BİZE LAZIM OLAN ŞEY ÇOKLUK DEĞİL...

"Çernobil" bir insanlık utancı... ölümün en büyük davetiyelerinden biri... ve beklenenden çok daha seri bir şekilde bizlere ulaşan bir davetiye... bunun en sıcak örneklerinden biridir değerli kazım koyuncu, bu hikayedeki baş figüranlardan biri... kendisini yakinen tanımamama karşın, telaffuz ettiği şeye olan yakınlığım konu üzerinde duyarlı bir şekilde kalmamı sağlamıştır... yer yüzünde canla ödenen her bedelin karşında olmak zorundalığını en yüksek şuurla savunmaya çalışmamız gerektiği kanısındayım... kendi adıma yapmam gereken şey, bir canlıya zarar veren olguların işlevselliğindeki mekanizmaların dişlilerinde aksaklık yaratmak… bu bağlamda salt olarak sözü ve düşünceyi ete bürümekle sonuç alınabileceği noktasında da çok ciddi şüpheler besliyorum içimde… devlet nezdinde Çernobil adına atılan adımların etki düzeyi, sonuçlarından çok daha cılız ve acizliğin somut birer göstergesi… o halde, talepkarlığını yapmamız gereken şey, gerek sivil toplum örgütlerinde, gerek kurumlarda, gerekse medya yoluyla ortak aklı egemen kılacak materyalleri bir an önce su yüzüne çıkartmak… ben bir başkasıdır aynılaması, sanırım hedefe giden yolda ciddi bir bağdaştırma uğraşını içimizde yer edindirecektir… evet burada sınırlıyız, belki de beklentilerimize karşılık bulacak çoğunluğu karşımızda görmeyeceğiz… altını ısrarla çizmek istediğim şey şu: ortak akıl… her zaman, her yerde… içeride ve dışarıda… teoride ve pratikte… mülahazada ve reelde… çok olmak mağrifet değil… ya da elde avuçta olmak, sınırlandırılmak, hareket alanının yetersizliği… önümüzde duran bir zafere sahip olmanın yolu çoğu zaman tek kişilik bir ordu olabilmekten geçer! şimdi tekrar soruyorum… aranızda bu orduya asker katmak isteyen kaç kişi var ?