilen bir teknik ile işletir.Aslında benimde çok fazla bir bilgim yok bu "frequency modulation" hakkında.Bilen biride varsa ve açıklarsa çok mutlu olurum.

    Analog Modelling Synthesizer :

    Modellemenin anlamını sanırım hepimiz biliyoruzdur.Bilmeyenler içinde söyliyeyim.Modelling tam anlamıyla "taklit etme" nin kibar yazılımıdır Aslında yapısıyla ve işleviyle dijital olan,fakat çalışma yöntemi ve sesleri ile Analog teknolojiyi modelleyen synthesizerlardır.

    Sampling Synthesizer :

    İçerisinde osilatörler yerine "sampler" yani örnekleyiciler barındıran,ve bu samplerlar ile ses üreten cihazlardır.Bu konuyu genişletmek gerekirse ilk önce "sampler" ın anlamını bilmemiz gerekir :

    sampler : İngilizce anlamı "örnekleyici" dir.Müzikteki anlamı,önceden kayıt edilmiş bir sesi içerisine kayıt etmek şartı ile,belirlenen esnada tekrar okuyan (örnekliyen) cihazlardır.

    Sampling synthesizer'lar işte bu "sampler" adı verilen cihazları barındırırlar osilatörler yerine.Örneğin,doğal bir piyanonun tüm notaları herhangi bir stüdyoda tek tek kayıt edilir.Daha sonra bu sampling synthesizer'in içinde barındırdığı samplerlara aktarılır.Ve MIDI'nin hangi tuşuna basıldığında,hangi ses devreye giricek ise,buna göre "tuşe ataması" yapılır.Böylelikle tam anlamıyla "gerçek" piyano sesleri çalınabilir.İşte bu yöntemle işleyen synthesizerlara Sampling Synthesizer denir.Software olarak göz atmak için Reason yazılımının içindeki "NN-XT" veya "NN-19" cihazlarına göz atabilirsiniz.Hardware olarak göz atmak için ise,MIDI bağlantısı bulunan tüm sampler'ları inceliyebilirsiniz.

    Bunların dışında "subtractive synthesizer,addittive synthesizer,graundrouge synthesizer,noiser synthesizer" gibi dünyada varlığının ne kadar gerekli,ne kadar gereksiz olduğu hala tartışılan birkaç cihaz daha var ki,eminim sizlerde bunların ne olduğunu bilmek istemiyorsunuzdur.Hatta eminim ki,yapan mucitlerde ne olduğunu bilmiyorlardır

    Ve son olarak hepimizin bilmesi gereken,şu anda software veya hardware ne olursa olsun,bizlerin müzik yapmasını sağlayan,önümüze sonsuzluğa kadar ilerleyen bir kapı açan bu synthesizerları yoktan var eden ve elektronik müziğin (bence) yaratanı olan sevgili Robert MOOG'dur.2004 yılında New York'ta düzenlenen Moogfest organizasyonunu düzenleyen Charles Carlini'nin dediği gibi, "elektronik müziği kitlelere taşımış ve müziği duyuş tarzımızı değiştirmiştir".

    Başlık: Synthesizer ve Sampler'da Envelope (Zarf) Ayarları
    Gönderen:peakload
    Kaynak: TIK, TIK

    ADSR NEDİR ?

    Müzik yapımı ile uğraşan herkesin mutlak bilmesi gereken "attack/decay/sustain/release" terimlerinin kısaltmasıdır ADSR.Mutlak bilinme gerekliliğindeki sebep;yapım aşamasında kullanacağınız her alet edevatın üzerinde bu terimlerin bulunmasıdır.Her ne olursa olsun kullanılan aletler,bir sesi şekillendirmek için,bu dört aşamayı uyguluyarak işlem yaparlar.Bu aşamaya en güzel örnek 4 zamanlı araba motorlarıdır.Motorun sadece bir devir dönmesi için,4 aşamadan geçmesi gerektiğini düşünün.

    ATTACK :

    Bir ses oluşurken,ilk önce belirlenen bir seviyeye ulaşmak zorundadır.İşte,sesin ilk başlama noktasından,belirlenen bu maximum seviyeye ulaşana kadar ki geçirdiği aşamaya "attack"denir.Yani,en düşük kazançtan,belirlenen en yüksek kazanca kadar geçirdiği aşamadır.Attack zamanı ne kadar uzatılırsa,ses en yüksek seviyesine o kadar geç ulaşır.(Örneğin,yaylı çalgılarda (keman,çello,viyola vs.) genelde attack zamanı uzun tutulur.Böylece bir nota ile başka bir nota arasında kulağa çok hoş gelen bir geçiş oluşturulur.)

    DECAY :

    Sesin attack zamanından sonraki geçirdiği aşamadır.Yukarıda bahsettiğimiz gibi bir ses,belirlenen attack zamanından sonra maximum bir seviyeye ulaşır fakat,bu seviyede duramaz ve bir düşüş geçirir.İşte;ulaştığı maximum seviye ile bu düşüş arasındaki aşamaya "decay" denir.Decayi ne kadar düşük tutarsanız,sesin maximum seviyesiyesindeki şiddeti ile çöktükten sonraki şiddeti arasında o kadar fazla bir fark oluşturursunuz.

    SUSTAIN :

    Şimdi kulağınızda sesin,yukarıdaki anlattığımız iki aşamayı geçirdiğini hayal edin.İlk önce ulaşabileceği maximum seviyeye ulaştı,daha sonra belirlenen bir aralıkta çöktü.Şimdide bu çöken ses bir miktar aynı seviyede asılı kalır ve bir müddet bu şekilde devam eder.Belirlenen bu zamana "sustain" denir.Yani sesin maximum seviyeye ulaşıp çökmesinden sonra kaldığı oranda bir miktar devam etme aşamasıdır.

    RELEASE :

    Yukarıda anlattığımız üç aşamanında gerçekleşmesi için,sesi oluşturucak alete herhangi bir darbe uygulanması gerekir.Bu darbeden sonra bu üç aşama oluşur ve darbe uygulamayı bıraktıktan sonra ses kendi halinde bir miktar devam eder ve en sonunda yok olur.İşte;uygulanan darbeden sonra,sesin kendi halinde bir miktar devam etme aşamasına "release" denir.


    Yukarıda yazdığım ADSR zamanını örnekler olsun,anlatış biçimi olsun,software veya hardware bir müzik aleti üzerine yoğunlaşarak yazdım.Şöyle bir düşündüğümüzde,bir sesi oluşturduktan sonra,müziğinizde kullandınız fakat üzerine bir ses işlemci (vocoder,filter,harmonizer vs.) yada efekt işlemci (reverb,delay,chorus vs.) uygulamak istediniz.Birde baktınızki,uyulamak istediğiniz bu işlemcilerinde üstünde ADSR aşamaları var.Aklınıza "haydaa!ben sesimi oluşturdum zaten.Buda nesi şimdi?" gibi bir düşünce gelebilir.Dediğim gibi,ADSR bir tek ses oluşturan (synth vs.) cihazların değil,sese şekil şemal katan cihazlarında üstünde bulunur.Buradaki görevleride aynıdır sonuçta.Birinde sesi oluşturmak için bu aşamalrı geçirir,diğerindede oluşturduğunuz sesin üzerine yapacağı işlem için bu aşamaları geçirir.


    Başlık: Mastering Hakkında
    Gönderen:peakload
    Kaynak: TIK, TIK

    MASTERING

    Müzikte en çok merak edilen,en fazla önem taşıyan,bir müziği müzik yaptığı kadar,bilinçsizce yapıldığı takdirde müzikliktende çıkartan,çalışmanın en son aşamasıdır mastering.

    Masteringde mixaj kadar bir beceri ve hüner gerektiren,mühendislik isteyen bir sanattır.Herkesin,hatta ve hatta "ses mühendisliği" bilmeyen kişilerin haddine değildir mastering yapmak.Kimsenin şevkini kırmak,bu işlerden soğutmak veya kırmak istemem.

    Unutmayın ki bende kendi çapımda müzik yapan bir insanım.Ve benim yaptığım müzikleride az çok dinliyorsunuz.Şöyle playlistinizdeki başka müzikler ile karşılaştığırdığınızda ne duyuyorsunuz?Bana ait bir çalışma diğerinin yanında ne kadar sönük kaldı değilmi?Halbuki dinlediğiniz diğer müziklerle,benim yaptığım bir müzikteki ses sayısı aynı!Ama bir tek ve en önemli şey aynı değil.Onlar mastering aşamasından fakat "gerçek mastering" aşamasından geçmiş çalışmalar.Her sesin tek tek gerekli frekans aralıklarına alındığı,tüm dengelerin sağlandığı mastering!Oysaki bende kendi çalışmalarıma sözde "mastering" yapıyorum.Ama ne kadar!Herneyse,girişi "ses mühendisliği bilmeyen kişilerin haddine değildir mastering yapmak" cümlesi için uzatmak zorunda kaldım ki,kimse bu lafımı yalnış anlamasın sebebi ile.

    Ayrıca bazı durumlarda "mastering yapılmadı benim çalışmama" bir sığınak olarak kullanılır.Mastering sanat gerektirdiği kadar "sihirli bir değnek" te değildir.Bir çalışma kötüyse mastering aşaması onu kurtarmaz.Müsade ederseniz mastering'i muziktek'in sahibi,bu işlerde duayen sayılabilicek bir insan olan sevgili Mahcem Abi'den dinliyelim.Bu konuda bu yazı üzerine yazı yazmak cesaret ister :

    Mastering: Mastering'in amacı farklı seviyelere ve tonlara mikslenmiş şarkıları bir albümde bir araya getirirken miksajlar arasındaki seviye ve tonlama farklarını mümkün olduğunca ortadan kaldırıp dinleyiciye kulağı rahatsız etmeden baştan sona uyumlu bir havada bir albüm dinleme zevkini yaşatmaktır.

    Mastering miksaj bittikten sonra yapılan bir işlem olup multiband kompresyon, stereo imaj denge kontrolü, Parametrik ve Grafik EQ tonlama, ilave reverberasyon ve normalizasyon gibi aşamalar içerir.

    Miksajı yapanla mastering'i yapan kişinin aynı şahıs olmaması ısrarla önerilir. Sebebine gelince:

    Miksi yapan şahıs şarkılar arasında bir genel hava dengesi yapmaya çalışırken olaya o âna kadar hiçbir katılımı olmamış birisi kadar objektif olamaz. O yüzden miksajcılar asla mastering'e girmezler. Hepsinin tarzını beğendiği ve uyumlu çalıştığı bir Mastering mühendis tanıdığı vardır, miksleri yaptıktan sonra master bantları olduğu gibi götürür Mastering mühendisleri kimse ona teslim ederler. Gerisine de karışmazlar.

    Bir şarkı her yeni bir albüme konduğunda yeniden master edilir. Dolayısı ile miksajı bitmiş bir şarkıyı esas albümüne koyarken bir mastering'e tâbi tuttukları gibi, aynı anda başka bir toplama (compilation) albüme de koyuluyorsa aynı miks başka bir mastering'e tâbi tutulur. Zira her iki albümde yer alan şarkılar birbirlerinden farklı olduğu için Mastering esnasında gözönüne alınması gereken kriterler de değişebilir. Her albüm kendi içinde bir bütündür.

    O yüzden bir şarkıyı iki farklı toplama albümden dinlerken kulağınıza gelen şarkı havasında hafif bir farklılık hissetmeniz doğaldır, sebebi budur.

    Farklı amaçlara yönelik farklı miksaj ve masteringler yapılabilir. Örnek vermek gerekirse:

    Diskolarda veya konser organizasyonlarında kullanılan profesyonel PA sistemlerinde veya high-end denen çok pahalı Hi-Fi sistemlerinde kullanılan hoparlörler 30-35Hz'e kadar inen titreşimleri sese çevirebilecek özelliktedir. Oysa evlerde yaygın olarak kullanılan müzik seti CD player vb. ses sistemlerinin inebileceği en alt sınır 70-80 Hz civarıdır. Dolayısı ile ucuz sistemlerde çalındıklarında bu frekansların altındaki titreşimler istedikleri kadar kuvvetli olsunlar asla kulağımıza ulaşamazlar, zira kullanılan hoparlörler ve kabin tasarımları o kadar geniş aralıklı ve hassas değillerdir. Ancak bu titreşimlerin sese çevrilememesi, sistemin o titreşimlerle mücadele etmeyeceği anl***** gelmez. Sistemden dışarı atılamayan bu titreşimler sistemi yorar ve boğarlar (mesela durup dururken çıkış katını ısıtırlar).

    O yüzden genelde tüketiciye satılan CD'lerde kullanılan master'lara ayrı, DJ'lerin ilgi gösterdiği vinyl plakların basımında kullanılan master'lara ayrı mastering yapılır. Hatta modülasyon/demodülasyon esnasında uğradığı doğal kompresyon ve uç frekans kesintilerini tazmin etmek için radyolara gönderilen kopyalara bile ayrı miks ve mastering yapılır.

    Bütün olay insan beyninin sesleri nasıl algıladığında biter. Mesela normalde elinizdeki sistem 80Hz'in altındaki dip basları veremiyor olsa bile, bir kayıdın içindeki bas frekansların çıkardığı harmonikleri kuvvetlendirerek ya da o dengelerle oynayarak dinleyicinin kulağında sanki çok dip frekanslar duyuyormuş izlenimi yaratmak mümkündür. O sayededir ki bazan radyo bile dinlerken bazı tür müziklerde dip baslar inanılmaz belirgin ve güzel gelir. Onun sebebi radyonuzun o kadar alt frekanslara cevap verecek kadar kaliteli olması değil, miksaj ve mastering aşamalarında yapılan ufak harmonik ayarlamalarının sizin beyninizde öyle bir halisünasyon yaratmasıdır. Yoksa taşıyıcı dalgaların ve kullanılan modülasyon tekniklerinin getirdiği sınırlamalardan dolayı radyo yayınlarında 90-100Hz'in altındaki titreşimler genellikle hoparlöre dahi ulaşamadan yok olur gider.


    Başlık: Ses, Frekans ve Noise Çeşitleri
    Gönderen:peakload
    Kaynak: TIK, TIK

    SES

    Belirli bir frekanstan ve onun uyumlarından (harmoniklerinden) oluşan,bir nota ile belirlenebilen veya pek çok uyumsuz gürültülerden ibaret her titreşim bu terimle ifade edilir.Buna göre,belirli hava molekülleri ve titreşimleri ile insan kulağını uyaran fiziksel olaya ses denir.

    FREKANS

    Ses dalgalarının bir saniye içerisindeki tekrar (devir) sayısına frekans denir.Frekansın birimi (Hz)Hertz'dir.İnsan kulağının duyabileceği seslerin 20hz ile 20khz arası olduğu,bu frekansın altındaki veya üstündeki seslerin insan kulağı tarafından duyulmadığı düşünülür.Frekans genel tablosu aşağıdaki gibidir:

    Çok kalın sesler I----------I 16Hz - 100Hz

    Orta kalın sesler I----------I 100Hz - 400Hz

    Orta sesler I----------I 400Hz - 1600Hz

    İnce sesler I----------I 1600Hz - 6400Hz

    Çok ince sesler I----------I 6400Hz - 20000Hz

    Hertz terimi binli rakamlar ile katlandıkça "hertz-kilohertz-megahertz-cigahertz" olarak ifade edilir.

    Örneğin: 20000hz=20khz(kilohertz)


    DESİBEL

    Algılanan ses şiddeti yada gürültü şiddetinin birimidir.Duyulanma,uyarmanın logaritması ile değiştiğinden,ses şiddetide dB cinsinden logaritmasal olarak değişir.Örnek vericek olursak,bir gürültü kaynağı bllir bir uzaklıktan,bulunduğunuz yerde 50dB olarak duyuluyor ise,aynı koşullarda ve aynı güçte :

    2 gürültü kaynağı 53dB
    4 gürültü kaynağı 56dB
    8 gürültü kaynağı 59dB

    -düzeyinde bir algılamaya neden olur.desibelin hesaplanması çeşitli formüller ile yapılır.

    SES BASINÇ DÜZEYİ

    Titreşen hava molekülleri ya da bu titreşimlerin neden olduğu ufak hava basınçları kulak zarını uyarır.Duyulanma,uyarmanın algoritması gibi değiştiğinden,algılanan ses düzeyide bununla doğrudan bağlantılı olarak değişir.Bu logaritmasal büyüklüğe ses basınç düzeyi denir.Birimi Desibel (dB) dir.

    GÜRÜLTÜ(NOISE)

    Aralarında herhangi bir uyum olmayan ve pek çok frekanstan oluşan sese gürültü denir.Bir başka değişle "tek bir nota ile taklit edilemeyen" seslerdir.Bu terim "yapı akustiği"nde,istenmeyen ses olarakta kullanılır.Bu anlamda örnek vericek olursak;çok uyumlu notalar ve harmoniklerinden oluşan bir müzik,telefonla konuşan biri için gürültü niteliği taşır.

    BEYAZ GÜRÜLTÜ(WHITE NOISE)

    İçerdiği tüm frekanslarda aynı enerjiyi taşıyan gürültüye beyaz gürültü denir.Bu gürültünün spektrumu,frekans eksenine paralel bir doğrudadır.

    PEMBE GÜRÜLTÜ(PINK NOISE)

    Ses her bir oktav yükseldiğinde frekansı iki katına çıkar.Mesela 50hz'nin bir oktav üstü 100hz'dir.400hz'nin bir oktav üstüde 800Hz'dir.Buradanda anlaşılacağı gibi frekans yükseldikçe oktav aralıklarında daha fazla frekans bulunur.Beyaz gürültüde her frekansta eşit enerji vardır ama oktavda eşit enerji yoktur.Beyaz gürültüde yüksek frekanstaki oktav aralıkları daha çok enerji içerir.Pembe gürültüde ise,akustikte bellibir biçimde belirlenmiş olan tüm oktav aralıklarında eşit enerji vardır.Yani alçak frekanstan,yüksek frekansa doğru,frekans başına düşen enerji giderek azalır.





    Başlık: Acapella Kullanımı
    Gönderen:fortyfive
    Kaynak: TIK

    Sözlü parçaların remixleri onların acapella ları ile yapılır (bkz: acapella ). Acapella parçanın müziksiz hali demektir ve remix; acapella alınıp ona uygun yeni müzik yazılması yoluyla ya da ona uygun bpm de başka parçanın instrumental i eklenmesi yoluyla yapılır. Burada ben size başka parçanın instrumental i eklenmesi olarak anlatacağım. Müzik yazarsanız aynı şekilde onu da eklersiniz..


    1- Acid programını açıyoruz. Remix ini yapacağımız parçanın orjinal halini ve acapella sını iki kanal olarak Acid'e ekliyoruz.






    2- Sözleri önce göz kararı ile üstüste getirmeye çalışıyoruz. Ardından yapabildiğiniz kadar zoom yapıp yakından bakarak harf harf üst üste getiriyorsunuz.






    3- Parçanın geçiş yerlerinde, intro da veya outro da boş kısımlar olur bunlara bakarak iyice milisaniyeler düzeyinde üstüste getirin. Yoksa bu size hafif yankı şeklinde geri dönecektir.






    4- Parçanın üstüste geldiğinden emin olmak için bir kere baştan sona dinleyin. Eğer emin olduysanız solda kanal özelliklerinde Volume yazan yeri Pan şekline getirin.






    5- Acapella yı bir tarafa, orjinal parçayı bir tarafa atın. İsterseniz emin olmak için kulaklıkla bir kez de bu şekilde dinleyin.






    6- Projenin bu haliyle mp3 olarak çıktısını alın.






    7- Daha sonra Atomix Mp3 programını açın ve bir kanala iki sesli olarak kaydettiğimiz mp3 dosyasını diğer tarafa üreteceğimiz parçanın müziği olacak instrumental i yükleyin. Şimdi iki sesli dosyanın pitch i ile oynayarak yukarıdaki grafiksel gösterimler denk olacak şekilde (düşük bpm de çalışıyorsanız eşit olmazlar ancak denk olurlar) ayarlayın. Programın kendi bpm göstergesini ancak 120'den sonrası için kullanın çünkü düşük Bpm lerde gerçek değeri göstermiyor.






    8- Baştan sona çalın emin olun bpmler aynı gittiğinden. Bu sırada sesi komple kapatın çünkü çıkan ses hiç te hoş olmayabilir, neticede iki parça üstüste çalıyor olacak. Emin olduktan sonra crosfader ı komple sağa çekip parçayı çalın ve kaydınızı yapın. Burada yine aynı iki kanallı ses dosyasını uygun bpm de tekrar kaydetmiş oluyoruz, instrumental ile mixleyip kaydetmeyin. Bu sırada gidin bir kahve yapın kendinize geri gelin sonra.






    9- Acid i tekrar açıp bir kanala instrumental i yüklüyoruz ve bir kanala da bpm ini denk olarak hazırladığımız yeni çok sesli dosyamızı yüklüyoruz.






    10- Yine başta acapella ve orjinal parçaya yaptığımız gibi zoom yaparak denk getiriyoruz. Burada artık gerisi orjinalliğinize kalmış. Mezurlara dikkat ederek müziğini kullanacağımız parça ile sözünü kullanacağımız parçayı üstüste getiriyoruz. Bunun üzerinde çalışırken hoparlörlerinizden 2 kanallı dosyada müzik olan kanalın kablosunu çekin öyle çalışın. Bizim amacımız sesleri grafik olarak denk getirip ses almak. Aralara geçişlerde efect sesleri, insan sesleri vs ekleyebilirsiniz. Dediğim gibi yaratıcılığınıza kalmış.






    11- Şimdi projeyi olduğu gibi kaydedin ve Cool Edit Pro porogramını açın ve orjinal parçanın müziğinin olduğu az önce duymamak için hoparlörümüzü kapattığımız kanalı seçin.






    12- Ve Delete e basarak silin veya yukarda Effects ten Silence a tıklayın.





    13- Instrumental ve acapella ile birlikte bulunan diğer kanalı seçin.






    14- Boş kanala Yapıştırın.






    15- Parçayı Farklı Kaydedin.






    16- VE İŞİN EN KEYİFLİ KISMI PARÇAYI WİNAMP TA AÇIP İŞTE BUNU BEN DERLEDİM DİYİN






    Peki neden bunca zahmete katlandık ve doğrudan atomixte bir kanala acapella bir kanala instrumental yükleyip beraber çalıp kaydımızı yapmadık derseniz: Bpm dengesini tutturmak için çok çalışmış olurduk ve çok sade boş bir proje olurdu.

    Bu halde aralara geçif efect leri ve başka sesler de eklemiş olduk. Yukardaki Programlarda Atomix Mp3 ten kastım herhangi bir beatmach i olan dj simulasyon yazılımı, Acid den kastım herhangi bir wave sıralama programı ve Cool Edit Pro dan kastım herhangi bir ses düzenleme programıdır. Aynı mantıkla kendi yaptığınız müziği de bu acapella ile kullanmanız bu şekilde olur. Hatta yapabileceğiniz başla bir şey de instrumental parçaya değişiklikler uygulamak (geçişlere flanger vs vererek) veya drum looplarla parçaya zenginlik katmaktır. Ya da birden fazla acapella kullanarak birden çok artist in parçasını tek parça üzerinde birleştirmek yaratıcı olabilir. Fakat buna "remix" demek ne derece etiktir dj lik ve prodüksiyon açısından orası tartışılır..


    Örnek olarak bu yolal yapılmış bir parça : http://rapidshare.de/files/19857303/Hiphop..._edit_.wma.html


    Saygılar fortyfive[/SIZE]


    Başlık: Seskartı Alırken..
    Gönderen:ZonaX
    Kaynak: TIK, TIK

    Seskartı Alırken

    Bu yazıda özellikle amatör ve yarı profesyonel sınıfına giren seskartlarında dikkat edilmesi gereken başlıca özellikleri anlatacağım.

    Giriş/Çıkış özellikleri ?

    Kartların giriş/çıkış özellikleri başlıca 3 gurupta toplanır,analog,dijital ve MIDI.

    Analog ?

    Bu giriş/çıkışlar seskartlarına line/mic gibi yöntemlerle giriş/çıkış yapmada kullanılır.Kartların açıklamalarında verilen bilgiler önceki senelerle mukayese edildiğinde yanıltıcıdır,eskiden üreticiler sadece analog kanalları baz alarak 8/8,16/16 gibi model rakamları verirlerdi artık bu 3 gurubu toptan sayarak veriyorlar örneğin M-Audio Firewire 1814 modelinde 8 analog giriş 4 analog çıkış bulunur gerisi dijital ve MIDI giriş/çıkışları simgeler yani çok kanalları kart alırken model numaralarına aldanmamak gereklidir.

    Kaç Kanal Analog Giriş Olmalı ?

    Bu tamamen kartın kullanım amacıyla orantılıdır.Aynı anda birden fazla enstrüman kayıt edilecekse,kayıtta 4-5 mikrofon kullanılacaksa kartınızın 4-8 girişe sahip olması gereklidir profesyonel bir ortam içinse minimum 8-16 civarı giriş olmalıdır.Eğer evde hücum kayıt yerine (aynı anda çoklu kanal kaydı) gitar + şan gibi 1-2 kanal gerektiren kayıtlar yapacaksanız bu girişlere ihtiyacınız olmayacakdır,bu durumda çok kanallı kartlara ekstra ücret ödemek de hata olur.

    Kaç Kanal Analog Çıkış Olmalı ?

    Bu çıkışlar kayıt esnasında enstrümantalist ve vokalistlere monitör amaçlı kullanılabilir,her kişiye verilecek kulaklık için ayrı bir çıkış gerekir çoklu çıkışın amaçlarından biri budur.Diğer bir kullanım şekli ise kayıtların miksinin harici bir mikser üzerinden yapılması içindir bu durumda kayıt kanallarının ayrı ayrı miksere gönderilmesi görevini bu çıkışlar üstlenir.Bu durumda eğer mikserden miks yapmak istiyorsanız veya profesyonel bir kayıt yapmak istiyorsanız bu çıkışlar gereklidir aksi takdirde miksi bilgisayarda dahili olarak programlara yaptıracaksanız çoklu çıkışlara da ihtiyacınız yok demekdir.

    Dijital ?

    Kartın harici dijital anfi,kayıt aleti,başka bir seskartı gibi aletlerle sayısal veri iletişimi için kullanılır.Bunlar ADAT,AES-EBU,S/PDIF gibi farklı yöntemlerdir.ADAT Alesis'in geliştirdiği ve hala kullanılan harici çok kanallı kayıt cihazıdır eğer elinizde bir ADAT varsa ve kayıtları seskartına/seskartından yollamak/almak istiyorsanız bu özellik olmalıdır.AES-EBU da daha çok sampler'larla iletişimde kullanılır,S/PDIF ise içlerinde en yaygın olanıdır özellikle dijital anfilere kayıpsız ses iletme amaçlıdır.

    MIDI ?

    Klavyenizi (Org/Keyboard) ve MIDI destekli aletlerinizi bilgisayardan kontrol etme amaçlıdır bu sayede çaldıklarınızı MIDI mesaj olarak kayıt edebilir gitar efekt aletlerindeki tonları aktarabilir veya değişkenleri/*****'leri kontrol edebilir/değiştirebilirsiniz.



    Bit/Hertz ?

    Bit sayısal kodlama çözünürlüğü,Hertz frekans sayısını belirtir.Bu değerler ne kadar yüksek olursa mantıken daha temiz kayıtlar yapılabilir.Günümüzde maksimum 32bit Float/192Khz kartlar bulunmaktadır lakin 32bit teknolojisinin pratikde aslında 24bit'den pek farklı olmadığı yönünde söylentiler vardır.Bugün bir kart alınacaksa minimum 24/96 desteği olmalıdır.Yeni yeni yayılmaya başlayan 24/192 teknolojisi pratikde henüz emekleme aşamasındadır çünkü bit/hertz ne kadar yükselirse dosya boyutları o oranda artmakta ve sistemleri zorlamaktadır geleceği düşünmek adına 24/192 bir kart almak 24/96'dan daha mantıklıdır.

    Konvertörler ?

    Kartların analog/dijital (A/D) dönüşümlerini konvertörler yapar.Kayıtlarda analog sinyal kartta konvertöre gelir ve sinyal bu çiplerle dijital'e dönüştürülür.Bilgisayardan müzik dinlerken ise bunun tam tersi yapılır dijital veri analog sinyale dönüştürülür (D/A).Tüm kartların kayıt kalitelerini belirleyen 2 püf noktasından biri bu çiplerdir (diğeri preanfi).

    2/2 (2 analog giriş/2 analog çıkış) kartlarda tek (stereo) konvertör bulunur daha yüksek giriş/çıkışlı kartlarda her 2 kanal için birer konvertör vardır.Her konvertör tek sinyal işleyebileceğinden çoklu kanal giriş/çıkışı olan kartlarda kanal adedine göre çok sayıda konvertör bulunur bu sayede her kanal birbirinden bağımsız olarak ayrı konvertörler sayesinde ayrı çıkışlara yönlendirilebilir.Örneğin elimizde Audigy ve Motu 24 I/O kartları bulunuyor,Audigy ile 2 kanal (mono) kayıt yapıp 2 kanal dinleyebilirken Motu ile 24 kanal yapıp 24 farklı kanaldan dinleyebiliriz...kartların kaliteleri/preanfileri gözardı edilirse Motu tek başına 12 adet Audigy'nin yapacağı işi yapmaktadır.

    Konvertörlerin teknik anlamdaki üstünlüğünü dinamik sahaları belirler.Dinamik saha,o konvertörün algılayabileceği en düşük sinyal demekdir,haliyle ne kadar düşük sinyalleri yakalayabiliyorsa o kadar temiz kayıt yapıyor anl***** gelir.Bu değerler dB cinsinden ölçümlenerek kartların özelliklerinde belirtilir.Günümüzün kartlarında dinamik saha 90-120dB arası değişir yani 120dB gibi düşük volümlerdeki sesleri yakalayabilirler bu değerlerdeki 3-4dB'lik fark bile önemli sayılır.Almayı düşündüğünüz kartlarda bu özelliği karşılaştırıp hangisinin mantıken daha iyi kayıt yaptığını anlayabilirsiniz örneğin Maya 44 USB 85dB,M-Audio 192 PCI 113dB,EMU 1820M 120dB...yani en temiz kayıdı 1820M yapıyor gibi düşünülebilir.

    Dinamik saha'nın yüksek olması kesin olarak daha iyi kayıt yapıldığına işaret olmayabilir.Konvertörlerin kendilerine has karakterleri vardır bunları anlamak hiç de kolay değildir bu yüzden kulağınıza güvenemediğiniz durumlarda dinamik saha'yı baz almak mantıklı bir yöntemdir.Bu değerleri de line ve mic girişlerine göre farklı değerlendirmek gerekir mic girişi olan preanfili kartlarda 5-15dB civarında düşük olacakdır.

    Preanfi ?

    Preanfi düşük sinyal çıkışlı enstrümanların/aletlerin yeterli sinyal seviyelerine yükseltilmeleri amacıyla kullanılır.Mikrofon,elektrogitar,elektrobağlama gibi preanfiye ihtiyaç duyulan kaynaklarda preanfi kullanılmazsa çok düşük sinyal alınır ve bunlar preanfi olmadan ses çıkartmaz ve haliyle kayıt edilemezler.Bunun yanında klavye,efekt aletleri gibi kaynakların farklı güçlerde preanfileri bulunur bu yüzden preanfisiz kartlara sorunsuz olarak kayıt edilebilirler hatta preanfisi olan bu aletlerin kartların preanfileriyle kayıt edilmesi yanlışdır,kartların linein girişlerinden kayıt edilmelidirler.Eğer mikrofonla kayıt yapılacaksa ve mikser,harici preanfi gibi aletlerle bu sinyal yükseltilemeyecekse alınacak seskartında mutlaka preanfi olmalıdır.

    Latency ?

    Gecikme (latency) kartların bilgisayarda/kartta işlenmiş ses verilerinin ne kadar çabuk analog sinyale dönüştürülüp duyacağımız gecikme süresini belirler.Günümüzde en basit kartlar bile 2-3ms gecikme ile sesi verebilirler lakin gecikme sadece kartın becerileriyle alakalı değildir.Bu durum kartın sürücüleri ve sistemin performansıyla da alakalıdır.Birçok kart kendi ASIO sürücüsünü kullanır ki bu en hızlı sürücüdür,bunun yanında MME ve WDM gibi diğer sürücüler ASIO'nun 3-10 katı arasında gecikmeli ses verebilirler.Gecikme ayarlarındaki sorun sistem ve kartın yetişemediği zamanlardaki ses kesilmeleri ve deformasyon problemleridir.Bunun sebebi ses verilerinin kartlara yollanmadan evvel işleniş biçimleridir.Örneğin 1-2 kanal kaydın verilen efektlerle 1-2ms gecikme ile düzgün duyulabilmesine rağmen 8-10 kanala çıktığında bozulmaların olmasıdır,bozulmalar kanal sayısı,sanal enstrüman sayısı,efekt sayısıyla doğrudan orantılıdır yani CPU ve RAM'e binen yük bu kadar işlemin,bu kadar kısa sürede yapılmasına imkan sağlamıyorsa deformasyonlar kaçınılmazdır.Çözüm için ya sistem rahatlatılmalı,az kanal,az enstrüman,az efekt kullanılmalı ya da daha yüksek gecikme ayarlarıyla çalışılmalıdır.

    Direct Monitoring ?

    Direkt mönitör,seskartına giren sinyalin bilgisayarın CPU tarafından işlenmeden kendi DSP'sinde işlenerek direkt çıkışa verilmesidir.Bu sayede A/D konversiyona uğrayarak dijitale dönüşen ses sinyali D/A konversiyonuyla gecikmesiz olarak verilebilmektedir.Bu sayede kayda girecek olan sesi gecikmesiz duyabilmemize rağmen sequencer/wave (Cubase,Logic) programlarındaki efektleri duyamayız.Bilgisayarda kullandığımız software tabanlı efektleri (Waves,TC) gerçekzamanda kayıt esnasında duyabilmemiz için bilgisayarın CPU'sunun devreye girmesi gerekir bu durumda Direct Monitoring yapılamaz ve kartın ASIO,MME,WDM gibi sürücülerinde ayarlanmış gecikmeyle duyulur.Gecikmesiz efektli mönitör verebilen kartlarda DSP efekt işlemcileri bulunur bu sayede CPU ve sürücüler kullanılmadan tamamen kart üzerinde işlemden geçen ses gecikmesiz verilebilir.Direk mönitör verebilen kartlarda bu özellik "hardware mixer" veya "DSP mixer" şeklinde belirtilir bu özellikler yoksa o kart ancak sinyali CPU'da işleyerek geri verecekdir.

    DSP ?

    Digital Sound Processing (dijital ses işlemcisi) kartlara direkt mönitör,gerçekzamanda gecikmesiz onboard efekt ve CPU'ya alternatif güç özelliği kazandırmak için kullanılır.DSP tek başına bir işlemci olduğundan bilgisayarın CPU'sunu kullanmaz bu sayede gecikme yapmaz.Ucuz kartların çoğunda DSP direkt monitör verme amaçlı kullanılır.Bunun yanında daha özellikli kartlarda onboard efektler için de kullanılır örneğin Audigy,SBLive,EMU gibi kartlar DSP sayesinde efekt verebilir,soundfont kullanabilirler (EMU için EmulatorX platformu).Creamware Pulsar/Scope/XTC gibi kartlar efekt,monitör,kendi enstrümanları ve VST,VSTI gibi software efekt ve enstrümanlarını kendi DSP'lerinden kullandırırlar.Tüm bunların yanında seskartı özelliği olmayıp sadece DSP gücü sağlayan kartlar da bulunur.Bu kartların amacı seskaydı yapmak/çalmak değil müzik yaparken kullandığımız CPU gücünü kendi üzerlerine almakdır bu sayede CPU'yu kullanmadan 2000Mhz işlemciye eşdeğer bir gücü bu kartlar üzerinden sağlamak mümkün olmaktadır. (TC Powercore,UAD)



    Özetle....

    Bahsettiğim her özellik fiyat artışı demekdir,özellikle kanal sayısı önemli etkendir.Ev kullanıcıları için 24/96-24/192,2 analog giriş/çıkışlı,preanfili ve direkt monitör verebilen 100dB civarlarında dinamik sahası olan bir kart yeterli olacakdır.Profesyonel uygulamalar için ise 8-16 analog giriş çıkışı,kaliteli preanfileri,110-120dB civarında dinamik sahası olan,ADAT,AES-EBU gibi arabirimleri olan ve genişletmeye müsait (aynı karttan 2-3 adet kullanılabilen) bir kart yeterli olacakdır.

    Tavsiyeler....

    Kriterleri fiyat/performans açısından değerlendirdim.

    Preanfisiz Kartlar ;

    EMU 0404 ve 1212M (E-MU Systems - Established 1971 - Emulator X3, Proteus X2, PCI & USB Audio/MIDI Interfaces/MIDI Controllers , BL Müzik | Pro & Hifi Audio'da En iyi seçenekler )

    M-Audio PCI 192,24/96 PCI,Delta 410 (M-AUDIO , COMPEL )

    Preanfili kartlar ;

    RME Fireface 800 (RME: Home)

    Presonus Firepod/Firebox (PreSonus , COMPEL )

    EMU 1820M (E-MU Systems - Established 1971 - Emulator X3, Proteus X2, PCI & USB Audio/MIDI Interfaces/MIDI Controllers , BL Müzik | Pro & Hifi Audio'da En iyi seçenekler )

    M-Audio Firewire Solo,1814,410,Delta 10/10 PCI (M-AUDIO , COMPEL )

    Kicklerle ilgili bir tavsiye.

    Waves Plug-In kullaniyorsaniz oradaki Req, Maxbass ve C1 compressorlerden faydalanacagiz.

    Sectiginiz kick sample'ina sirasiyla Req -> Maxbass -> C1 uygulayin.

    Req ile istediginiz sesi ince ayarlar ile elde edebilirsiniz. Sonrasinda Maxbass ile kick'teki bass frekanslari yukseltmek mumkun. Efektleri uygulama sirasi onemlidir.

    Kick once Req'dan gececek, sonra Maxbass sonrasinda da C1.

    Ikinci bir secenek ise Req'dan sonra C1 sonra Maxbass sonra yine C1 kullanmak.

    Kolay gelsin.....

    P.S. Req yerine tercih ettiginiz bir Eq ve C1 yerine tercih ettiginiz bir compressor kullanabilirsiniz. Onemli olan siradir : Equalizer -> Waves Maxbass -> Compressor

  3. #3
    sibiryali - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    sibiryali isimli Üye şimdilik offline konumundadır Stüdyo Bilgisi Kategori Yöneticisi

    Standart Cevap: Bunları okumalısınız

    Çok güzel bir yazı olmuş,eline sağlık,Ahmet Sönmez hocamıza da saygılar ve teşekkürler.
    Bu işe soyunmuş arkadaşlar,konuyla ilgili soruları varsa,bence yeni başlık açacaklarına burada sorsunlar.Derli toplu olur en azından.

  4. #4
    hokuschu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    hokuschu isimli Üye şimdilik offline konumundadır Katılımcı Üye

    Standart Cevap: Bunları okumalısınız

    yaşa be kardeşim işte açıklama bu dur yaa gayet derinden saol emeğine sağlık

  5. #5
    pelincem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    pelincem isimli Üye şimdilik offline konumundadır Yeni Üye

    Standart Cevap: Bunları okumalısınız

    midi müzik indirmek için üye oldum hicbisi bulamadım

  6. #6
    duende - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    duende isimli Üye şimdilik offline konumundadır Yeni Üye

    Standart Cevap: Bunları okumalısınız

    Süper hocam daha ne olsun.Büyük emek harcanmış çok teşekkürler...

  7. #7
    AsilRap - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    AsilRap isimli Üye şimdilik offline konumundadır Yeni Üye

    Standart Cevap: Bunları okumalısınız

    insan değil sanırım bu yazıyı yazan abimiz helal olsun son zamanlarda keyif alarak okuduğum eğitici bir paylaşım.Profosyonel anlamda çalışmak istiyorsanız mutlaka araştırmalar yapın kayda değer yazılara kulak verin.

  8. #8
    korg_is - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    korg_is isimli Üye şimdilik offline konumundadır Katılımcı Üye

    Standart Cevap: Bunları okumalısınız

    saooll saooll saooll

  9. #9
    prftlga - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    prftlga isimli Üye şimdilik offline konumundadır Katılımcı Üye

    Standart Cevap: Bunları okumalısınız

    ELİNE KOLUNA BACAĞINA KAFANA GÖZÜNE SAĞLIK SAOL AMICAM COK ŞUGAR AÇIKLAMIŞIN BEYAAAAAA KIZANIM ELAL OLSUN AFERİM BEYAAAA

  10. #10
    darude_boys - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    darude_boys isimli Üye şimdilik offline konumundadır Keyfi Silver Üye

    Standart Cevap: Bunları okumalısınız

    tahmin ediyorumki bunları okumak çoğu insana zor ve zahmetli geldi, bu kişiler müziğe tutkulu değil heveslilerdir.


Kullanıcılar bu sayfayı şu kelimelerle buldu:

kick yapımı, mix yaparken dikkat edilmesi gerekenler, sidechain nedir, korg ix2 amsa set indir, logic pro grafik analyzer, müzik mixinde paralel işleme, cubase de vokal a reverb send mi insert mi verilmeli, cubase 4 studio sol ve sağ bulma ayarlanması gerekir sorun çöz, stereo genişletmek için en iyi plugin, logic duble ses yapma, mixer de enstruman kaydında tutulacak yol, mid nedir reverb nedir, korg pa 500 ü türkçe nasıl kullanabilirim, mixer dijital çalışma pirensipleri, vst performance asio nedir
Müzisyen ilanları

Benzer Konular

  1. Mixing&Mastering'e başlarken bilinmesi gerekenler-EKOLAYZIRMixing&Mastering'e başlarken bilinmesi gerekenler-EKOLAYZIR

    Buradan buyrun; Ekolayzır, frekans alanlarının sinyal seviyesini yükseltip azaltabilen cihazlardır. En basit ekolayzırlar pekçok müzik setinde bulunan bas ve tiz kontrolleridir. Bas ayarı 250 Hz altındaki sinyallerin seviyesini azaltıp çoğaltır. Tiz ayarı ise 6 Hz üstündeki sinyallerin seviyesini etkiler. Müzik setinizde bas ve tiz düğmeleriyle sesin tonunu ayarlarken bazı enstrumanların harmoniklerini arttırırsınız ve kimi zaman da diğer...
  2. Bunları okumalısınız 2Bunları okumalısınız 2

    Bir PC'nin kayıt yaparken işlevi nedir?.. * Ses kartı vasıtasıyla girdiğiniz analog sinyalleri, dijitale çevirip, hdd'te saklamak.. * Bu saklanan kayıtları kanallar halinde organize etmek.. * Çeşitli synth seslerini bir kaynak midi kanalından aldıgı nota, uzunluk v.s. gibi bilgilere bağlı olarak üretmek... * Gerek üretilen gerek kaydedilen sesler üzerinde çeşitli efektleri gerek yazılımsal gerek ses kartının imkan verdiği donanımsal...
  3. Mixing&Mastering'e başlarken bilinmesi gerekenlerMixing&Mastering'e başlarken bilinmesi gerekenler

    Konuyla ilgili,yeni başlayacak veya başlayan arkadaşlar için birşeyler yazdım,bir kaç güne kadar,devam edeceğim....(umarım) Şarkı ve Albüm yapımı 3 aşamadan oluşur. 1-Arranging. 2-Mixing. 3-Mastering. Bunlardan; 1-Arranging(arenje etmek);Parçanın kayıtları alınır,vokalleri ,enstrumanları istenen sıraya dizilir ve şarkı oluşturulur.Tüm kayıtlar ,hiç bir efekt verilmeden ve Ekolizer(EQ) ayarları tamamen düz konumdayken alınmalıdır.Bu...
  4. Bunları Biliyor Muydunuz?Bunları Biliyor Muydunuz?

    Bazı gerçekler şaşırtıcıdır... Devami...
  5. Bunları uygula 100 yıl yaşa!Bunları uygula 100 yıl yaşa!

    İşte daha uzun yaşamak ve genç kalmak için öneriler.... Devami...
Konu Puanlaması 5 üzerinden 5,00 | Toplam : 2 kişi